Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münafık olur. Kimde bu huylardan biri bulunursa onu terk edinceye kadar o kişide münafıklıktan bir parça bulunmuş olur: 1. Kendisine bir şey emanet edilince ihanet eder, 2. Konuştuğunda yalan söyler, 3. Söz verince sözünden döner, 4. Dava ve duruşma esnasında haktan ayrılır, düşmanlıkta haddi aşıp haksızlık yapar.” (Buhari, İman, 24; Müslim, İman, 106)
Sayfa 605
Ölüm cezasına çarptırılmış mahkumların altı kere öldüğünü söylerler: İlk olarak, yakalandığında; ikincisi, duruşma sonrasında; üçüncüsü, temyizin ardından; dördüncüsü, hüküm okunduğunda; beşincisi; her sabah "Bugün, o gün mü?" endişesiyle uyandığında ve sonuncusu fiziksel olarak öldüğünde...
Reklam
Rusya çapında ilgi uyandıran bu davanın bu kadar üstünde durulacak, dehşete düşülecek nesi vardı, düşünmek gerekir; özellikle, böyle olaylara artık iyice alışmış olan bizim toplumumuz için! Esasen işin en korkunç tarafı bu derece meşum olayların bile bizim için dehşetini kaybetmiş olması. Falanca filancanın işle diği suçun değil, fakat bütün
Sayfa 923 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Peru'daki Yeni Demokratik Devrim ve Halk Savaşının ilerlemesiyle birlikte Amerikan emperyalizmi ve Peru'nun komprador yönetici sınıfları paniğe kapıldı ve devrimci hareketi temizlemek için Peru Komünist Partisi ve gerillalarına karşı, devlet başkanı Alberto Fujimori'nin ilk yönetim döneminde Amerikan istihbarat teşkilatları FBI ve
Sayfa 114Kitabı okudu
Yaptıklarımdan pişman değilim aklım hâlâ yapamadıklarımda
Bazıları için Göring, Müttefik Kuvvetlerine karşı mutlak bir başkaldırı ilan etmiş, Almanya’nın iç işlerine karar verme konusunda ahlaki hakları olmadığını söylemişti. Hücre­sinde geçirdiği duruşma aralarında, Kelley’ye Nazi Almanyası’nın 1930’lardaki savaş hazırlıklarına dair aynı argümanları anlattı. Birinci Dünya Savaşını bitiren Versay Antlaşmasını ihlal ediyordu bunlar: “Elbette yeniden silahlandık,” dedi Göring yatağında, psikiyatristin yanında otururken. “Sırtımız dikleşene kadar Almanya’yı yeniden silahlandırmaya devam ettik. Sadece daha fazla silahlandırmadı­ğımız için üzgünüm. Elbette ki antlaşmaları anca tuvalet kâğıdı kadar önemsiyordum. Elbette ki Almanya’yı yüceltmek istiyordum. Huzurlu ve iyi bir şekilde yapılabiliyorsa ne âlâ. Öyle yapılamıyorsa da pekâlâ. Britanya için planlarım, bana şimdi anlattıklarından çok daha büyüktü. Hava Kuvvetlerini oluştururken savaşla oyna­dığımı bana söylediklerinde, kızlar için görgü okulu işletmediğimi söyledim onlara.”
Sayfa 163 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Filiz'i duruşma salonunun dışında bir daha görmedim.
Reklam
Kitaplar-Davalar-Dedikodular: Aynı mektupta Atsız, Evliya Çelebi Seyahatnamesinden Seçmeler kitabının ikinci cildinin bir türlü basılmamış olmasından da şikâyetçidir. Bütün formaları basıldığı hâlde kitap, bakanın yazacağı önsözü beklemektedir. Eser ancak Mart sonunda çıkar. Bir yandan da dört yıllık “Konuşmalar" davası devam etmektedir. 19
Atsız Uyarılarına Devam Ediyor: Soruşturmaya ve hakkında dava açılmasına rağmen Atsız uyarılarına devam eder. 19 Ağustos'ta yazdığı yazı Ötüken'in Eylül sayısında çıkar: "Bağımsız Kürt Devleti Propagandası". 8-29 Mart 1967 tarihlerinde Yeni Gazete'de tefrika edilen "Barzani'nin Karargâhında” başlıklı yazı
Atsız Yeniden Mahkemede: “Konuşmalar” yazısına karşı tepkiler resmî makamlar üzerinde de tesirini göstermiş ve Atsız ile derginin sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek hakkında dava açılmıştır. Bunun üzerine Atsız, yazının üçüncü bölümünde şunları yazar: "Memleketi parçalamak isteyen, Kürt devleti kurmak için Kürtçülük yapmak isteyenlere
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
Reklam
Vücudu hemen tepki verdi. Teni ateş gibi yanıyor, gözlerine inanamıyordu. Emin olmak için zinciri çıka- rıp kapıyı açtı ve Clay'in kapıda duran muhteşem gö- rüntüsünü beynine kazıdı. Clay kravatını gevşetmiş, gömleğinin yaka düğmesini açıyordu. Julia, onun boynuna sarılmak, dudaklarına yapış- mak ve onu gördüğüne ne kadar sevindiğini
Sayfa 275
09 Eylül 1946 tarihinde Atsız, mahkemeye bir dilekçe göndererek Cihat Savaşfer'in ifadesinin işkenceyle alındığını, işkence yerlerinde mahkemenin teftiş yapması gerektiğini bildirmiş, ancak hâkimler bu talebi reddetmişlerdir (Küçükalcan 2016a: 223). Dava 29 oturum sürmüş ve 31 Mart 1947'de sona ermiştir. "Duruşma hâkimi Albay Şevki Mutlugil'in okuduğu karar özetinde 3 Mayıs 1944'te yapılan ve davaya mebde olan nümayişin, Ankara gençliğinin sırf milli duygularından doğduğu" belirtilmiş ve "bu nümayiş, millî bir ideolojinin, milli olmayan bir ideolojiye karşı tepkisinden ibarettir." denilmiştir. Kararda hükümet darbesi kastının bulunmadığı, "mantıken de buna imkân olmadığı" ve iddiaların aksine sanıkların "millî bir gaye için çalıştıkları” belirtilerek hepsinin beraat ettikleri belirtilmiştir (Deliorman 2013: 80). 01 Eylül 1947 tarihinde Arif Türkdoğan'a yazdığı mektupta davanın bitişiyle ilgili olarak Atsız şunları söylüyor: "Gerçi beraat ettik. Fakat dâva henüz bitmedi. Biz 17 Mart'ta beraat etmiştik. Sıkıyönetim Kumandanlığı, bu beraat kararını 24 Nisan'da temyiz etti. Askeri Yargıtay henüz bir karar vermedi." (Hacaloğlu 2013: 34).
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
"Dünyada iki tür insan vardır " derdi Yargıç Sullivan. "İnanmaya meyilli olanlarla olmayanlar. Bu duruşma salonunda biz inanca değer veririz, neye inanılırsa inanılsın. "
Sayfa 132 - Doğan kitapKitabı yarım bıraktı
Gazetelerde geniş olarak yer alan ve kamuoyunda geniş yankı bulan Öner ve Yücel Davası âdeta Irkçılık-Turancılık Davası'nın rövanşı haline gelmiştir. 18 duruşma sonunda, 19 Kasım 1947 tarihinde mahkeme davayı düşürmüş, Yücel, 09 Aralık 1947'de kararı temyiz etmiş, Yargıtay da 26 Mayıs 1948'de mahkemenin kararını bozmuştur. Ankara
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.