Bu kitabi okurken hayatta ne yaşaması gerekiyorsa yaşamış, zamanını doldurmuş ,gitmeden önce kendi kafasındaki sorulara cevap arayan bir adam geliyor gözünüzün önüne. .sanki kitabı yazdıktan sonra son sayfayı imzalayıp, kapağını kapatan ve bir daha bildiğimiz dünya ile yolu hiç kesismeyen bir adam ...ben onu hayalimde canlandırırken ruh olarak
1) Leonardo da Vinci (1452-1519)
Leonardo da Vinci İtalya’nın Floransa şehrinde doğdu. Uzun yıllar önce yaşamış olmasına rağmen. Hala gelmiş geçmiş en etkileyici ressamlardan birisi. Sadece bilim üzerine eğitim aldı ve iyi bir ressam olmak için erken yaşta çıraklık yaptı. Leonardo bilime olan tutkusundan dolayı hayatı boyunca bir deha olarak
Şeker Ahmet Paşa, çağdaş Türk resim sanatının temel taşlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Peyzaj temasına yaptığı dünya çapındaki üslup katkısı, sanatçının mekân derinliği ve atmosfer ilişkilerini yorumlayan duyarlığının ürünü olarak görünür. Şeker Ahmet Paşa’nın düzen anlayışına dayanan lirizm, özgün bir şema geometrisiyle
Onun için Birinci Dünya Savaşı sonrası “kayıp kuşağın en iyi yazarlarından”dır dendi ama o sonraki dönemlerin “kayıp yazarlarından” biri oldu aslında. Oysa yazdıklarıyla bir zamanlar gerçekten çok ama çok ses getirmiş bir yazardı. Bugün anımsayanı çok azdır.
Peki bu Dos Passos kim
John Roderigo Dos Passos (d.1896, d.1970) yazar, ressam ve politik aktivistti. Oyunlar, şiirler, romanlar, biyografiler, tarihler ve hatıralar dahil olmak üzere kırk kitap yazdı. Dört yüzün üzerinde çizim, suluboya ve diğer sanat eserlerini üretti.
(Resimlerinde izlenimcilik, dışavurumculuk ve kübizm akımlarından etkilendi. Ilk sergisi 1922)
Dos Passos, kendisini en önde gelen çağdaş kronik yazarlardan biri olarak kabul etti. Kurmaca ve kurgusal olmayanların yanında çalışmaktan en mutlu olduğu için “kronikler” in kişisini seçti.
Her iki tür de, gözlemdeki ustalığından (“kamera gözü”) ve tarihsel bağlamdaki algısından yararlandı. Dos Passos, kurguya tarihi detaylarda ve işçi sınıfı gerçekçi bir diyalog kurmaya çalıştı. 20. yüzyılın Amerika sanayiciliğinin ve şehirciliğinin çılgınlığını iletmek için multimedya formatı, şarkı, biyografi ve otobiyografi formatı icat etti. En unutulmaz kurgu - Üç Asker (1920), Manhattan Transferi (1925), ABD (1938) - tarihin ve efsanenin cazibesine sahip. Aynı şekilde, kurgusal olmayan tarihçeyi canlandırmaya ve dünyadaki yolculuklarında belgelenen renkler, sesler ve kokularla röportaj yapmaya çalıştı.
Kitaba geçersek New York sehrinin kuruluşunu degisik kulturden insanlarla anlatan bir eser ama anlatimdaki asıl amaç dogmaya baslayan Amerikan Emperyalizmine ironik bir elestiri.
-- Hiçbir zaman! Hiçbir büyük ressam tabiatı taklit etmemiştir. Paletini alır gider. Bir manzara karşısında kötü ressam o manzaranın ta kendisini yapar; iyi ressam kafasındakini, yüreğindekini ...
Ama bu ressam, tabiatı sevmez, hatta tabiatı sevdirmez, demek değildir. Bonnard'ın galerisinden çıktığınız zaman sokaktaki ağaçları öpeceğiniz gelir.
İntihara karar vermiş bir genç yolunun üstünde tesadüf ettiği bir resim sergisine girer. Bu Renoir'in sergisi imiş. Gördüğü tabloda bir gök, bir su, bir kadın varmış. Sergiden çıkınca, "Dünya ne güzelmiş! Az daha ... " demiş. Bedri Rahmi sustu. Sonra davudi sesi ile tablolarından kovduğu şiirini okudu:
Karadutum çatal karam, çingenem
Nar tanem nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın, ağulum
Günahımsın, vebalimsin
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan ...
