Korkularımızın bir başkası da buydu: Yaşam'ın Edebiyat gibi çıkmayacağı korkusu. Ana babalarımıza bir bakın, Edebiyat'ın malzemesi miydi onlar? En iyi olasılıkla, gerçek, hakiki, önemli şeylerin olabileceği toplumsal bir arkaplanın parçası olarak, seyirci ve izleyici durumuna özlem duyabilirlerdi onlar. Neler gibi? Edebiyatın sözünü ettiği şeyler gibi: aşk, seks, ahlak, dostluk, mutluluk, ıstırap, ihanet, zina, iyi ve kötü, kahramanlar ve kötü adamlar, suç ve masumiyet, hırs, güç, adalet, devrim, savaş, babalar ve oğullar, anneler ve kızlar, topluma karşı birey, başarı ve başarısızlık, cinayet, intihar, ölüm, Tanrı. Ve tahıl ambarı baykuşları. Elbette, başka tür edebiyatlar da vardı -kuramsal, kendine gönderme yapan, gözü yaşlı bir özyaşamöyküsellik içeren ama bunların hepsi de sadece entelektüel mastürbasyondan ibaretti.