‘… Dünyanın büyük hayatında bir değişiklik yaratmadıktan sonra bir ömür sürmenin faydası ne? Daha üzücü bir şey hayal edemiyorum. Neden bir anne kendi kendine, bu çocuğu hatasız yetiştirir, onu sever ve ilgilenirsem etrafındakilere keyif veren bir yaşam sürer ve böylece dünyayı değiştirmiş olurum demesin? Neden bir tohum eken bir çiftçi komşusuna, bugün ektiğim bu tohum birini besleyecek ve ben de dünyayı böyle değiştiriyorum demesin?
-Bu felsefe Soytarı. Böyle şeyleri öğrenecek zamanım hiç olmadı.
-Hayır Fitz, bu yaşam. Ve hiç kimsenin böyle şeyleri düşünmeyecek zamanı olmaz. Dünyadaki her yaratık bunu düşünmeli, kalbin her atışında. Aksi taktirde her sabah uyanmanın anlamı ne?’ 
Şeyhin talebelerinden biri iki tarlaya ekin ekiyor. Birisi kendi için, birisi şeyhi Somuncu Baba için.
Ama ne hikmetse bir zaman sonra kendi için ektiği tarlada ekinler boy verirken şeyhi için ektiği tarladaki ekinler kuruyor.
Bir zaman sonra Somuncu Baba'nın yolu tarlaların olduğu civara düşüyor.
Tarlaları eken müridine: "Benim için ektiğin tarla hangisiydi?" diye sorunca müridi utandığından ekinlerin boy verdiği tarlayı gösteriyor ona. O an hüzünleniyor Somuncu Baba ve şöyle diyor:
"Hiç dünyalığımız yoktu. Acaba bu hangi günahımızdan oldu da dünya bize gülmeye başladı?"
Tevrat’ta şöyle der:
– İyilik eken, selamet biçer.
Şu sözde incildendir:
– Kötülük eken, pişmanlık biçer.
Bunun benzeri Kur’an’da da vardır.:
–… Kim bir kötülük yaparsa onunla cezalanır.
Nisa 123
Bütün bu hükümdarların erkek olduğunu keşfettim. Ortak yanları hırslı ve çarpık bir kişilik, paraya, cinselliğe ve sınırsız güce karşı doymak bilmez bir iştahtı. Dünyaya kötülük tohumlarını eken, halklarını talan eden erkeklerdi bunlar; kalın sesli, ikna yeteneğine sahip, tatlı sözler seçip söyleyen, zehirli oklar atan erkeklerdi. Gerçek yüzleri, ancak ölümlerinden sonra ortaya çıkıyordu. Böylece tarihin aptalca bir inatçılıkla kendini tekrarladığını keşfettim.