Narnia Günlükleri serisinin ilk ve oldukça güzel bir romanı. Polly adında bir kız komşu evinde Digory ile tanışır. Andrew adında bir adamın yeğeni olan Digory ile Polly bir gün dayısının odasına gizlice girer ve dayısının sarı ve yeşil yüzüklerini görürler. Bu yüzükler sihirlidir ve onları başka dünyalara götürmektedir. Diğer dünyalardan birinde cadı kraliçe Jadis'i uyandırırlar ve o da onlarla diğer dünyalara gitmeye başlarlar. Bir gün hep birlikte bir dünyaya giderler ve orada bir aslanın konuştuğunu görürler. Bu dünya Narnia'dır ve artık Arabacı ile eşi bu dünyanın kral ve kraliçesidir. Bu dünyadaki meyve ile annesini iyileştiren Digory meyvenin geri kalanını eker ve güzel bir elma ağacı olur. Bu ağaç yıkıldığında parçalarından bir dolap yapar. Bu dolap acaba ne şekilde kullanılacaktır. Keyifle okunan bir roman.
Büyücünün YeğeniC. S. Lewis · Doğan Egmont Yayıncılık · 20212,746 okunma
“ŞEHİRLERİN SULTANI SEYYAHLARIN AYNASINDA İSTANBUL”
M.NİHAT MALKOÇ
İstanbul, dünyanın en çok konuştuğu ve gıptayla seyrettiği bir dünya kentidir. Bu şehir filmlere, şarkılara, türkülere, romanlara, hikâyelere ve masallara konu olmuştur. Bugüne kadar İstanbul için neler söylenmedi, neler yazılmadı ki… Bundan sonra gelen nesiller de
İnsanlar neden kötü oluyorlar onu çok güzel anlatan bir seri yan kitabıydı. Üstelik Kraliçe Levana'nın haklı olduğunu gösteren en ufak bir ima bile yoktu. Bu nedenle sevdim kitabı. Gerçekçi (kurgusal) bir dünya olmuş...Ay günlükleri serisini okuyan herkese bu kitabını da öneriyorum.
Şimdi bütün dünya Stefan'ın etrafında dönüyordu. Dişlerini geçirmemesinin tek nedeni, birleşmiş zihinleri ve Elena'ya duyduğu sevgiydi. Kanından asla tamamen atamayacağı antik vampir dürtüleri bunu yapması için çığlık çığlığa haykırıyordu.
Ama Stefan onu seviyordu ve ikisi birdi. Ayrıca da bir milim bile kıpırdayamazdı, zevkten donup kalmıştı. Dişleri daha önce hiç bu kadar uzamamış, hiç bu kadar sivrilmemişti ve hiçbir şey yapmadığı halde dişinin sivri ucu Elena'nın alt dudağını kesmişti bile. Kan şimdi çok yavaş bir şekilde boğazına süzülüyordu.
Yirmi üçlü yaşlarda ilk kez Oğuz ATAY ile tanıştım TUTUNAMAYANLAR vesilesi ile.Yazarın fikir zenginliğine hayran oldum TUTUNAMAYANLAR etkisi ile. Daha sonra ise tüm kitaplarını hevesle bitirdim.Şu an ise yaşım 30 ve TUTUNAMAYANLAR kitabını ikinci kez okuyup bitirme mutluluğunu yaşıyorum.
A.HAMDİ TANPINAR ve OĞUZ ATAY gönlümde yeri ayrı iki
Hepimiz biliriz ki yazıldığı gibi değil, anladığımız gibi döner dünya.
Ve bugün her zamankinden daha yavaş.
Belki kar yağıyor ondandır,
yahut dinmiyor özlemin.
Okuduğum kitaplardan kitap önerisi edinmeyi seviyorum. Bunun örneklerinden birisini Haruki Murakami’nin son romanı Sputnik Sevgilim’i okurken yaşadım. Kitabın kahramanlarından Sumire iyi bir kitap okuruydu ve Jack Kerouac’in kitaplarına bayılıyordu. Okuma esansında bu ismi not ettim ve yeni bir kitap sipariş listesi hazırlarken bu yazarın
Öncekle şunu söylemek istiyorum ki Narnia Günlükleri'nin filmleri şu hayattaki en başarılı kitap uyarlamaları olabilir. Gerçekten kitap ve film tamamen aynı.
Kitabın konusundan bahsetmek gerekirse Lucy Pevensie ve kardeşleri II. Dünya Savaşı sırasında anneleri tarafından güvenlikleri için yaşlı bir profesörün yanına gönderilirler. Bir gün Lucy, bir odada bir dolap bulur. Bu dolap Narnia adında büyülü bir ülkeyke bağlantılıdır. Lucy bembeyaz bir ormandaki lamba direğini gördüğü anda onun ve kardeşlerinin efsanevi macerası başlamış olur.
Kitapta bayıldığım şeylerden biri Lilith konusunun işlenmesiydi. Yani işlenmesi derken öyle aman aman bir şey değildi ama bu tür konular hoşuma gidiyor. Ayrıca kitabın içindeki çizimlere de ayrı hayranım. Kitapta karakterler nasıl tasvir edildiyse çizimler de öyle. Hatta daha fazlası.
Karakter, olaylar, kitabın yazılış şekli, Narnia... Hepsine hayranım ve bu hayranlığımım kolay kolay geçeceğini sanmıyorum. Geçmesini de istemiyorum zaten