İşte iki insan arasında bazan irkilircesine duyduğumuz bu uzaklıktır ki, «Kuluma şahdamarından daha yakınım diyen Allahın sırlarından bir işaret...
Bütün itibarı yakınlıklar arasındaki uzaklığın ifadesi ola- rak, (Mopasan)ın «Yıldızların Bikesliği» adındaki hikâyesine bir zamanlar bayıldığını söyleyen Peyami Safa, asıl Yunus Emre'ye bakmalıydı:
Bir garip öldü diyeler, Üç günden sonra duyalar, Soğuk su ile yuyalar: Şöyle garip bencileyin.
Meğer ki, gökte yıldızım, Ola garip bencileyin.
Garibiz; her yerde, her şeyin içinde ve herkesin ortasında garibiz... Vatanımız burası sanmayın!.. Ve bu gurbet Allah has retinden başka hiçbir şey değil... Her şeye ve herkese uzaklığın da aks-i davası o, Allah... Yakın olan o, ama biz farkında deği liz
Öyleyse bazan, hem de ezbere:
- Bir Allahım bilir, bir de ben...
Derken ne kadar doğruyu söylemiş oluyoruz.
En doğrusu:
-Yalnız Allah bilir....
Bu kadar!...
Benimki de, fertler arası bütün münasebet ve intikal vasıtalarını kaybetmenin, dipsiz bir kuyu içinde tek başıma kalmamın ve ilahi azâmeti, birdenbire şahdamarında hissetmenin haliydi
Allahü Teâlâ buyurdu ki: "Ey Habibim! O vakittir, ümmetin için benden dileyesin". Hazret-i Resûl o saat el kaldırıp: "İlâhî! Bir avuç günahkar ümmetime sen rahmet ve mağfiret kıl" dedi. Hak Teâlâdan hitap geldi ki: "Ey Benim Habibim! Namaz kıldığın yer, Beytü'l-Makdis'tir. Bu gece, Mirâc gecesidir. Duâ eden sensin, âmin diyen yüz yirmi dört bin peygamberdir ve yedi kat gök ehlidir. Ben kerimim, ne sanırsın? Senin günahkâr ümmetin her an لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ diyeler, rahmet bulamayalar mı? İzzetim ve celâlim hakkı için rahmetim bunların bahşişidir ve dîdârım bunların hiľatidir (kaftanıdır)" dedi. "
Paskal diyor ki:
"- Nous mourrons seul - Yapayalnız ölürüz!"...
Bu basit sözün ruhundaki derinlik hudutsuz... Öleceğimiz anda saniye ve sâlise hesabıyle bütün insanlık bizimle beraber ölse yine her fert tek başına ve yapayalnız ölür. Bütün insanlığı bir havana doldursalar da bir darbede ezseler yine her unsur tek başına ve yapayalnız ölür. Bu büyük yalnızlığı Yunus Emre de ne güzel duymuş ve duyurmuştur:
Bir garip öldü diyeler,
Üç günden sonra duyalar,
Soğuk su ile yuyalar,
Şöyle garip benceleyin...
Kimsesi yoktu. Belki vardı da arayanı yoktu. 1993 aralığın ilk günleri duydum ki şair firar etmiş. Acaba nereye gitti. Yıllardır hastane deydi. Onun tanıdığı İstabul'da, Üsküdar da değişmişti. Kimbilir başına ne gelecekti. İçim burkuldu. Acı haberi birkaç gün sonra aldım. Eyüp'te bir araba çarpmıştı şaire. "Bir garip ölmüş diyeler/ Üç günden sonra rüyalar." Yunus'un dediği gibi. Şair son yolculuğuna çıkmıştı. Allah rahmet eylesin.
— Nasıl öldün, niye öldün anlat bakalım.
— Ben ölmedim.
— Kim öldü sen ölmedin de.
— Yani ben kendim ölmedim. Beni öldürmüşler.
— Ne zaman haber verdiler bunu sana?
— Daha yeni, bir iki gün önce.
— Sen uykuda mıydın, öldüğünü anlamadın mı?
— Anlayamadım. Yavaş yavaş, azar azar öldürmüşler de on-dan.
— İyi dayanmışın.
— Ne dayanması. Keşke dayansaymışım. Karşı koysaymı-şım. Dayanmadığım için anlamamışım. Dün anlattılar, sonra da “haydi sen git artık” dediler.
— Kısaca söyle.
— Sevmişler, ya da sevdiklerini söylemişler, gülmüşler, ısıt-mışlar, örtmüşler, giyindirmişler. Merak etmişler. Eski resimle-ri boyuna çıkarıp göstermişler. Tanımadığım amcaları, dayıları sevdirtmişler, tanıdıklarımı sevmeme bırakmamışlar. Bana he-diyeler almışlar. Yalanlar söylemişler, saklamışlar.
— Seni azar azar silmişler desene.
— .........
— Ne olacak şimdi. Burada biz şimdi yaşayıp da ölmüşleri yerleştiriyoruz. Sana ne yapmalı?
— ........
— Ben sana bir kâğıt vereyim. Sen gene geldiğin yere git. İyice bir öl de öyle gel. Orada yaşamamışsın, burada ölü değil-sin. Bizde kaydın yok. Başımıza yeni bir iş çıkarma. Burada seni rahat ettirsem, duyan gelecek. Sana eziyet çektirsem haksızlık olacak.
Kendi rahatıma bakayım ötesini geç dersen sonu böyle olur.
Sen bir defa daha bir yaşamayı dene. Oluyorsa olur. Baktın ki olmuyor, dünyadaki öbür benzerlerini de topla gel. Burada biraz kalabalık olacak ama, belki dünya ve büyük şehirler biraz ıssız-laşır da kalanlar rahat eder hiç olmazsa.
Acep şu yerde var m'ola
Şöyle garib bencileyin
Bağrı başlı gözi yaşlı
Şöyle garib bencileyin
Gezdim Urum ile Şam'ı
Yukarı illeri kamu
Çok istedim bulamadım
Şöyle garib bencileyin
Söyler dilim ağlar gözüm
Gariblere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım
Şöyle garib bencileyin
Bir garib ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garib bencileyin
Aşk yok gayri memlekette
Cemal Süreyya beri gideli
Daha önce var mıydı ki
Oğulun babasına aşkı meselâ
Döve döve öldüresiye
Bir Kürt öldü diyeler
Bir şair pekiyi
Harbe gidişi
Bir garip öldü diyeler
Üç gün sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin.
....................................
Meğer ki, gökte yıldızım,
Ola garip bencileyin.
Diyeler ki kir bulaşmaz, kin
Tutmaz bir ömürdür bizimkisi
Özgeye özneye aşikâr olsun
İçindi kapı üzre bu serlevhâ
Bir dil sürçmesi kadar hatalı
Sualler sormuştuk yarına dair
İhtimâl ki sükût gerekirken
Kelâmın kâtibi olmuştuk
Gezdim Rum ile Şam'ı
Yukarı elleri kamu
Çok istedim, bulamadım
Şöyle garip bencileyin
Bendeler garip olmasın
Firkat oduna yanmasın
Hocam kimseler olmasın
Şöyle garip bencileyin
Bir garip ölmüş diyeler
üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin
Söyler dilim ağlar gözüm
Gariplere göyner özüm
Meğer ki gökte yıldızım
Ola garip bencileyin
Nice bu dert ile yanam
Ecel ere bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam
Şöyle garip bencileyin