Harika bir kitapla geldim. Bitmesin istedim; ağır ağır, içime işleyerek okudum.
Gelelim kitabımıza. Yazar, Avustralya yerlileri olan Aborijinler ile yaptığı üç aylık bir yolculuğu, büyük bir içtenlikle okuyucuya aktarıyor.
Kitapta ‘gerçek insan’ ve ‘mutant insan’ kavramı karşımıza sıklıkla çıkıyor. Peki fark ne? Aborijinler doğada yaşayan, iletişim için kelimelerden ziyade zihinsel telepatiyi kullanan, her bir kötü durumun bir öğretisi olduğuna inanan, maddeden arınmış, doğadan aldıklarını doğaya verme gayretinde olan, özlerinden kopmayıp tüm ilkel(!) hayatlarına rağmen oldukça bilge olan bir topluluk. Mutant; yani biz, modern insan.. modern dünyanın maddi güzelliklerinin peşinden koşan, öz benliğinden sıyrılmış ve özünü kaybetmiş, mutluluğu unutmuş, hırs dolu insan..
Kitap her ne kadar modern dünyadan ilkel bir yaşama yolculuk gibi gözükse de, aslında insanın kendi evine, kendi özüne dönme, kendini bulma mücadelesi olarak da algılanabilir.
Gerçek ile hayal arasında dengesini kurmuş, “gerçek insanlık bu!” dedirtecek mükemmel bir kitap..
Eve dönme vakti artık! Bizi sarmalayan maddi kirlerden arınıp, içimize döndüğümüzde her şey daha güzel ve kolay olacak sanki! Başarabiliriz!
Okuyun.. lezzeti bambaşka..