Eğer elinde olanlara kanaat edersen;
Hayatta daha rahat kimse olmaz senden .
Kapılırsan bir gün fazla mal hırsına ;
Yetmez sana bütün mülkü ile dünya.
Ne fayda verir sana o himmet ve gayret;
Aradığını sana temin etmiyorsa şayet .
Ve ruhsuz tüketicilerle, zevk peşinde koşan boş insanlarla, iç-dünyalarını dolaşmaya çıkanlarla ve programlanmış miskinlerle dolu o topluma gerçek hayatta ne kadar yaklaştık?
Beyaz cücenin kütlesi Chandrasekhar limitine ulaştığında beyaz cüce aniden çökerek Dünya boyutundan bir dağ boyutuna iner. Bu olurken bir nükleer tepkime dalgası karbonu oksijene dönüştürerek yıldızın yapısındaki maddelerden geçer. Bu süreç devasa miktarda enerji açığa çıkarırken beyaz cücenin ilk halindeki kütlesinin yaklaşık yarısı eser miktarda kükürt ve silikon gibi elementle birlikte demire dönüştürülür ve patlamayla uzaya saçılır. Mutfak bıçaklarınızdaki çeliği yapmak için kullanılan demir bu şekilde oluşmuştur. Kalan materyal, elektronlar ve protonlar daha çok nötron meydana getirmek üzere sıkıştığı için hiçbir proton barındırmayan bir nötron topu (bir atom çekirdeğiyle aynı yoğunlukta olan dağ boyutundaki bir yıldız) haline gelir. Tip I süpernova patlamasında açığa çıkan enerjinin çoğu, karbon ve oksijenin demire dönüştürülmesinden kaynaklanır. Ancak Tip II süpernovada çıkan enerjinin büyük kısmı, kütleçekiminden ileri gelir.
Güneş gibi bir yıldız yaşamının sonraki aşamasında helyumu "yakarak" karbon ve oksijene dönüştürür. Bu, Güneş için hikâyenin sonudur ve tüm helyum yakıtı tükendiğinde, beyaz cüce denilen, yaklaşık Dünya büyüklüğünde ve soğumakta olan kor halindeki bir yıldız topu halini alır. Fakat daha büyük kütleli yıldızlar nükleer füzyon sürecini devam ettirebilir çünkü daha büyük yıldızlar için bir yıldızın çekirdeğindeki yoğunluk ve sıcaklık daha fazladır. Onlar demir ve nikele kadar her türden daha ağır metal elde etmek için çekirdekleri füzyonla bir araya getirerek enerji yayabilirler. Bir yıldız, yaşamının sonraki evreleri boyunca şişer ve uzaya materyal bulutları savurur, böylece gökbilimi fotoğrafçılığı için göz alıcı güzellikte nesnelere hayat verirken daha da önemlisi yıldızların içinde üretilen elementleri, geri dönüştürülüp yeni yıldızlar ve gezegen sistemleri oluşturan maddelerin bir kısmını meydana getirecekleri uzayın içlerine yayar.
Bir konuda başarılı olmak ve sonuç almak mı istiyorsunuz? Yapmanız gereken en basit işlem şudur: O konuda başarılı olan şahısları inceleyerek onları başarıya götüren sebepleri tespit edin. Bir de başarısız olanları inceleyerek onları başarısızlığa götüren sebepleri tespit edin. Sonra dönüp kendinize bakın. Sizde başarılı olma sebeplerinden
Şimdilerde herkesin mutlu yaşadığı" toplumun lehine ve aleyhine çıkarımlarını incelemenin kesinlikle tam zamanı. Ne tür bir mutluluk teklif ediliyor ve onu elde etmek için ödememiz gereken bedel ne?
“Vahşetin, öldürmenin, yok etmenin olmadığı bir dünya… Şefkatin, sevginin, alabildiğine hoşgörünün olduğu bir ülke… Biliyorum, hakikat değil, biliyorum bir yanılgı ama hoş bir yanılgı.
İbn Abbas (ra) Resûlüllah’ın şöyle dediğini nakleder:
Aziz ve Celîl olan Allah Mûsâ’ya şunu vahyetti: “Sen bana, kazâma râzı olmaktan daha iyi bir şeyle yaklaşamazsın. İyiliklerini muhâfaza konusunda yapacağın en doğru şey, işlerinde kontrol sâhibi olmandır. Ey Mûsâ, dünyâ adamlarına yalvarıp yakarma, yoksa benim gazabıma uğrarsın. Dünyâ uğruna dînini elden çıkarma, yoksa rahmet kapılarımı sana kapatırım. Ey Mûsâ, tevbe eden mü’minlere sevinmelerini söyle! Alçak gönüllü mü’minlere de sakınmalarını ve iyilik etmelerini söyle!”
(İbn Arabî, (son iki cümlenin ilâve edilmiş olmasından) şüphe ettiğini söyler).
"Çok empati kuruyorsunuz başkomiserim," dedi samimi bir tavırla. "Ne dünya bu kadar hassasiyeti kaldırır, ne insanlar bu kadar inceliği... Hakikat çok daha basittir, çok daha acımasız..."
Abdullah b. Ömer Nebî (as)’den nakleder:
Azîz ve Celîl olan Rabbimiz şöyle buyurdu: “Bir kul üzerinde iki korku ve iki emniyeti birlikte bulundurmam. Kul dünyâ-da Benden korkarsa, âhirette korkusu olmaz. Eğer dünyâda Benden emîn olursa, âhirette emîn olmaz.”
(İbn Asâkir, Enes’ten)