OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI...
Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
Kitapta çok ilginç ve hayali bir dünya anlatılmış. Yani bir ütopya. Ütopya deyince aklınıza çok güzel bir memleket hayali gelmesin. Bu kitapta da söylendiği gibi aslında bir karşı-ütopya. Yani anlatılan memleket tamamen kötülükler üzerine kurulmuş. Nasıl yani. Şöyle ki. Mesela bir ütopya da toplumda adalet, haklar, özgürlükler tamamen korunmuş
Son zamanlarda okudugum en güzel şey SOKRATES in savunmasi tamamini bulup okumanızı tavsiye edrim.
Hukuk adalet ve gerçeklik üzerine geçmişten bugüne verilmiş en güzel cevaplar
“Atinalılar!Beni suçlayanların üzerinizdeki etkisini bilemiyorum. Fakat bana yapılan suçlamalar o derece inandırıcıydı ki ben dahi dinlerken az daha kim olduğumu
Kitabın çağlar üstü siyasi-sosyal mesajlar içeren yetişkin masalı olduğunu kabul etmeyen yoktur.
Her dönemde bir insan çiftliği mevcuttu, halihazırda da olduğu gibi.
Kitapta ne mi var?
Tarihini unutmuş, dili yozlaşmış, önce düşünmesi yasaklanmış sonra düşüncesi kısırlaşmış ve düşünmeyi unutmuş hayvanlar.
Ters giden şeylerde hep bir suçlunun
Gerçekten annelerimizi seviyor muyuz? Elbette çoğumuzun cevabı "tabii ki!" olacaktır bazılarımızsa hasretle iç çekecektir. Aşırı sosyal medya kullanan biri olmamakla birlikte bugün instagrama göz atmadan önce dahi biliyordum ki anasayfam analı kızlı, analı oğullu bir cümbüşe şahit olacaktı. Ki oldu da. Annesinin instagramı olan da olmayan da paylaşmışlar fotoğraflarını. Çok güzel, eminim ki hepsinin düşüncesi iyidir. Fakat gel gelelim işin kötü yanına. Bu gönderiler alt alta dizildiğinde insan düşünmeden duramıyor. Yahu anladık anneniz var ve siz onu çok seviyorsunuz da olan var olmayan var. Diğer boyutlarını da düşünmek gerek, eğer sevginiz annenizeyse başka insanlara, sizin onu sevdiğinizi kanıtlamaya ihtiyacınız var mı? Bana kalırsa bunların hepsi biraz şartlanmadan kaynaklı, pek değerli reklamcıların da payının büyük olduğunu düşünüyorum. Çözülmesi gereken bir şey mi? Sanmam. İnsanların sadece annesini değil fazlasını düşünmesi gerekir. Umarım sözlerim yanlış anlaşılmaz. Demek istediğim aslında başka günlerde annenizle birlikte paylaşılan fotoğraflardan ziyade bugün paylaşılanlar hiç de samimi görünmüyor. Fakat tercih meselesi neylersiniz.
Konuyu güzel özetleyen bir karikatür:
i.hizliresim.com/az961O.jpg
(Bu inceleme kitabın içeriğine dair bilgi içerir!)
İnsan bazen hayat karşısında kendisini bir suyun akışına kapılmışçasına çaresiz hisseder. Suyun yönünü değiştirmek mümkün olmadığı gibi sürüklenmek de ağır gelir çok zaman. Pişmanlıklar, hayal kırıklıkları, ertelenmiş umutlar birikir hızla. Zaman baş döndürücü bir hızla geçip gitmektedir, ancak
#kitapyorum
#GeoffreyGırard
#Klon
#syf454
Bitti...
