Kürdistan... Türkiye'de yoğun duygu karmaşası yaratan az sayıdaki sözcükten biri. Geçen yıllarda sayısız kez, önüme bir harita koyup, "Haydi, Kürdistan'ı göster burada" diyen Türklerin sayısının hiç de az olmadığını tanık oldum. "Başaramazsın! diyorlardı büyük bir zafer kazanmışçasına.
Bu kitabı okumaya başlayalı uzun zaman oldu ama bitirmek bugüne nasipmiş. Uzun zaman oldu dediysek de keyifle okumak istemedik gibi anlaşılmasın. Her dizenin tadına, en ince ayrıntısına kadar varmak için bunu yapmış bulunduk. Öyleyse hiç bekletmeden incelemeye geçeyim.
Nasıl desem bilmiyorum? Tam bir duygu karmaşası içindeyim. Her bir şiir de ayrı bir yaşanmışlık tadı var. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere tam bir "depresyon" havası da var diyebiliriz.
Ben kitabın ismi olan Depresyon kelimesini Deprem ve isyan kelimesinin birleşimi gibi algıladım. Bununla birlikte o anı (depremi) yaşamış olmanın verdiği depresif hava da anımsatılmak istenmiş olabilir. Elbette ki en doğrusunu şaire hanım bilir.
Bence kitabın en güzel yanı, tüm gelirinin deprem mağduru kimselere gönderilecek olması. Bu kitabı almak isteyişimin asıl nedeni buydu. Ama kitabın içeriği de en az amacı kadar güzel ve derin anlamlara sahip.
Her bir şiirde ayrı bir hissiyat vardı, her bir şiirle o duyguyu yeniden ama her bir sefer başka bir pencereden sahneler izleyerek yaşadık. Eminim bu kitabı okuyan diğer kişiler de benimle aynı görüşte. En azından ben öyle olduğunu düşünüyorum.
Her kitaba inceleme yazmam. Bu kitapların bir kısmı yazacağım inceleme o kitaba yeterli gelmeyeceği içindir. Diğer bir kısım ise inceleme yazmaya değer bulamadığım içindir. Bu kitap içinse inceleme yazmam gerekli olduğu için yazıyorum. Çünkü gerçekten de bilinmeyi hak ediyor. Okuyun ve de okutunuz.
Ayrıca şaire hanımı bu güzel düşüncesi için tebrik ediyor ve şiirlerinin devamını bekliyoruz diyerek yazımı tamamlıyorum.
"Sanki bambaşka bir dünyada yaşıyor ve tek bir yanlış adımla
sonu olmayan bir düşüş yaşayacağı dik bir uçurumun kenarında dengesini bulmaya çalışıyordu. Bu çok sinir bozucu bir durumdu.
Ama o güne dek hep kalbinin hızla atacağı, iç huzuru ve soğukkanlılığının altüst
olacağı bir günün hayalini kurmamış mıydı?
O günün asla gelmeyeceğini düşünmüş ve böyle bir duygu karmaşası yaşayacağını tahmin etmemişti."
Kitabın konusu oldukça farklı. Yazarın, bambaşka bir yaşam formunun gözünden insanoğlunu gözlemleme ve yorumlama şekli oldukça sarsıcı. Duygu karmaşası yaşatan bir kitap.
Benim için yeri çok çok ayrı olan ve arada bir okuduğum o roman. Gerek karakterleri, gerek yaşanılanlar ilk okuduğum zamandan beri aşk ve dram türündeki kitapları okumamı sağladı. Bir kitabı unutamamanızı sağlayan en büyük etkenlerden birisi -bana kalırsa- kötü son, bir karakterin ölümü ya da yarım kalan ilişkilerdir. Maria ve Raif'in aşkında birçok şeye rastlıyorsunuz. Okuduktan sonra yaşayacağınız duygu karmaşası kitabı daha da güzel kılıyor.
OİDİPUS KOMPLEKSİ
Psikanalitik teori kavramı
"Çocuğun karşı cinsten ebeveyne karşı bilinçsiz cinsel arzusu ve aynı cinsiyetten ebeveyne karşı nefreti."
"Oidipus kompleksi ya da Oidipus karmaşası, Sigmund Freud'un kurucusu olduğu psikanalitik teoriye göre karşı cinsteki ebeveyni sahiplenme ve kendi cinsinden ebeveyni saf dışı
"Beni neden güvenli buluyorsun?"
