Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sultan Abdülhamid ve dinsel uyanışçılar dinin, toplumun ve devletin hayatiyetini canlandırmanın peşindeydiler, ama bunu yapmakla İslâm'ı bir ideolojiye dönüştürdüler.
Abdülhamid gerek kitleleri gerek seçkinleri denetimi altına almak için koyu bir mutlakiyet rejimi uyguladığından, bizzat bir çatışma kaynağına dönüşen ve tepki olarak, liberalizm de dahil olmak üzere, yeni ufuklar açan siyasal gelişmelere gebe bir strateji kullanıyordu. Sultan ve dinsel uyanışçılar dinin, toplumun ve devletin hayatiyetini canlandırmanın peşindeydiler, ama bunu yapmakla İslam'ı bir ideolojiye dönüştürdüler.
Sayfa 10 - Timaş YayıneviKitabı okudu
Reklam
İslamcılık, kadınları iffetin ve ahlâkın işaretleri olarak gösterir. Kadının katılımı ve siyasallaşması da, benzer şekilde, kendini yerel sahanın sınırları içindeki farklı cinsiyet rollerinin tanımlamalarından uzaklaştıran kamusal ve kolektif bir kadın kimliğinin oluşumuna olanak verir. Bu nedenle, Bir yaşam biçiminin İslamileştirilmesinde ve dinin politize edilmesinde çağdaş bir sembol olarak kullanılan İslamcı örtünme, yalnızca İslam ve Batı, modernlik ve gelenek, laiklik ve din arasında değil aynı zamanda erkeklerle kadınlar ve kadınlarla kadınlar arasındaki güç ilişkileriyle de kesişir.
Sayfa 11 - Metis YayınlariKitabı okudu
Jose Casanova'ya göre, seküler olarak addettiğimiz ideolojiler krize girdiğinde, yani örneğin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi Kemalizm gerilediğinde, din bütünleştirici normatif bir güç olarak kamusal arenaya geri dönebilir. Ancak geri dönen artık tam anlamıyla din değildir. Günün siyasal ihtiyaçlarına göre keyfi olarak yeniden tanımlanmış, dünyevi arzuları şahlanmış şeklî bir dindarlıktır. Türkiye örneğinde yaşanan aslında bir ulus-devlet krizidir. Fazlasıyla siyasal olarak uygulanmış laikliğe karşı İslam fazlasıyla siyasallaşarak tepki vermektedir. Ancak dinin bu siyasallaşması Jose Casanova'nın kitabına göre düpedüz bir sekülerleşme biçimidir. Yani Türkiye'de din kendi “manastır’ından çıkmaktadır. Bunun krizsiz olması mümkün değildir. Hem bireysel düzlemde hem toplumsal düzlemde!
Sayfa 166Kitabı okudu
482 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Dr.Önder GÜNGÖR'ün çalışması "İslam-Türk Ekseninde İnanç-Siyaset İlişkisi" başlığı taşıyan bir doktora tezi olarak kaleme alınmıştır. İnsanoğlunun toplu yaşama geçişinden başlayarak inanç sistemlerinin ortaya çıkışıyla devam eden çalışmada yazar günümüz dünyasında ve Türkiye'sinde siyasallaşmış bir dinin durumunu, etkilerini ve muhtemel gelişmelerini ortaya koymaktadır. Kitap temel olarak "İnanç sistemlerinin ortaya çıkışı ve siyasetle etkileşimi", "Yayılma döneminde din - siyaset ilişkisi" ve "Yirminci yüzyılda din-siyaset ilişkileri" olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Yazar, sonuç bölümünde, ülkemizdeki irtica hareketlerini tarihsel köklerine inerek incelemekte ve Mustafa Kemal ATATÜRK'ün ülkemize laik bir yapı kazandırmakla ne kadar büyük bir değişimi gerçekleştirdiğini ortaya koymaktadır. Evet Mustafa Kemal ATATÜRK bir Müslüman ülkeye ilk defa laik bir düzen getirerek Gelasius'un Kılıçlarını ikiye ayıran ilk Müslüman lider olarak tarihe geçmiştir. Kurmuş olduğu laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti tüm İslam ülkelerinin önünde yegane çağdaş model olarak durmaktadır. Ayrıca yazar sonuç bölümünde laikliğin karşı karşıya olduğu tehlikeleri, ayrıntıları ile incelemiş ve "İslamın siyasallaşması" sürecini ve bununla nasıl mücadele edilebileceğini, ne gibi yasal düzenlemeler yapılabileceğini diğer ülkelerden de örnekler vermek suretiyle ortaya koymaya çalışmıştır. Gelasius'un Kılıçları din-siyaset ilişkisi konusunda genel kültür sahibi olmak isteyen herkese hitap eden bir eserdir.
