Altı günlükken İskoç kraliçesi, altı yaşındayken Fransa veliahtının nişanlısı ve onyedi yaşındayken Fransa kraliçesi olan Mary Stuart'ın yükselişi, tıpkı bir roketin yükselirken çizdiği çizgi gibi hızla gerçekleşti. Öyleki o daha iç dünyasını tanıyamadan, dış dünyasındaki gücü en yüksek basamağına ulaşmış oldu. Ama bunların hiçbirisine kendi iradesiyle, kendi gücüyle, kendi çabası ve emeği ile değil, sadece miras yoluyla, lütuf ve hediyelerle ulaşmıştı. Bunların hiçbiri kendi seçimi değildi.Ancak kendisini aşk ateşiyle yakana kadar.
Kulakları hiç bir öğüdü duymuyor, hiçbir çağrı onu bu duygu sarhoşluğundan uyandıramıyordu. Böylece kendi sonunu hazırlayan, şiir gibi romantik, bir kraliçenin hayatını Zweig'ın psikolojik tahlilleriyle okumak paha biçilemezdi bana göre.
Sonum başlangıcım olacak diyen kraliçe ölüm fermanının imzalanması ile gösterdiği asalet ile akıllarda kalmış yaptığı hatalar bile bu asaletin yanında lafı edilemez hale gelmiştir.
Zweig' ın yazdığı bütün biyografileri okumadan içim rahat etmeyecek. :) Özellikle kadın biyografilerini daha başarılı buldum nedense. Maria Antoinette' de aldığım tat Maria Staurt ile devam etti. Herkese keyifli okumalar dilerim.