Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gecenin çökmesini bekliyordum. Kendimi hapsettiğim bu evden, karanlığın yardımıyla, kaçarcasına sokağa fırlayacak, içimde bir çocuk yazısı gibi kargacık burgacık, okunması güç sıkıntımın kaynaklarına doğru dolu dizgin gidecektim. ''Gece olunca insanlar fare deliği evlerine girer ve...''
At
Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla...
Reklam
Sevgiyi koydum kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine. Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen. Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllarından geriye. Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan. Ötesi yalan.
''Korkunun kulak gibi çınladığı bir hicran saatinde tehditlerle dolu bir kış dolu dizgin yaklaşıyor yağmurun soğuk kanatlarında ... Münzevî bir soru işaretiyim''
TURAN -Sadık Kemal Tural kardeşimize- Ben Altay dağlarından koparak geldim Yüreğimde Türkistan'dan binbir nakış var Çok şükür aslım da neslim de belli Türküm müslümanım o dağlar kadar. Dokuz tuğ taşıdım ben, dokuz davula vurdum Dokuz evliya gücüyle yürüdüm geldim Büyüdü benimle mübârek yurdum Ebed-müddet bu devleti ben kurdum.
‘’ Hakim, fatih ve teşkilatçı kadar şair ve sanatkar da olan Türkler; buzlu bozkırların fecirleriyle sıcak çöllerin serabını görüp bilen Türkler ışığa başka milletlerden daha az değer biçemezlerdi. Işık bu seçkin ırkın dilinde de işlendi ve maddi manasını asarak manevi bir manaya da kuvvet verdi: “Aydınlanmak”, “Işıklanmak”, “Nurlanmak” simdi fazla olarak kalbin ve fikrin gelişmesini, büyümesini, olgunlaşmasını da anlatan kelimeler olarak Türkçede yer aldı. Işığın Türklerdeki en güzel ve manalı hali destanlara aksetmiştir. Gökten inen ilahi bir ışık vardır ki, indiği yere, Tanrının Türk ırkına vergisi olan fevkalade bir tesir yapar, ışığın tesiriyle doğan çocuk veya onun nesli milli bir kahraman olarak Türkleri zafer ve şeref ufuklarının birinden ötekine doğru dolu dizgin koşturup tarihe şanlı sayfalar yazar. Türk destanlarındaki “kurt” ve "ışık” Tanrının Türkleri yükseltmek için gönderdiği vasıtalardır.’’
Reklam
''Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla.''
MOHAÇ TÜRKÜSÜ Bizdik o hücûmun bütün aşkıyla kanatlı; Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı. Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle, Canlandı o meşhûr ova at kişnemesiyle!
Ölüme Gazel *** Ne kötü bir dünya bu; sevgisiz, acımasız Yaşarken dolu dizgin, ölüvermek apansız Sen, en güzel yerinde olsan bile yaşamın Alırlar, götürürler bir yerlere zamansız Bütün o sevdiklerin, dostların, yakınların Koyup giderler seni orada yapayalnız Çalkalanır gidersin kapkara bir boşlukta Ne sevinç, ne de keder; artık her şey anlamsız Hakkın yok üşümeye, ağlamaya, gülmeye Unutma! ölüsün sen, boş bir kalıpsın cansız Her şey geride kaldı, ne sandın yalan dünya Gördüğün gibi işte; bir ölüm var yalansız. *** Ümit Yaşar Oğuzcan
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik! Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kaafilelerle… Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan, Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan. Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla… Cennette bugün gülleri açmış görürüz de Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde! Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
Reklam
#at
At, kahramanın en yakın arkadaşıdır. Cennete bile onunla uçar. Karlı dağları aşıran, kızgın çölleri geçiren ve insanı dolu dizgin ölüme götüren kahramanlık hissi, en güzel tasvirini at sırtında bulur. Aslen Asyalı olan at, insanoğlunun hayatına giren hayvanların başında gelir atlar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.