Gelasius'un Kılıçları
Gelasius'un KılıçlarıÖnder Güngör · Sarmal Yayınevi · 200010 okunma
Siyasi tercihler bakımından inançlılar ile inançsızlar arasında fark vardır. İnançsızlar arasında sol/liberal görüşe sahip olanların oranının yüksek olduğunu iddia eden 9 numaralı hipotez doğrulanmıştır. Tüm bu veriler, sol siyasi görüş ile inançsızlık arasında güçlü bir bağlantı olduğunu göstermektedir. Bu ilişkinin yönü ve şekli tam olarak tespit edilebilmiş değildir. Muhtemel üç nedenden birincisi, inançsız bir bireyin sol siyasi partilere yöneldiği, ikincisi sol siyasi görüşü benimseyenlerin inançsızlığa yöneldiği ve üçüncüsü de sol siyasi görüşü benimsemeye ve inançsızlığa yönelmeye etki eden ortak bir değişkenin olduğudur. Her halükarda bu üç ihtimalin de gerçekleşebileceği öngörülebilir. Sol siyasi görüşün benimsendiği ortamda inançsızlık baskınsa, bu ortamda sosyalleşen birey, sahip olduğu inancı zamanla kaybedebilir. Ya da inancını zamanla kaybetmiş birisi, doğal olarak böyle bir siyasi oluşumu destekleyecektir. Bu konuda araştırma yapan bilim insanları farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Örneğin Blazo (2013, s. 98),dini reddetmenin bireyleri politize ettiğini düşünürken, Baker ve ömith (2009, s. 721) dinsizliğin sol/liberal siyasi görüşü benimseyenler arasında daha çok yayıldığını düşünmektedir. Hout ve Fischer (2002) ise dinin siyasallaşması neticesinde, muhafazakâr olmayanların dinden uzaklaştıklarını düşünmektedir (s. 167-179).
Sayfa 208Kitabı okudu
Reklam
Türkiye Modernleşmesinin Politik Teorisi / Besim F. Dellaloğlu
Türkiye’nin politik teolojisi Laisizm ile İslamizm arasındaki bir gerilim üzerine inşa edilmiştir. Buna bir tür tahterevalli diyebiliriz. Her biri diğerini provoke etmektedir. Laikliğin bir ideolojiye dönüşmesi yani laisizm, dindarlığı da siyasallaştırmıştır. Dinin siyasallaşması değil, dindarlığın siyasallaşması diyorum. Müslüman’ın İslamcıya dönüşmesi. Devletin bir sıfatının siyasallaşmasıyla, dindarlığın siyasallaşması düzenli bir biçimde birbirlerini üretmektedirler.
Sayfa 159Kitabı okudu
198 syf.
