Mustafa Kemal Kuvayı Milliye’nin amacını şu sözlerle belirtir:
✓ Hükümet merkezi düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askerî bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, ulusun ve devletin bağımsızlığını koruyacak kuvvetlere emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve ulusun araçları temel görevlerini
Sokrates söylemiş diye değil, kendi tabiatıma uyarak, üstelik aşırılığa bile kaçarak, bütün insanları hemşerim sayıyorum. Bir Polonyalıyı tıpkı bir Fransız gibi kucaklıyorum, dünya ile akrabalığımı kendi milletimle akrabalığımın üstünde tutuyorum.
_İnsanlar sizi, sadece aynı yerden canları yandıklarında anlarlar.
_Dalgaların art arda gelip çarptıkları kaya gibi ol. Sağlam, kıpırtısız ve çevresinde kaynayan suların dinginleşmesini seyreden.
_Sanki ölmüşsün ve bir süre daha fazladan zaman bağışlanmış gibi doğaya uygun yaşa.
_En büyük erdem tarafsızlıktır. Duygular ise, yanlış fikirlerden
Kara Atena'nın ardındaki öykü uzun, karmaşık ve kanımca, bilgi sosyolojisi alanındaki bir çalışma olarak, geniş bir şekilde ele almayı hak edecek kadar ilginçtir; ama burada ancak kısa bir özetini verebilirim. Ben eğitimimi Çin araştırmaları alanında yaptım; aşağı yukarı yirmi yıl Çin üzerine dersler verdim; ve hem 20. yüzyılın başında Çin
Evrensel insanlık idesine uygun olarak dünya yurttaşlığı düşüncesini benimseyen, önemli olan kişinin nereye, hangi topluma, hangi kültüre ait olmasından ziyade, bizzat insan olarak kendisinin ne olduğunu söyleyen Diogenes, nereli olduğu sorulduğunda
" dünya vatandaşıyım " diyordu.
"Seneca" ve "Marcus Aurelius" gibi düşünürler, Eski Yunan'ın Stoik okulunu Romalı temsilcileri sayılırlar. Ortaçağ batısı, özellikle bu iki düşünürlerden, hem belli bir "devlet yurttaşlığı" fikrini hem de "devlet kavramını aşan daha geniş bir toplum" anlayışını kapmıştır; öyle bir toplum ki ona akılla ibram olunmuş bütün insanlar dahildir, velev ki farklı inançtan olsunlar. Bu ikincisi hukuksal ve siyasal bir toplum olmaktan ziyade ahlaksal bir toplum niteliğinde tanımlanmakta ve buna dahil her insan, siyasal bir güce sahip bulunmakla beraber, meziyet ve fazilet sahibi olmak kaydıyla bütün insanlığa hizmet edebilirdi. Bu fikirler Batı uygarlığının gelişmesinde rolü büyük olmuştur.
Oysaki İslam düşünürleri için bu tür fikirlere yanaşma olanağı yoktur çünkü İslam, yeryüzünü "Darülislam" (Müslümanların yaşadıkları yer) ve "Darülharp" (kâfirlerin yaşadıkları yer) diye ikiye ayırmış ve birincileri, "küfür" âlemi demek olan ikincilere karşı savaşmakla görevli kılınmıştı. Kuran'a göre İslamdan gayrı bir dine mensup olanlar "sapık" ve hatta insandan gayrı bir yaratık sayıldıklarından, Müslüman kişi için dünya yurttaşlığı fikrine yönelmek kâfirlik olurdu.
bütün insanların kardeşliği, zümre ve ülke ayrılıklarının üstünde insanların hakça eşitliği anlayışı, Stoa akımının sonuna dek ideali olarak kalmıştır.
Kendi düşüncemle vardığım yeni bilgiler, bana yalnız esintilerle edindiğim hazır ve gelişigüzel bilgilerden daha değerli gelir. Kendi kazandığımız temiz dostluklar nerde, iklim ve kan dolayısıyla bağlı olduğumuz dostluklar nerde! Tabiat bizi özgür ve bağımsız yaratmış, bizse tutup kendimizi birtakım çemberler içine hapsediyoruz.
Dünya Yurttaşlığına Yönelik Evrensel Bir Tarih Tasarımı'nda Kant insanlık tarihini özgürlüğe doğru ilerleyen ve dünya yurttaşlığı ile taçlanan bir süreç olarak düşünür.
Sayfa 36 - çizgi kitabevi, yıl:11, sayı:23, ocak 2016