"Herkes gibi değil, kendin gibi seviyorsun. Herkes gibi değil, kendin gibi koruyorsun." Bana doğru bir adım atınca, duyduklarımın etkisinde bir şekilde sertçe yutkundum. "Herkes gibi hiç olmadın Lavin, belki seni tanıdığımda bir kimlik karmaşası yaşıyordun ama hiç, bir başkası gibi olmadın. Her duyguyu kendin gibi yaşıyor ve yaşatıyorsun. Bu seni güvenli kılıyor. Herkes gibi değil, kendin gibi kıskanıyorsun. Herkes gibi değil, kendin gibi öfkeleniyorsun. Herkes gibi değil, kendin gibi savaşıyorsun. Benim hayatımda bir Lavin var, tek başına herkesi yenebilecek güçte."
F. Scott Fitzgerald Babanızla yaşıt olan ve onunla sigara içen ihtiyar bir bebeğinizin olduğunu düşünün. Bu durumu kafanızda doğru bir şekilde oturtup kabullenmeniz ne kadar zamanınızı alırdı? Şaka maka bir yana; çok akıcı, kısa bir kitap zaten. Yazar sizi bir duygu karmaşası içinde bırakıyor diyebilirim. Benjamin Button ile birlikte seviniyorsunuz, üzülüyorsunuz, şaşırıyorsunuz. Beyaz perdeye de uyarlanmış hali var gidip izleyebilirsiniz.
Kitabı 1 günde bitirdim, akıcıydı. Fakat ben Tate ve Miles'dan pek hoşlanamadım.Kitapta sadece Corbin, Kap ve Ian'ı sevdim. Son bölümler hariç sürekli geçmişe gitmemizden hoşlanmadım. Tate'in bu kadar kendinden ödün vermesinden özellikle hoşlanmadım. Aşk denen şeyi kitapta son bölümlere kadar neredeyse hissetmedim. Miles öyle bir işlenmişti ki Tate'i seveceğini düşünmedim. Fakat deneyimlediği acıdan dolayı ona kızamadım da. Kısa kesmek gerekirse duygu karmaşası yaşadığım ama aynı zamanda sürükleyici bir kitaptı.
itiraf etmeliyim ki kitaba ilk başladığımda sıkılmıştım fakat ilerleyen sayfalarda elimden düşüremedim. Ana karakterimiz Raif efendinin kaleme aldığı defterinden dinlemekteyiz. Raif efendi sessiz hatta fazlasıyla içine kapanık dışardan baktığınızda merak uyandırmayan bir karakter hatta direk asosyal diyebiliriz. asosyallik bir yana ekstradan kendi
Beni kolumdan yakaladı ellerini çıplak tenimde hissetmek kalbimin gümbür gümbür çarpmasına neden
olmuştu.
Kendini yaralamadan ayağındakileri çıkarsan iyi olacak.
Asla. Partiden ayakkabısı olmadan çıkacak bir kız değilim ben ‘
Sen bilirsin. Elimden tutarak beni kadife şeritle ayrılmış koridora doğru götürüyor. Ayağımın ne kadar
ağrıdığını
“Aşk, kader ve yaptığımız seçimler hakkında bildiklerimi öğrenmem çok uzun sürdü, dünyanın pek çok yerini dolaşmam gerekti ama hepsinin özünü bir anda, bir duvara zincirlenmiş halde işkence görürken kavradım.” “Eşsiz, kesinlikle çok cesur ve inanılmaz vahşi. Shantaram en zengin hayal güçlerini bile hazırlıksız yakalayacak.” -Elle “Shantaram ilk cümlesiyle tavlıyor. Heyecanverici, dokunaklı ve korkutucu... Muhteşem bir roman.” -Detroit Free Press “Çok zekice... Canlı karakterlerle dolu.Ama Shantaram'daki en güçlü karakter şehrin ta kendisi, Bombay. Roberts'ınHindistan'a, orada yaşayan insanlara duyduğu içten sevgi, kitabı okumayı daha da zevkli kılıyor. Roberts bizi Bombay'ıngecekondularına, uyuşturucu satılan mekanlarına, batakhanelerine, barlarına götürüyor ve, siz de gelin, diyor. Biz de gidiyoruz.” -The Washington Post
Yazar bize başarıyı en mutlak sefaletten ayıran ince çizgiyi de gösteriyor; canından vazgeçmeye hazır olanların dostluğu, en umulmadık an, durum ve sebeple ortaya çıkan en kötü düşman.Şüphesiz şimdiye kadar okuduğum en umut verici, en heyecan verici, aynı zamanda en trajik ve en yürek burkan kitap. Okurken defalarca ağladım. Destansı bir macera okurken bu duyguları hissetmek isteyen herkes için mükemmel, gerçek bir duygu karmaşası.Kitap sayfa sayısına rağmen çok akıcı ve sürükleyici kesinlikle okumalısınız çok beğendim okuyacak olanlara keyifli okumalar diliyoruum.
ShantaramGregory David Roberts · Artemis Yayınları · 20221,604 okunma