"Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun? Bütün hayatım boyunca bu cam kırıklarını beyin zarımın üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım.''
Mavis: Her yerin kan olmuş. Doktor, ambulans çağırmamız lazım. Roarke, yatır onu.
Roarke: Hayattaki hiç değişmeyen amacım da bu zaten.
Eve: Ha ha, aman ne komik.
"... Doktor, kalp-damar hastalığının genetik olup olmadığını anlamak için babaanneme basit bir soru sordu: 'Annenizle babanız hangi hastalıktan öldü?'.
Odada bir süre sessizlik oldu. Sadece babaannemin sessiz çığlıkları duyuluyordu. 'Hiçbir hastalıktan ölmediler!' Sesinde sitem vardı, acılıydı. 'Annemle babam öldürüldüler Doktor Bey. Hastalıktan ölecek kadar yaşlanamadılar. İlle de bir hastalık arıyorsanız, onları öldüren insanoğlunun zalimliğiydi!..."
"İnsanlara kızmamaya alışın! " demişti, "İnsanlar kızmaya değil, acınmaya ve sevilmeye muhtaçtırlar. Hastasına kızmayan bir doktor olmaya çalışın Ekmeğinizi alnınızın teriyle kazanın, kitaplar satın alın, bol bol okuyun. Ben kim olduğumu öğrenip de ne yapacaksın? Bir insan işte..."
Doktor Begüm Hanımın oran ağrıyor mu, buran yanıyor mu türünden sorularının hepsini hayır diye yanıtlarken annemin bana neredeyse kınar gözlerle baktığını fark edebiliyordum. Doktor Hanım, "Hmm," diyerek üstümü çıkarttıktan sonra steteskopuyla göğsümü, sırtımı dinledi, parmaklarıyla çıplak vücudumun orasına burasına bastırmaya koyuldu ki bu durumu son derece erotik bulduğumu itiraf etmeliyim. Bir cinsi sapığın çocuk olarak anatomisi. Elle muayenenin ardından, hiç de annemin iddia ettiği gibi can vermek üzere olmadığımı tespit etmiş bulunan seksi, zeki ve otoriter doktorum ağzıma bir derece sokup ateşimi ölçtü. "İlaç falan verdiniz mi çocuğa getirmeden önce?"