Liam ellerini yavaşça çekti. Dokunuşu bir sevgi gösterisi gibiydi. Hâlâ tutkusunu hissedebiliyordum ama sanki
kendini yeniden bulmuş gibiydi. “Yatağa gir,” dedi emrederek.
Kapıyı kapamak için diğer tarafa gittiğinde yatağa
uzanıp bacaklarımı açtım. Onu bekliyordum. Gözleri daha
önce hiç görmediğim bir alevle parlıyordu. Beni süzerken
Bitti.
Sanki kitap değil de hayat bitmiş,
Çevirdiklerim sayfa değil de hayatın günleriymiş gibi...
Gitti.
Giderken beni bıraktı geride. En son Martin'in ardından böyle bakakalmıştım. Oysa ne diyordu rahmetli Erdal Tosun, "Vedalaşmak asıl kalana değil, gidene koyar." Öyle olmadı işte. En çok bana koydu bu gidişler. Varlıklarından
Müslüman, Osmanlı torunu, Cumhuriyet çocuğu, Türk olmaktan hiç gocunmadım.. Benimle aynı milliyet, din, dil, tarih unsurlarını taşımayan insanlara da asla saygısızlık yapmadım, yapmam da..