Sevmeler sevmesi, nefsani ve şeytani sevgi ile Rahmani sevgi arasındaki fark şudur!..
Mahlukatı sevince, bunama ve delilik zuhur eder.
Oysa Hak Teala'yı sevince gönle feraset, hikmet ve marifet doğar.
Bir bataklığa saplandığında insan, çırpındıkça daha da derine batar.
Susunca hepimiz aynıyız aslında.
Konuşunca ayrılıyoruz.
Kendimi kendim yitirdim
Belki ileride bir gün 2020 yılını miladı kabul edeceğiz. Oysa kurtulduğunuzu düşündüğünüz son yılbaşı gecesini hatırlayın.
2020'den bugüne kadar infial veya önemli sayılacak gelişmelere ve etkilerinin fotoğrafını çekelim sanırım o zaman bugün yaşananları birazda geleceği ve kendi akıl sağlığımızı koruruz.
Açıklanan tarihlere göre Aralık ilk
"Ateş parçası ateşe kapılmıştı ya sönecek ya da harlanacaktı"
"İnsan aşık olduğu kişinin sesini duymak istemez miydi hiç"
"Sevmesi ihanet etmeyeceği anlamına gelmez"
"Kazandığını sanmıştı her kazandığında kaybettiğinin farkına varamamıştı"
"Aşk her zaman doğru yol değildir"
"En büyük düşman birbirini sevenlerden olur"
"Aştık sandığımız duvarların altında ezilip duruyoruz"
"Yalvarırsan ölürsün çocuk"
"Acıyı çekmek acıyı beklemekten iyidir"
"Aşkta delilik değil mi zaten"
"Sen bir silahtın ve ben sadece nasıl kullanacağımı iyi biliyordum"
"Bazen kaybedişler kazanışlardan daha çok zafer getirirdi"
"Ben küçükken hep prenses olmak isterdim ama canavar oldum"
"Herkes kullandı beni o kadar kullandılar ki istedikleri canavara dönüştüm"
"Kahkülüm yoktu artık ve o benim kahkülümü eliyle okşamayı çok severdi"
"Bende mahvolmuştum bende herşeyimi kaybetmiştim peki kimse neden bunu görmüyordu"
"Ölen bendim can çekişen onlardı"
Ona göre, ruhsal sağlık doğru yaşamın bir göstergesi, ruhsal bozukluklar ve mutsuzluklar da, insan doğasının gerekleriyle uyum içinde yaşayamamanın bir sonucudur. "Açgözlü kişinin kazanç ve paradan, ihtiraslı birinin de şöhretten başka bir şey düşünmemesi, bir delilik göstergesi olarak değerlendirilmez. Çünkü bu özellikler, sıkıcı ve nefret yaratan duygular olarak değerlendirilir ve aşağılanırlar. Ama gerçekte açgözlülük,ihtiras
ve şehvet gibi nitelikler, hastalık sayılmasalar bile, deliliğin birer göstergesidirler." (Etika 4, Teorem: 44) Bu açıklaması ile Spinoza, insan doğasına ters olan bütün tutkuların patolojik olgular olduğunu söylemekte, sonra bir adım daha atarak, bunları ruhsal hastalıklann bir türü olarak sınıflandırmaktadır.
Blanchot ilk defa Fransızca aslıyla birlikte.. sizinle.. her cümlede bir aklın delilik yolundaki doğru yaklaşımını yakalıyor, hissiyatların her damlasını sonuna kadar haykırışlarla hissediyorsunuz..
Günün DeliliğiMaurice Blanchot · Altıkırkbeş Basın Yayın · 1996151 okunma
Prof. Dr. S. A. Raçinski , Moskova Üniversitesi'nin en genç , en parlak Matematik Profesörüdür. Raçinski , üniversiteden istifa ederek kendi doğduğu köye öğretmen olarak gitmeye karar verir. Herkes bu yaptığının delilik olduğunu düşünse de o hayatında yapacağı en iyi şey olduğunu düşünmektedir. Köylerde verilen eğitimin çok basit ve kalitesiz olduğunu ve artık buna son verilmesi gerektiğini düşünmektedir. Ona göre doğru ve kaliteli bir eğitimle köylerden bir çok cevherin çıkabileceğine inanır.
.
Kitabı bir oturuşta bitirdim ve bir köy öğretmeni olarak o kadar etkilendim ki bunları sözlerle anlatmam gerçekten çok zor. Raçinski'nin gerçekleştirdiği mucizeleri burada yazmak istemiyorum çünkü özellkle her öğretmenin , öğretmen adayının bu kitabı okumasını şiddetle tavsiye ediyorum. Okuduktan sonra eminim ki
" VAY BE !! " diyeceksiniz. Lütfen Okuyun !!
Doğru, yaşamı seviyoruz ama yaşamaya alıştığımızdan değil, sevmeye alıştığımızdan. Aşkta her zaman biraz delilik vardır. Ancak deliliğin de her zaman gerekçesi vardır.
