Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Özel çıkar, çoğu kez genelin çıkarıyla çelişir bir du­rum da alabilir. Bir de özel çıkarlar, sonunda rekabete dayanır. Oysa ki, yalnız, bununla ekonomik düzen kurulamaz. Bu sanıda olanlar, "kendilerini serap karşısında alda­nılmaya bırakanlardır".
Sayfa 51 - Yenigün Haber Ajansı | Haziran 1997
Bir çocuk, “Bu dünyanın hikâyesi nedir?” diye sorabilir. Yetişkin biri ise, “Dünya nereye gidiyor? Bu işin sonu nereye varacak, hazır bundan açılmışken, nedir bütün bu hikâye?” diye merak edebilir. Bence, bu dünyada bir tek hikâye vardır, bizi korkutan, esinlendiren bir tek hikâye. Öyle ki, bitmez tükenmez bir düşünce ve merak içinde yaşatır. İnsanoğlu, yaşamında, düşüncelerinde, istek ve tutkularında, hırsları ve kıyıcılığında, nezaket ve cömertliğinde, hep iyi ile kötünün ağı içinde çırpınır. Bence tek hikâye, işte budur; her düzeyde, her çeşidinden düşünce ve duygu için durum böyledir. İnsanın kendini bilinçli olarak ilk tanıyışından beri, erdem ve erdemsizlik birbirine girmiş karışmıştır. Ve biz, toprağı, ırmağı, dağı, ekonomik düzeni ve geleneklerimizi ne kadar değiştirirsek değiştirelim, dünyanın sonuna dek bu böyle sürüp gidecektir. Bundan başka hikâye yoktur. İnsan, ununu eleyip eleğini duvara astıktan sonra, zor ve açık bir soruyla karşı karşıya kalır: İyi miydi, kötü mü? İyi mi davrandım, kötü mü?
Reklam
Bunun sonucunda da ekonomik krizin -kapitalist koşullara özgü olan-'medeni' bir biçimi... yani aşırı üre­tim krizi ortaya çıkar: yani, satılmayan mallar ile karşılanmayan ih­tiyaçların yan yana var olduğu açıkça paradoksal bir durum. "Demek ki kapitalizmin krizinin başlıca özelliği, bütünlüklü bir sistem oluşturması gereken unsurların böyle ayrılması -Marx'ın bir vecizesine göre "özü itibarı ile bir olan süreçlerin zorla ayrılma­sı"dır. Ama tam da "arz" ile "talep", ürünler ile üreticiler bu şekilde ayrıldığı için kriz kapitalizmin olağan gelişiminde basit bir "arıza" olarak görülemez. Çünkü kriz, bu toplumun en özgül ürünü olan me­tayı karakterize eden ama normalde kolay kolay algılanamayan ya­rılmayı aşikar kılar. Kapital'deki meşhur bir pasaja göre, meta biçi­mi zaten bünyesinde kriz "gizilliğini" barındırır: "İşte meta biçimi böyle esrarlı bir şeydir; insanlara kendi emeklerinin toplumsal nite­liğini, o emeğin ürünlerine raptedilmiş nesnel bir nitelik, bu nesne­lere doğal olarak ait olan bir şey olarak gösterir. Bu yüzden üretici­ lerin kendi emeklerinin toplamı ile olan toplumsal ilişkisi, onlara kendi aralarında değil, emeklerinin ürünleri arasında cereyan eden bir toplumsal ilişki olarak görünür... Dinin puslu dünyasında buna bir analoji bulabiliriz. Bu dünyada insan zihninin ürünleri bağımsız birer şekil alarak kendilerine ait hayatlar yaşamaya başlar ve kadın­larla, erkeklerle ilişkiye girer. İşte meta dünyasında insan elinin ürünleri aynı şeyi yapar."
Nihai tahlille kimlikçilik afeti, hevasını ilah edinen 'ben' in, kimliğini edinmiş 'biz' modelidir. Böylesi bir kimlikçiliğin bileşenleri "ırk, etnisite, memleket, cinsiyet" gibi doğuştan gelen ve haliyle bedeli ödenmemiş farklılıklar da olabilir. "Parti, ideoloji, fraksiyon, mezhep, cemaat" gibi kısmen önceki nesillerden miras kalan veya tamamen bilinçli tercihler neticesinde kazanılmış aidiyetler de olabilir. Aynı durum "diploma, mevki makam, sosyo-ekonomik sınıf" gibi maddi kazanımlara bağlı kimliksel atıflar için de geçerlidir.
Sayfa 124Kitabı okudu
İlk adımda huni yaklaşımı, genel ekonomik durumun incelenmesini öngörüyor. Buna göre ekonomik konjonktür detaylı bir biçimde gözden geçirilmeli ve pozitif ve negatif değişkenler saptanmalı. Ancak ekonominin yönü belirlendikten sonra ikinci aşamaya geçilmeli. İkinci adım ise “sektör analizi”. Ekonomik durum cephesinde her şey yolunda ise, bir sonraki adımda, bu “iyi ekonomik durum”dan hangi sektörlerin daha olumlu etkileneceklerini saptamak gerekiyor. Mevcut durumun olumlu yönde etkilemesi öngörülen sektörler masaya yatırılıyor ve öne çıkanlar detaylı biçimde inceleniyor. Üçüncü adımda ise, kitabımızın konusu olmayan “firma analizi” geliyor. Buna göre, ekonomik durumun iyi olmasına bağlı olarak olumlu yönde etkilenecek olması beklenen sektörler dâhil, şirketlerden hangilerine yatırım yapılacağı saptanıyor.
Reklam
Bir çocuğun gelecekteki öğrenme gidişatını belirleyen temel faktör, ilk yıllarındaki dil ortamıydı: Ebeveynin çocuğuyla ne kadar ve nasıl konuştuğu. Evdeki eğitim durumu veya ekonomik durum ne olursa olsun, ebeveyn konuşmasının çok fazla olduğu evlerdeki çocuklar daha iyi sonuç elde ediyorlardı. Bu kadar basit.
Bilim ve akıl yolundan giderek uzaklaşan osmanlı
“Fatih İstanbul kuşatmasında surlar önünde top döktürecek kadar ileri teknolojiye sahip iken Kanuni Sultan Süleyman Anadolu'dan Viyana önlerine kadar öküzlerle top çektirmek zorunda kalmıştır. 1683 yılında da aynısı tekrar edilmiştir. Bu nedenle Osmanlı'nın son dönemlerinde bilimden ve felsefeden uzak kalınmış ve bu durum koca imparatorluğun ekonomik olarak da çöküşünü hazırlamıştır.”
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.