Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Reklam
Kişilik ve karakterin kemal derecesine ulaşması ancak din ve ahlâk eğitimi ile gerçekleşir.
Yunus Emre Hz nin medrese eğitimi
"İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir. Sen kendin bilmezsin, ya nice okumaktır."
Yusuf Has Hacib'e göre öteki dünyayı kazanmak için bu dünyadan ele etek çekerek yalnızca ibadetle vakit geçirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir insanın ne kendisine ne de topluma bir yararı vardır.Oysa başkalarının yararı olmayanlar ölülere benzer... Bir insanın erdemi ancak başka insanlar arasındayken belli olur. Asıl din yolu ise kötüleri iyileştirmek, cefaya karşı vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer. İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir kimseyi, hem bu dünyada hem de öteki dünyada mutlu huzurlu kalacaktır.
Reklam
1923'ten 1948'e kadar, Türk resmi eğitim sisteminde hiçbir şekilde din eğitimi-öğretimi yer almaz. Bu arada Arap alfabesi yerine Latin alfabesi alınarak 600 yıllık geçmişle olan kültürel bağlar bir anda koparılır.
Çocuk anne-baba elinde bir emanettir. Kalbi kıymetli bir cevher gibi temizdir. Mum gibi her şekli alabilir. Bütün yazı ve şekillerden uzaktır. Temiz bir toprak gibi olup, hangi tohum atılırsa büyür. iyilik tohumu ekilirse, din ve dünya saadetine kavuşur. Gazali
“Müzmin bir ateist yetiştirmek istiyorsan, ona katı bir din eğitimi ver.”
Reklam
Günümüzde eğitimi düşünürken, akla ilk-orta-lise-üniversite sıralaması gelir. Fakat tarihteki ilk formel eğitim kurumları üniversiteler, formel eğitimin tetikleyicisi de din oldu. Bologna Üniversitesi (1088) ve Paris Üniversitesi (1170), 10. ve 11. yüzyılın manastır ve katedral okullarından doğdular. Birçok kaynağın en eski üniversite olarak Bologna'yı kabul etmesine karşın, Guinness Dùnya Rekorları kitabı dünyanın en eski diploma veren üniversiteleri olarak Fas'taki El-Karaviyyin Üniversitesi (859) ile Mısır'daki ElEzher Üniversitesi'ni (970) işaret ediyor. Tahmin edilebileceği gibi bu iki üniversitenin de temel amacı dini bilgileri yaymaktı.
Mehmed Kırkıncı hocamız bir sohbetinde şöyle demişti: “Ben şu iki alanın cahilini hiç görmedim: Siyaset ve din! Adam muhtarlık seçimini bile kazanamamıştır, hatta kendi evini bile idareden acizdir, ama bakarsın ülke siyasetiyle ile ilgili konularda bir uzman edasıyla değerlendirmeler yapar, “ben olsam şu meseleyi şöyle çözerim gibi cümleler kurar. Öte yandan yedi âyeti olan bir Fatiha Süresini okusa en az yedi yanlışı çıkar, ama bakarsın tartışmalı dini konularda “bence şöyle olmalı? kabilinden iddialı şeyler söyler.” “Dinde “bence” var mıdır?” sorusu, önümüzde önemli bir soru olarak durmaktadır. İmam Azam, İmam Şafii gibi müçtehid imamlar “bana göre böyledir, ben böyle anlıyorum” diyebilirler ve demeye de hakları vardır. Ama Kur'anı düzgün okuyamayan, hadisleri bilmeyen birinin “bana göre şu dini meselede hüküm şöyle olmalıdır” deme hakkı yoktur ve olmamalıdır. Ortada bir hasta olduğunda, tıb eğitimi almış kimseler onun durumuyla alakalı görüş beyan ederler. Dini meselelerde de işin uzmanı olan din âlimleri kanaatlerini anlatırlar.
Sayfa 105Kitabı okudu
Ramazan öyle bir gelsin ki evlerimize, evladımız şaşırsın yeni halimizi görünce. Annem ne tatlı, ne sakin, ne eğlenceli bir anne oldu' desin. O kadar sevsin ki bu yeni ‘oruçlu anne'yi, diğer 11 ay, Ramazan'ın gelişini iple çeksin.
Oruç kişiyi yavaşlatan, iç dünyasıyla buluşturan, ruhuna dokunan bir ibadettir.
Orucun mahmurlaştıran, masumlaştıran yüzünde insana empatiyi öğreten, sakinleştiren, yüreğine sekine fısıldayan bir taraf vardır.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.