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum.
İş var şu Bedri' de. Vedalaşırken.
- Buradan çıktıktan sonra sende bir mor, bir yeşil, bir kırmızı hatırası bırakabildimse işte bütün mükafatım! dedi.
Sokakta bir yeşil, bir kırmızı, bir sarı cümbüşü içinde yürüdüm. Gece rüyalarıma yeşiller, morlar girdi. Krepi yeşil, mor, kırmızı oyalı bir çocukluk sevgilisi rüyamda elimi tuttu.
Sayfa 1353 - Sait Faik Abasıyanık Bütün Eserleri, YKY Yapı Kredi Yayınları, Yedigün, (4), 10 Nisan 1948Kitabı okudu
Her Türk çocuğu daha konuşmaya başlarken büyüklerinden anlamlı, etkili ve çok güzel sözler duyar. Hele hele bu sözlerden biri si var ki üzerinde bir sevgi doğar. Sonra durmadan "Atatürk... Ata türk..." demeye başlar.
Küçük beyninde bir ışık yanar. Bir ışık, bir sevgi belirir. Atatürk'ü bilmek ister. Atatürk sözünü duydukça,
Dünya bir boya ve renk sergisi, bir makyaj salonu, sanatkar, coşkun, müsrif bir kudretin, güneşin idare ettiği bir takıp takıştırma, süslenip püslenme müessesesiydi.
(Öncelikle karakterleri tanıtmak isterim. İnsanların fiziksel yapılarını hayal edebilmeniz için. Betimlemede yirmi sayfadan daha fazla süreceğinden dolayı, öncelikli olarak karakterlere kısa şekliyle yer vermek istedim )
Simona (erkek, sütbeyaz ten - tirnak renkleri mavi çekik gözlü, (eflatun gözlü) 1.47 boyunda ülke boy ortalamasının on
Merhabalar güzel bir kitabın daha sonuna gelmiş bulunuyorum.
Sait Faik yine bize güzel bir hikaye yazıp birşeyler anlatmış hikayeler yine hemen herkesin yanı başın da olan hikaye gibi. Gayet samimi içten insan okurken sanki Sait Faik’i görür gibi oluyor .
Sait Faik’i birde Başka bir yazar olan Haldun Taner’in yazdıklarıyla tanıyalım.
Sait
Bu kitabı ne zaman,nasıl,nerede ve kimden görüp de okunacaklar listeme ekledim, bilmiyorum.Daha önce okumadigim bir yazar. Tanımıyorum. Kitabın sonlarına doğru yazarı bir araştırayım dedim ve yazarın erkek olduğunu gördüm. Oysaki ben kadın yazar sanıyordum .Sebebini bilmiyorum. Belki ana kahramanın kadın olması, belki kadın dilli olması buna etkendi. Belki de nezaketi en çok kadınlara yakistirdigimdandi.
Konu 1930'lu yılların Newyork'unda geciyor.Bir nevi asıl kahraman Newyork. Büyük buhran sonrası ikinci dunya savasi öncesi ekonomik olarak kendini toparlamaya çalışan bir ülke var.Alt sınıflardan gelip yırtmaya çalışan, üst sınıfa atlamaya çalışan, kurtuluşu bunda gören kadın erkek bir sürü genç var.Ama bunların yani sıra kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, huzuru kitaplarda bulan ,olgun düşünceli Katey var. Özellikle Charles Dickens'in Büyük Umutlar ve Thoroeu 'nun Walden kitaplarına göndermeler de yer almış romanda. Washington'un 101 maddeden oluşan Nezaket Kurallarına da yer verilmiş. Hatta kitabın sonuna bu maddeler eklenmiş. Tinker karakterinin yol göstericisi maddelerdir bunlar.Kitaptaki olay örgüsünden çok bahsetmek istemiyorum.Büyüsü kaçıyor. 1960'lı yıllardan geçmişe bir yolculuk var.Bir fotoğraf sergisi sayesinde. Bu kadarı yeterlidir sanırım.Çok çabuk okunacak kitap bazı nedenlerden biraz geç bitti.Yazarın diğer kitabını da listeye ekledim.