Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Söke’nin Göçmenleri: Moralılar & Giritliler
“Söke’ye planlı plansız pek çok göçmen aile gelmiştir. Bunlardan ilk gelenler Moralılardır. 14 Eylül 1829’da Ruslarla yapılan Edirne Antlaşması’ndan sonra Türkler mecburi göçe tâbi tutulmuşlardır. Söke’ye gelen Moralılar şimdiki Konak Mahallesi’nin yukarı kısımlarına yerleştirilmişlerdir. Hatta Konak Mahallesi’nin eteğine dayandığı dağ bile göçmenlerin yerleşmesinden sonra ‘Moralı Dağı’ adını almıştır. İkinci ve büyük gruplar hâlinde Söke’ye göç edenler ise Giritlilerdir. Giritlilerin maceralı gelişleri de şöyle olmuştur: 1890 ve 1896’da isyan eden Girit’in Rumları iki seferde de Türkler tarafından yenilirler. Fakat bu isyanlarda çok kan dökülmüş, pek çok Türk şehit edilmiştir. Pek çoğu da işkence görmüştür. Her isyan edişlerinde yenilen Rumları korumak için adaya Rusya, İngiltere, İtalya, Fransa asker çıkarmıştır. Girit Adası’na muhtariyet vermişlerdir. Bunun üzerine adadaki Türkler Anadolu’ya göçe başlamışlardır. Göçmenlerin büyük kısmı 1901-1908, 1913 yıllarında Söke’ye gelmiş, şimdiki Mesudiye Mahallesi’ne, Karahasan Kahvesi altına, İstasyon üstüne, Çeltikçi Camii üstüne, bir kısmı da Abelâki’ye yerleşmiştir.”
Edirne
“Nereden bilirmiş onlar Edirne’yi. Bizi trenle bırakmışlardı oraya. Buranın kavruk çocukları, Edirne’yi hem de Çingeneleri ne bilir. Bir güzel şehirdi ki Edirne şehri. Naciye, “Edirne böyleyse anacığım,” demişti, “İstanbul kim bilir nasıldır?” Apaydınlık camileri vardı. Meriç Nehri derler o koca suyun sesi nerede olsak duyulurdu. Bahardı biz Edirne’ye girdiğimizde. Meriç Nehri coştukça coşardı. Bir çınar ağaçları vardı orada, bakmakla bitmez. Vatan toprağıydı işte, gelmiş kavuşmuştuk. O Edirne şehrini gördüğümde, gitmem diye direnmelerimi unutmuştum. Orada her şeye, ağaçlara, sulara, insanlara yer vardı. Hele Edirne’nin o taş köprüsü yok muydu. Apak mermerden, orta yerinde padişah oturma yeri. Şaşmıştık ona. Güneş her yanlarından giriveriyordu. “Ne cana can katarak yapmışlar bu Edirne şehrini,” demiştim. Kapalıçarşısını gezdiğimizde yabancı yabancı, el el, kimse bize demedi neredensiniz diye. Oralara yakışmıştık biz. Oranın insanıydık sanki.”
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Sabahattin Ali
Edirne'de öğretmenlik yaparken Türkleri çevredeki Yahudilerin üzerine saldırtan Nihal'le (Atsız) hala arkadaş olmaya devam edebilir miydi? Kuşkusuz edemezdi. Hitler'in, Mussolini'nin, Franco'nun yaptıklarının suç olduğunu söylemeyen, tersine onların yaptıklarının kendi ülkesinde de uygulanmasını isteyen biriyle aynı yolda nasıl yürüyebilir, aynı havayı nasıl teneffüs edebilirdi?