8/10 puan verdi
·
13 günde okudu
Daha çok bir endişe ve gelecek kaygısı üzerinde yoğunlaşmış olan eserde, yine bir Ortadoğu temalı deneme üzerinden soğuk savaş endeksli dünyada yaşanan değişmeler; milliyetçiliğin yükselişi, dinin siyasallaşması, silahlanma, teknolojinin gelişmeler ışığında insanlık ve insansın geleceğine ışık tutulmaya çalışılmaktadır. Deneme olduğundan konusu,
Uygarlıkların Batışı
Uygarlıkların BatışıAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20191,743 okunma
·
Puan vermedi
Bir yaşında yetim, altı yaşında şeyh, on dört yaşında hükümdar, Kızılbaşların Şahı, Safevî Devleti’nin kurucusu, Ebu’l-Muzaffer, Mürşid-i Kâmil, Allah’ın Yeryüzündeki Gölgesi, Hataî... Kısacık bir ömre sığdırılan büyük bir tarih. Şeyhlikten şahlığa doğru uzanan çetin mücadele… Baş döndürücü zaferlerin ardından gelen Çaldıran yenilgisi. Kızılbaş Türkmenlerin şeyhlerini şah yapmak için giriştikleri mücadeleler… Bir inanç hareketinin devletleşmesi, biçim değiştirmesi, farklılaşması… Dinin siyasallaşması; devletin dinin hizmetine alınması, dinin devletin dayanağı haline gelmesi. Tarihten güncele doğru inanılmaz benzerlikler… XVI. yüzyılın başlarında İran’da kurulan yeni devlet, tarihin akışını değiştirdi. Devletin kurucuları olan Kızılbaş Türkmenler aynı zamanda onun kurbanıydılar da. Şah’ın emirlerine kayıtsız-şartsız itaat ettiler. Bir yanda Şah’ın otoritesini kurmak, diğer yanda ülkenin sınırlarını korumak ve devleti ayakta tutmak için canlarını verdiler. Bazen onlar Şah’a hakim oldular, bazen de şah onlara. Bu kitapta Şah İsmail ve Kızılbaş hareketi orijinal kaynakların ışığında inceleniyor. Bilinenin aksine bambaşka bir Şah İsmail portresi çıkıyor.
Son Kızılbaş Şah İsmail
Son Kızılbaş Şah İsmailTufan Gündüz · Yeditepe Yayınevi · 2010312 okunma
Jose Casanova'ya göre, seküler olarak addettiğimiz ideolojiler krize girdiğinde, yani örneğin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi Kemalizm gerilediğinde, din bütünleştirici normatif bir güç olarak kamusal arenaya geri dönebilir. Ancak geri dönen artık tam anlamıyla din değildir. Günün siyasal ihtiyaçlarına göre keyfi olarak yeniden tanımlanmış, dünyevi arzuları şahlanmış şekli bir dindarlıktır. Türkiye örneğinde yaşanan aslında bir ulus-devlet krizidir. Fazlasıyla siyasal olarak uygulanmış laikliğe karşı İslam fazlasıyla siyasallaşarak tepki vermektedir. Ancak dinin bu siyasallaşması Jose Casanovanın kitabına göre düpedüz bir sekülerleşme biçimidir. Yani Türkiyede din kendi “manastır”ından çıkmaktadır. Bunun krizsiz olması mümkün değildir. Hem bireysel düzlemde hem toplumsal düzlemde! Volkan Ertite göre ise sekülerleşme, belli bir zaman dilimi içerisinde dini inançların, batıl inançların ve halk inançlarının toplumsal zihniyete ve dolayısıyla toplumsal kurumlara etki etme güçlerinin göreli olarak azalması demektir. Oysa, Türkiyede sıklıkla devlet ile din arasındaki ilişkiyi anlatmak için kullanılan “laiklik” ya da “laikleşme' kavramları sekülerleşme kavramının iddia ettiği şeyleri kapsayacak şekilde de kullanılmaktadır.”
Reklam
Dinin bu siyasallaşması ve bir siyasetin bu şekilde kutsallaştırılması, yobazlığın ayrılmaz nitelikleridir.
Sayfa 96 - Timaş yay.Kitabı okudu
36 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.