Aşkın bütün halleri. Tutkunun aklımızı ele geçirmesi. Kötülüğün en güzel biçimi. Rezil olmaktan duyduğumuz haz. Kırılan umutlarımızın lezzetli kederi. Çiğnenen onurumuzun getirdiği kibir. Vicdan tutulması, bencilliğin son kertesi, yanılsamanın en derin anı. İmkânsız olanın çekiciliği. Yani gönüllü kölelik. Yani insanoğlunun en masum hali. Yani bildiğiniz delilik. Yani en yalansız aşk öyküleri. “Düşümü gerçekleştirdiğimden de emin değilim. Böyle bir düşüm var mıydı, yok muydu, ondan bile emin değilim. Kafam çok karışık. Daha da kötüsü, eskiden Stefan’ı düşündüğümde güzel, iyi, masumiyetle ilgili duygular uyanırdı içimde. Coşkuyla, heyecanla, umutla dolardım. Şimdi büyük bir öfke var. Bazen insanlıktan çıktığımı hissediyorum. Düşündüklerim beni korkutuyor. Gel gör ki düşünmeden de edemiyorum. Olmuyor, beceremiyorum. Bir de oturmuş aşkın saçma olduğunu anlatıyorum. Ben de en az aşk kadar saçmayım. Diyeceksiniz ki seni, aşk saçma biri haline getirdi. Doğru ama ben de direnemedim. Asıl tutarsızlık bende. İnsan aptalca, anlamsız bulduğu bir tutkunun peşinden gider mi? Bak gidiyorum işte. Hâlâ onu arıyorum… Kafam karışık, canım yana yana gecenin bir yarısında bu bara geliyorum, ondan bir iz bulabilir miyim diye"
bibliyofil okuur ile birlikte okuduğumuz Mutluluk Yaka Paça kitabını konuşmaya geldim. Ayrıca beni bu kitapla tanıştırdığı için tekrar teşekkür ederim.
İçerisinde aile, aşk, psikoloji, felsefe gibi bir çok konuyu barındıran kitabımızın kısaca konusunu geçiyorum
Michel Foucault, Özne ve İktidar, OMNES ET SINGULATİM: SİYASİ AKLIN BİR ELEŞTİRİSİNE DOĞRU
Modern kültüre özgü görünen ve kökeni Aydınlanma'da bulunan rasyonalizm türünü mü sorgulayacağız? Bence Frankurt Okulu'nun bazı üyelerinin yaklaşımları bu doğrultudaydı. Benim amacım onların çalışmaları hakkında bir tartışma başlatmak değil; zaten onların
Papspasın Püskülleri
Akan hayatın ,yanından,içinden,kenarından,ortasından vesselam,neresinden geçerseniz geçin, farkında olmakla farkında olmamak arasındaki farkın farkındalığına eğer erişememişseniz, her gün nerdeyse üzerine bastığınız bir çeşit paspasın püsküllerinin ,siz her bastığınızda biraz daha yıprandığını, ve siz her bastığınızda aynı
Mutlu rolü yapmak doğru mu sizce?İnsan doğası gereği canı yandığında ağlar, mutlu olduğunda güler. Peki biz neden acılara gülmeyi öğrenerek doğanın kanununu bozuyoruz.Güçlü görünmek için mi? Ben bundan daha kötü bir güçsüzlük,yalnızlık,kanmışlık görmedim.Ya mutlu rolü yaparken karakterimizde değişiyorsa?Zayıflığını göstermek istemeyen bir insan bazı şeylere gülerse bir süre sonra iyi geldiğini sanıp, alışıp her şeye gülmeye başlayacaktır.
Etrafındakiler onun bu gülmelerini garipsedikleri için onu zamanla ciddiye almayacaklardır ya da popülarite sağlasa bile değer vermeyeceklerdir. Yani anlayacağınız birilerinin maskotu oluyorsunuz.Güçlü olduğunu hissetsen de güçsüz görünüyorsunuz ama bir şey daha var insanları güldürüyorsunuz içiniz ağlarken...
Bu da en büyük iyilik ve delilik...
-Amok’un ne olduğunu biliyor musunuz? .
+Amok mu? Sanırım hatırlıyorum... Malezyalılarda görülen bir tür sarhoşluk...
-Bu sarhoşluktan daha fazla bir şey... bu delilik, bir tür insan kudurması... ölümcül, anlamsız bir saplantının krize dönüşmesi hali, bunu başka hiçbir alkol zehirlenmesiyle kıyaslayamazsınız... orada kaldığım süre içinde bizzat
_Albert Einstein:
_İnsanlar özgür olduklarını düşünürler ama bu sadece bir yanılsamadır çünkü evrende her şey kozmik manyetik kuvvetin; iç ve dış nedensellik yasasının etkisi altındadır ve bunun bilincine ermiş insan da özgürlüğün sadece bir yanılsama olduğunu bilir. İnsanın bu yanılgıdan kurtulması en büyük özgürlük; bu çabanın kendisi de bir
Gotik edebiyatı, 18. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Gotik hikayeler genellikle eski kaleler, harap evler (Castle'daki yanmış ev gibi) ve karanlık ormanlar gibi izole, gizemli ve hayaletli yerlerde geçer. Gizem ve korku unsurları sıklıkla mevcuttur. Bunlar doğaüstü güçler, dolaşan veya ölümcül kadın gibi sabit karakterler ve korku, dehşet,