Sayfa 224 - Destek Yayınları - 2016Kitabı okudu
Adaletsiz savaşlar sonrası kayıplarımız
“Yunanlılara karşı ilk büyük savaşlar ‘Serfice’ ve ‘Yenice-Vardar’ Savaşlarıdır. Yunanlılar bu savaşları kazandıktan sonra önlerinde ciddi bir engel kalmamış ve Selanik şehri tek bir kurşun bile atılmadan Tahsin Paşa tarafından Yunanlılara teslim edilmişti (9 Kasım 1912). Ayrıca Yunanlılar herhangi bir askeri destekten yoksun Sakız, Midilli, Limni, Bozcaada gibi Ege Adalarını da asker çıkararak işgal ettiler. Her cephede yenilgiye uğrayan Osmanlı Ordusu ile Balkanlı müttefikler arasında 3 Aralık 1912’de ateşkes ilan edildi. Ateşkes’in şartları bile adaletsizdi; Mesela, Türkler kuşatma altındaki Edirne’ye demiryolundan yardım götüremeyecek, fakat Bulgarlar Edirne içinden geçen demiryolunu kullanarak kendi birliklerine yardım götürebileceklerdi…”
Saraylar da öteki devlet yapıları gibi, bağımsız devletin ayrılmaz parçalarıdır. Bizi tarihimize bağlayan halkalardır. Milli onurun gözle görünür eserleridir. Dün padişahınsa, yarın halkın malı olur. Bence bu gün Edirne şehri sınırlarımızın içindeyse, biz bunu Enver Paşa'ya değil, hatta Lozan Sulhu'na değil, Sinan'ın Selimiye'sine borçluyuz. Selimiye orada durdukça Edirne de bizim sınırlarımız içinde durur, hepimiz toptan ölmedikçe... Çünkü hiç kimse, Selimiye'yi hiçbir yerine sokamaz. Onu artık hiçbir barbar da yıkamaz. Saraylar kardeşim, ancak içi sanat eserlerimizle dolu müzelerimiz olabilir. Ötesi demagojidir. Bize hiç yaraşmaz.
Sayfa 104 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
CAMİLERİN SATILMASI
Ecdat, başta padişahlar, sadrazamlar, vezirler, şehzadeler, valide sultanlar (padişahların anneleri), hasekiler (padişahların hanımları) ve sultan hanımlar (padişahların kızları) olmak üzere, herkesin maddi kudreti nispetinde hayratta yarıştığı bir cemiyet kurmuş, İslâm Dini'nin yardımlaşmayı teşvik eden hükümleri etrafında organize olup, memleket
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Aydınlık
Gergin uykulardan, kör gecelerden Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Sonra düğüm, düğüm bilmecelerden Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Gökten yağmur yağmur yağacak renkler Daha hoş kokacak, otlar, çiçekler Ardından bitmeyen mutlu gerçekler Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Vurulup ömrün ilkbaharında Kanından çiçekler açar yarında Cümle şehitlerin omuzlarında Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Işıklar dal-budak, her kolu İslam Gönüller, yürekler dopdolu İslam Tek ölçüsü İslam, tek yolu İslam Bir sabah gelecek kardan aydınlık. İzmir'in sağından, Van'ın solundan Erzurum, Edirne, Hatay yolundan Kapı kapı tekmil Anadolu'mdan Bir sabah gelecek kardan aydınlık.
Gergin uykulardan, kör gecelerden Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Sonra düğüm düğüm bilmecelerden Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Gökten yağmur yağmur yağacak renkler Daha hoş kokacak otlar, çiçekler Ardından bitmeyen mutlu gerçekler Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Vurulup ömrünün ilkbaharında Kanından çiçekler açar yarında Cümle şehitlerin omuzlarında Bir sabah gelecek kardan aydınlık. Işıklar dal-budak, her kolu İslâm Gönüller, yürekler dopdolu İslâm Tek ölçüsü İslâm, tek yolu İslâm Bir sabah gelecek kardan aydınlık. İzmir’in sağından, Van’ın solundan Erzurum, Edirne, Hatay yolundan Kapı kapı tekmil Anadolu’mdan Bir sabah gelecek kardan aydınlık.
Ölürsen de hak yedirme, hak yeme; Aka kara, karaya da ak deme. Adaletten ayrılırsa mahkeme, Bir hakime bir de kanuna tükür. İlaç olsa içme düşman tasından Sakın taş attırma dost arkasından Kim ikiyüzlüyse tut yakasından Bir yüzüne bir de canına tükür. Millet parasından verdirme parsa; Edirne'den Van'a, Muğla'dan Kars'a Nerede sahte bir kahraman varsa Bir resmine bir de şanına tükür.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.