Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaşam kazanı demişler buna, kaynar kaynar da, doğru dürüst bir yemek pişmez! Bir sürü insan ziyan olur gider. Kimisine de daha ölmeden acırsın..."
Totem ve Tabut
(...) Çoşkunakanlar bir gün, toteme tapmaya karar vermişler. O vakitler dünyanın başka yerlerinde yaşayan pek çok kabilede totem; hayvan, ağaç, bitki, su, rüzgar gibi doğal varlıklardan seçilirmiş. Fakat bizimkiler, bir araya gelip de kendilerine doğru düzgün bir totem seçememişler. Tartışmalar, çekişmeler, yıllar, yıllar sürmüş; gel gör ki bütün kabilenin tapınacağı totemin ne olacağına bir türlü karar verilmemiş. Her kafadan bir ses çıkmış. Biri 'Ayı olsun' demiş. Diğeri 'Yok artık diye gürlemiş. Öteki 'Maymun olsun' demiş. Beriki 'Maymun benim haysiyetime yakışmaz, ille de kobra olacak' demiş. Bakmışlar olmayacak, 'Herkes kendi totemini seçsin o zaman' demişler. Kabile halkı bu demokratik kararı sevinçle karşılamış. Kırk gün kırk gece özgürlük şenlikleri yapılmış. Şenliklerden yorgun düşünce her aile reisi kendi totemini seçmiş. Seçmiş seçmesine ya, bu sefer de yüzlerce totem olmuş. Neredeyse bütün hayvanlar, bitkiler, ağaçlar bir anda kutsal olmuş. Nereye baksan tabu olmuş. Herkes birbirinin inancına saygı gösterir ve ötekinin seçtiği toteme ilişmezse, totem olmuş hayvanı ve bitkiyi yemezse, hepsi açlıktan ölecekmiş. (...)
Sayfa 8 - SelKitabı okuyor
Reklam
Eski alimler vakitlerini boşa harcamaktan sakınırlardı. Bakınız Fudayl ibn lyad şöyle demiştir: "Cumadan cumaya konuştuğu kelimeleri sayan insanlar biliyorum." Geçmiş alimlerden birinin yanına girmişler. Kendisine, "Belki de sizi meşgul ettik." demişler. O da şöyle cevap vermiş: "Doğru söylüyorsunuz. Kitap okuyordum sizin gelmeniz sebebiyle okumayı bıraktım."
- Doğru demişler -
Türklere "Hepimiz ehl-i İslamız" diyecek olsak, "Öyle ama biz yöneticiyiz siz tebaasınız" diyorlardı. Biz ne zaman "biz ve siz" diyecek olsak, "Sizler ihanet edip isyan çıkardınız" diye cevap veriyorlardı.
Feth el-Mevsilî yanındakilere, "Yemesi içmesi engellenen hasta ölmez mi?" diye sorduğunda, "Tabii ki ölür" demişler; bunun üzerine Feth, "İşte kalp de bunun gibidir; üç gün hikmet ve ilimden mahrum bırakılsa ölüverir" demişti. Doğru da söylemiştir; çünkü kalbin besini ilim ve hikmettir. Bedenin beslenmesi yemeğe bağlı olduğu gibi kalbin yaşaması da ilim ve hikmete bağlıdır. İlimden yoksun kalanın kalbi hastadır ve ölmesi kaçınılmazdır; fakat o insan durumun farkında değildir. Çünkü yaşanan bir korku hâlinin baskısı nasıl o an için -aslında bir gerçek olduğu halde- yaranın ağrısını hissettirmezse, bunun gibi dünya tutkusu ve meşguliyeti de kalbin duyarlılığını köreltir.
Doğru demişler, insan yetinmek nedir bilmez diye. Verirsin, daha çok ister; yine verirsin, daha da çok ister. Yetinmek, insana özgü yüce bir tutku
Reklam
____ Bir arkadaşım için he- .---:::;: � diye arayışı içindeydim. O / >.:< ' sırada "Doğru İstersen Olur!" ::::--.... isimli kitabınız gözüme ilişti. Etra-fımdaki her şeyi unutmuştum ve kocaman bir gülümsemeyle sevinç içinde dükkandan ay­ldım. Şimdiye kadar hiç hissetmediğim bir mut-luluk vardı içimde, zira sonunda
Sevgili Kıtmir!
Köpek bile arif olunca Ashab-ı Kehfden olur,' demişler. Ne doğru.
Lao Tzu’nun severek anlattığı hikâye
Kralın bile kıskandığı kadar beyaz, muhteşem bir atı olan çok fakir bir ihtiyar varmış. Kralın bu ihtiyara at karşılığı teklif etmediği zenginlik, şan, şöhret kalmamış lakin ihtiyar hiçbir zaman bu teklifleri kabul etmezmiş. “Bu at, bir at değil benim için... Bir dost... İnsan dostunu satar mı?” dermiş hep. Bir gün uyandığında atın yok olduğunu
Sayfa 82 - Destek YayıneviKitabı okudu
"'Hepinizi Yunanistan'a yollayacağız. Erkeklerinizi önceden gönder­dik. Sizi de arkalarından göndereceğiz. Orada birleşeceksiniz!' demiş­ler." "Doğru muymuş bu?" "Bilen mi var! Askere mi gitti, öldü mü? Ne olduğunu bilen yok! Ka­ dınları kızları, çoluk çocuğu Katırcı Ali'nin evine kapattıktan sonra, Honaz'ın o zamanki ağalarından bazıları; bazı zaptiyeler, bazı sütü bo­zuklar Rumların evlerini paluçka etti."
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.