Birkaç arkadaş etkinlik kitabı olarak seçtik ve bir hevesle başladık nerden bileyim ilerleyen sayfalarda hevesimin kursağımda kalacağını... Başlarda gayet güzel ve ürkütücü ilerliyordu. Hatta yazar minicik bir bezelye tanesi ile başlayıp konuyu nasıl seri katillere bağladı diye merak
Dostoyevski her zaman okumaya çekindiğim bir yazardı ve artık bu düşüncemi yok etmeye karar verdiğimde ilk kitabıyla başlamak istedim okumaya. Kitap beni aşırı etkileyen eserler arasında yerini aldı ki Dostoyevski ile iyiki tanıştım diyorum! Kitap mektup-roman şeklinde yazılmış, orta yaşlarda bir memur ile akrabası olan yirmili yaşlardaki bir kız arasında geçmekte. Yoksul kesimin yokluk karşısındaki durumlarını biraz ironik, fazlasıyla da duygusal şekilde anlatmış. Aslında dönemin zenginlerinin yoksullara nasıl bir bakış açısıyla baktığını da kitapta görebiliyorsunuz. Yoksulluğun her iki tarafta da yansıtıldığı bu kitapta hep şunu hatırladım: Dostoyevski maddi sıkıntısından dolayı "Kumarbaz" romanını da yalnızca 26 günde yazmıştı... O yüzden kitapta bu duyguyu aşırı güzel verebildiğini düşünüyorum. Kitap beni gerçekten aşırı etkiledi. Özellikle giyecek çizmesi dahi olmayan Makar'ın hâlâ sevdiği insanı Varvara'yı, düşünmesi ve çabalaması kitap boyunca hüzünlü olmanıza sebep oluyor . Kitabın mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Aşırı akıcı bir kitap kesinlikle Dostoyevski ile tanışmalısınız. Ben geç bile kaldım çünkü.. Bir de Makar ile Varvara ile de mutlaka tanışın bence, iyi okumalar: )
Köse Hasan, İflahsızın Yusuf ve Pehlivan Ali... Aynı köyden üç arkadaş. Köyün yoklukla yüklü hayatını gerilerinde bırakıp o bereketli topraklara, yani Çukurova'ya doğru yola çıkarlar. Hedefleri hemşehrilerinin fabrikasında işe girmektir. Ya iş bulamazlarsa? Yol bilmez iz bilmezler sonuçta değil mi? Yoo yoo... İflahsızın Yusuf zamanında köyden
Atatürk her zaman akıl ve bilime dayanmış, pragmatik bir siyaset izlemiş ve ulusal egemenlik merkezli hareket etmiştir. Onun düşünce dünyası her türlü dogmatik ve totaliter ideolojilerden uzak ve özgürlükçü bir yapıya sahiptir. Zaten kendisi de bu özelliğini “Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben, milletin en büyük
Ben kitap okurken durup düşünmeyi ve kitapta bahsi geçen yerleri , kişileri gözümde canlandırıp görselleştirmeyi seviyorum ....Lakin bu kitapta yapamadım zira canım acıdı o güzel kitapların yakılmasını hayal dahi etmek düşünmek çok acı verici. ...Düşünsenize kitap okuyamıyorsunuz , yasak ...Okuyanlara ceza var ve kitaplar hemen yakılıyor sonra külleri de yakılıyor ...Ve bu iş için görevlendirilmiş meslek grubu İtfaiye ...Şiir yok, roman yok , sanat yok ....İnsanların düşünmesini sağlayabilecek hiçbir şey yok ...Sorgulamayan , farklı fikirler üretemeyen bir çoğunluk ....kitaplardan ve okuyan insanlardan korkan bur sistem ....Düşünmesi bile korkunç değil mi ?
Insanlara kitapların çok tehlikeli, zehirli ,kafa karıştırıcı şeyler olduğu empoze edilmiş ...Evet belki o itfaiyeciler yok ama aynı zihniyete sahip insanlar etrafımızda oldukça fazla ...1950 lerde yazılmış olmasına rağmen Ekran Çağının getirdiği olumsuz sonuçları öngörmesi bakımından kesinlikle okunması gereken bir klasik ....Kitapta da dendiği gibi bu bir uyarı kitabıdır ...
Elimde olsa, "yarım gün yaşam" projesini icat ederdim. Günün ikinci yarısında birinci yarısının yorgunluğunu atmak her insanın hakkı olmalı. Bu ütopya hakkında sadece bir iki dakika fantezi kuruyorum ve yüreğim ısınıyor.