Atsız'ın, kendimi bildim bileli asla kabul edemediğim, yaradılışıma kökünden ters gelen inancı ırkçılığıydı. Acaba bu dünya görüşü, çok iyi hâkim olduğu târih metodolojisi bakımından bilimsel tahlillerini kısmen zayıflatmış mıdır, bilemiyorum. Belki bu yüzden, vardığı sonuçların bir bölümü yeterince sıhhatli olamamıştır. Bunun değerlendirmesini günümüzün ve geleceğin tarihçilerine bırakmak yerinde olur. Herşeye rağmen hâlâ değerinden birşey kaybetmemiş başvuru eserleri hazırlamış olduğuna inanıyorum.
Romantik bir milliyetçiliğin renklerini ve havasını taşıyan romanları ise ayrı bir bahistir... Bunlardan bâzılarının neredeyse 20. basıma merdiven dayamış bulunmaları, kelimenin tam anlamıyla nesilden nesile ilgi görmelerinin kanıtıdır.
Bunlara, pek kötü sayılmayacak bir şair olduğunu da eklemeliyiz.
Neticede Atsız, hatâları, sevapları, kinleri, sevgileri, polemikleri, bilimsel araştırmaları ve edebî çalışmalarıyla bir devre -tek başına değilse bile- kendi çapında damgasını basmış olan birkaç imzadan biridir.
Yağmur Atsız
Köln, 6 Şubat 1992
Namazla faizin, oruçla israfın, zina ve namahremin her türlüsü ile sair ibadetlerin koyun koyuna yaşandığı, idraksizliğin ve gafletin âdeta mücessem hâle geldiği bir zaman dilimi...