-Kendilerini dindar gören, ve iyi bir dindar olmak için davranan insanları yakından gözle, ve neler söylediklerini dinle; ilahi bir muhasebeciyle oldukça ciddi bir alışveriş ilişkisi içinde olduklarını görürsünüz.
-Neyin sevap olduğunu, ne kadar sevap olduğunu, neyin ne kadar günah olduğunu, bu kadar sevap biriktirirsen nelere layık olduğunu, ne kadar günah olursa, öbür dünyada başına neler geleceğini hesaplayanları kastediyorsunuz, herhalde?
-Evet, bu tip dindarlardan iyi tüccar çıkar. Çünkü, tüm düşünüşleri çıkar bilinci içinde yapılanmıştır.
Hayatın en önemli kararı olan "kiminle evleneceğim" kararını vermeden önce insanın hem kendini hem de evleneceği kişiyi biyolojisiyle, zihniyle, duygularıyla, sosyoekonomik durumuyla ve aşkınlığıyla tanıması gerekir.
Bence evliliklerin temelinin zayıf başlamasının en başta gelen nedenlerinden biri, kişilerin cinsellik duygusu içinde diğer gereksinimlere körleşmeleri, tümü görememeleridir.
Çoğu insan kendini keşfedemeden ölür gider. Kendini bir tarafa itip başkalarının beklentilerine göre yaşamak çoğu kimseye kolay gelir. Ne var ki, kendisiyle ilişkisi kopuk yaşayan insan eninde sonunda bir iç yalnızlığa gömülür.
Gandhi ne bir generaldi, ne politik bir partinin başkanı, ne de zengin ve güçlü bir kişi. Koca bir imparatorluğu dize getiren bu cılız ve çelimsiz görünüşlü insanın gücü, kendisini hakikate ve sevgiye adamasından kaynaklanıyordu.
"Sesinden tanıyordum kadınların mutsuzluğunu, sanki seslerinin özel bir kokusu oluyordu, kıyılmış tütün kıvamında, yanık gül yaprağı gibi kokuyordu sesleri, daha ilk notasında alıyordunuz kokusunu, bezgin, mesafeli ve biraz da düşmanca bir ses çıkarıyorlardı. Bir köpeğin bütün kokuları birbirinden ayırdedip insanların duygularını kokularından anlamaları gibi kadınların sesini tanırdım, her tonunu bilirdim, yalnızca kulaklarımla değil bütün vücudumla duyardım onların sesini. Sesler değişse bile duyguların seslere kattığı tonlamalar değişmez, ne kadar saklamak isteseler de bunu beceremezler, bir köpekten kokularını saklayamayacakları gibi benden de seslerini saklayamayazlardı. Yüzlerini,bakışlarını, sözlerini, hatta seslerini bile değiştirebilirler, ama o seslerin içindeki küçücük vurgulamaları değiştiremezlerdi.''
Ne var ki öğretmenini ihmal etmiş bir eğitim sistemi, öğrencisini ihmal etmiş bir eğitim sistemidir. Öğrencisini ihmal etmiş bir eğitim sistemi,ülkesinin geleceğini ihmal etmiş bir eğitim sistemidir. Ve he egemen yıl ülkeye fayda yerine zarar verir.