"İslâm'da net bir yönetim biçimi yotur. İslâm'ın üç ana delili ve üç ana kaynağı olan Kur'an, Sünnet ve icma açısından bakıldığında, yönetim şekli hakkında sadece bazı esaslar tavsiye edilmiştir. Bu esaslar ise şûra, meşveret, hesap verebilirlik gibi değerlerdir. Bunun dışında 'yönetim şu şekilde olsun' diye net bir
1. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed b. Abdullah (sallallahu aleyhi vesellem)
2. Hz. Ebû Bekir es-Sıddık (radıyallahu anh)
3. Hz. Selmân-ı Fârisi (radıyallahu anh)
4. Şeyh Kasım b. Muhammed b. Ebû Bekir es-Sıddık (radıyallahu anhüm)
5. Hz. Cafer es-Sadık (kuddise sırruhû)
6. Şeyh Bayezid-i Bistâmi (kuddise sırruhû)
7. Şeyh Ebü'l-Hasan
~•~
Hz. Ebu Bekir (radıyallahu an)'e "es-Sıddık", Hz. Ömer (radıyallahu an)'e "el-Faruk”, Hz. Osman (radıyallahu anh)'a Zin-Nureyn, Hz. Ali (radıyallahu anh)'ye "Ebu Turab", Hz. Hamza (radıyallahu anh)'ya "Esedullah" gibi lakaplar verilmiştir.
Bunlar ve benzeri lakaplar ile anılmakta bir sakınca yoktur.
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz:
"Mü'minin, mü'min kardeşı üzerindeki haklarından biri de onu hoşuna giden isim veya lakabı ile çağırmasıdır"
buyurmuşlardır.
Bu gibi güzel davranışlar kardeşler, dostlar arasında sevgi ve ülfetin artmasına vesile olur.
~•~
Sayfa 78 - Buhârî, “Edebü'l Müfred, s. 285.Kitabı okudu
Müezzin Bilal. Annesinin adı Hamame’dir. Ebu Bekir es-Sıddık radıyallahu anh ona tevhidden dolayı azap ettikleri zaman müşriklerden satın almış ve azat etmiştir. Resûlullah’ın yanından ayrılmamış ve ona ezan okumuştur. Onunla beraber bütün savaşlara katılmıştır. Resûlullah onunla Ebu Ubeyde b. el-Cerrah ara-
sında kardeşlik kurmuştur. Bilal radıyallahu anh Resûlullah’dan sonra Şam’da vefât edinceye kadar cihada çıkmıştır.
Menkıbeleri çok ve meşhurdur. İbn İshak dedi ki: “Cumahoğullarından birinden doğmuştur. Annesinin ismi Hamame idi. Ümeyye b. Halef öğlenin kızgın sıcağında Bilal’i çıkarır, Mekke’de Batha’ya atar, göğsüne büyük bir kaya konulmasını emreder ve şöyle derdi:
“Ya bu şekilde ölünceye kadar kalmaya devam eder ya da Muhammed’i inkâr eder” o da bu sırada:
“Ehad, Ehad” derdi.
Ebu Bekir radıyallahu anh ona uğradı ve siyah derili bir kölesi karşılığında satın aldı.”
Ebu Davud, el-Zühd adlı eserinde sahih isnad ile Urve radıyallahu anh’den rivayet ediyor:
“Ebu Bekir Müslüman olduğunda kırk bin dirhemi vardı. Aişe bana dedi ki:
“Ebu Bekir öldüğünde geride ne bir dinar ne de bir dirhem bıraktı.”
Yakub b. Süfyan Tarih’inde Urve’den naklediyor: “Ebu Bekir Müslüman olduğunda kırk bin dinarı vardı. Bunu Allah yolunda infak etti. Allah’a iman ettiği için eziyet gören yedi kişiyi azat etti. Bunlar: Bilal, Amir b. Fuheyre, Zinnire, en-Nehdiyye ve kızı, Benî Müemmel’den bir cariye ve Ümmü Ubeys’tir.”
Mus’ab ez-Zübeyrî, Usame b. Zeyd b. Eslem yoluyla Eslem’den rivayet ediyor: “Ebu Bekir ticaret ile meşhurdu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bi’setinde kırk bin dinarı vardı. Bunu köle azat etmede ve Müslümanlara yardım yolunda harcadı. Medine’ye geldiğinde beş bin dinarı kalmıştı. Bunu da aynı şekilde harcadı.”
Bi’setten önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in arkadaşı idi ve ona ilk iman eden de o oldu. Mekke’de ikâmeti boyunca onunla beraber kaldı, hicretinde ve mağarada ona refakat etti. Ölünceye kadar bütün savaşlara beraber katıldı. Tebük gününde sancak onda idi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayatta iken 9. yılda hac yaptı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra da halifesi oldu. Müslümanlar ona “Resûlullah’ın halifesi” lâkabını verdiler.
Ebu Bekir es-Sıddık radıyallahu anh diyor ki: “ Sünnet, Allah’ın sapasağlam ipidir. Onu terkeden bir kimse, kendisiyle Allah arasındaki ipi koparmış olur”
Ebu Bekir es-Siddik radıyallahu anh, akrabalığından dolayı Mistah'a yardım ederdi. Allah'a yemin ederim ki ona, Aişe'ye bunları dedikten sonra hiçbir şey vermeyeceğim, dedi. Allah teala bunun üzerine de:
"Içinizden fazileti ve mali imkanı olanlar akrabalara bir şey ver- memeğe yemin etmesinler... Allah'ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir" (Nur: 11-22) ayetlerini indirdi. Ebu Bekir es-Siddik da: Ben Allah'ın beni bağışlamasını isterim, dedi ve Mistah'a eski yardımına devam etti. Ondan yardımımı hiçbir zaman kesmem, dedi.
Enes anlatıyor: "Ömer bin Hattab'ın (radiyallahu anh) yanındaydık. Gömleğinde dört yama vardı. "Meyveler ve otlaklar..." (Abese 80/31.) âyetini okudu. Ardından âyette geçen Arapça kelimeyi sordu: "Ebben nedir?" Sonra: "Bu, sorumlu olmadığımız bir şeye kendimizi zorlamak ve yükümlü tutmaktır. Onu bilmesen ne olur?" dedi. Bunun benzeri, Ebu Bekir es-Sıddık'tan da rivayet edilmiştir.
Bu rivayet, Ömer'in (radiyallahu anh) sadece 'Ebben' kelimesinin anlamını bilmek istediğini ortaya koyar. Kelimenin, toprakta biten bir şey olduğu açıktır. Nitekim Allah şöyle buyurur: "...bağlar, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar bitirdik."
Ebu Bekir es-Sıddîk radıyallahu anh:
"Ey insanlar! Siz şu ayeti okuyor, ancak onu yanlış anlıyorsunuz."
Ardından "Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca, sapan kimse size zarar veremez"(Maide/105) ayetini okudu.
Sonra şöyle dedi:
Ben, Rasûlullah(sav)'ın şöyle buyurduğunu işittim:
"Şüphesiz insanlar, zulmü gördükleri zaman güçleri yettiği halde ona engel olmazlarsa, hepsinin üzerine Allah'ın azabının inmesi çok yakındır."
(Ebu Davud, Melâhim 17; Tirmizi, Fiten 8; Nesâî, es-Sünenü'l-Kübra, VI, 338; İbn Mâce, Fiten 20. Tirmizi, hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir. Münâvî de hadis hakkında "Hadis, ceyyid bir isnadla rivayet edilmiştir" açıklamasında bulunmKitabı okudu