Aydınlanmanın neye isyan ettiği neyi reddettiğini aslında bilsek batı düşünce tarihi içerisinde bu hataları kendi tarihimizde işlemeyeceğiz ama çok büyük kolaycılık yapıp orada yaşanan süreçlerin aynısının islam dünyasında, Türkiye’de yahut Hint’te yahut Çin’de yahut Afrika’da yaşandığı yahut yaşanması gerektiği varsayımıyla hareket ediyoruz ve bunu yaparakta Avrupa merkezciliği evrenselleştiriyoruz farkında olmadan.
Bu Avrupa’da yaşanan hususi bir tecrübedir . Yani Marx çıkıp " Din kitlelerin afyonudur” dediğinde acaba Hristiyanlık dışında, kilise dışında başka ne kadar dini tecrübeyi biliyor idi?
İslamı ne kadar biliyordu ? Hinduizm’i, Budizm’i ne kadar biliyordu? Bu soruları sormamız gerekiyor.
Walter aydınlanma düşüncesi içerisinde kiliseye çok yoğun saldırılar yaparken ve bunu akıl, rasyonalizm, bilim, bilimin ışığı, aklın aydınlanması üzerinden yaparken orada din diye eleştirdiği şey acaba genel manada din, iman, ahlak, erdem miydi? yoksa spesifik olarak Avrupa tarihi içerisinde yaşanan dini tecrübeyi mi kast ediyordu?
Bu soruları sorup doğru cevapları verebilirsek aslında aydınlanma düşüncesinin ne ile hesaplaştığını da daha doğru anlayacağız. O zaman batıdaki dini tecrübeyi kendi tarihi bağlamımız içerisinde anlamlandırmaya çalışacağız ve daha doğru neticelere ulaşacağız. O zaman işte akıldır, bilimdir, düşüncedir, inançtır, sanattır bütün bunlar daha doğru yere oturacaklar.
Adalet kelimesi kelime kökeni itibariyle Arapça’da eşyaları ,parçaları doğru yere yerleştirme koyma anlamında ortaya çıkmıştır.