Adam, hastanede can çekişen arkadaşını ziyarete gider. Başucunda kederle oturduğu sırada arkadaşının durumu iyice kötüleşir ve birden çılgınca el hareketleriyle kalem-kâğıt istediğini belirtir. Bunun üzerine beriki ceplerini karıştırır ve bir kâğıt parçasıyla kalemini uzatır. Hasta son gücünü kullanarak bir şeyler karalar ve kâğıdı uzatırken son nefesini verir. Beriki en yakın arkadaşını kaybetmenin üzüntüsüyle notu hemen okuyamaz, cebine atar. Ertesi gün, cenazeden sonra arkadaşının evine gider. Baş sağlığı konuşmaları sırasında cebine attığı notu anımsar, çıkartır ve herkese, arkadaşının ölmeden hemen önce son bir not yazdığını söyleyip kâğıt parçasını çıkarır. "Ben de henüz okumadım," der, "hepimize esin vereceğine eminim. İzninizle okumak istiyorum." Ve yüksek sesle okur: "Oksijen borusunun üstüne oturuyorsun!"
Aylak kitapKitabı okudu
Yolsuzluk, mektepsizlik, adaletsizlik, idaresizlik, toprak ağalarıyla şeyhlerin her tarafta el ele verişi de devlet otoritesinin ancak vergi, veya asker almak için köyü hatırlayışı, bu direnişleri kolayca besliyordu. Bu neticelere varınca, elindeki silâhın sağlamlığına güvenemeyen bir şövalye gibi, harbin neticesine ve memleketin geleceğine olan emniyetimi zaman zaman duman bürüdüğü oluyordu . Harbi ruhen benimsemeyen , nerede ve niçin harp ettiğini bilmeyen, hatta kendi varlığının cahili olan askerlerimle uğraşırken, onlara acımakla , onları yadırgamak arasında bazı ruh çatışmaları duyardım.
Reklam
Uyanmak
Allahın rahmeti sizin üzerinize olsun! Gafletinizden uya- nınız! Uykunuzdan silkininiz! Hem de "filan adam hasta- dır., veya "ağır hastadır,, denilmezden evvel... Acaba ilaç için bir delil var mıdır? Acaba tabibe giden yol var mıdır, denil mezden evvel uyanınız. Zaman senin için şifa ummadığı halde, doktorlar senin için çağrılacaktır. Sonra denilecektir ki, "filân adam vasiyet etti, malını saydı,, Sonra denilecek- tir ki, "lisanı ağırlaştı, arkadaşlarıyla konuşamıyor, komşu- larını tanımıyor!,, O anda senin alnın ter dökecektir. Senin inlemelerinin biri, diğerini takip edecektir. Yakının yerinde kalacak, gözlerin yerinden fırlayacak, zanların doğrulana- cak, lisanın tökezlenecek, arkadaşların ağlayacak... Sana denilecektir: "Bu senin filân oğlundur. Bu senin filan kardeşindir,,. Halbuki sen konuşmadan menedilmiş- sin. Konuşamıyorsun. Senin lisanın mühürlenmiştir. Artık kurtulamıyorsun. Sonra kaza ve kader senin başına konacak, nefsin azalarından çekilecektir. Sonra göklere doğru götü rülecektir. O anda arkadaşların toplanacak, kefenlerin hazır edilecektir. Seni yıkayacak, kefene saracaklar. Senin ziyaret- çilerin ardı kesilecektir. Senden hased edenler rahata kavuşa caktır. Senin chlin ve aile efradin senin servetine el koymak üzere etrafından dağılıp gidecektir. Sen amellerinin rehini olarak kalacaksın.
İnsan yeganə canlıdır ki, bir-birinə zidd olan xüsusiyyətləri özündə cəm edə bilir. İnsan yeganə canlıdır ki, şiddətlə sevdiyi kimi şiddətlə də nifrət etməyi bacarır. O, yeganə canlıdır ki, bir anın içində bir hissdən digərinə, bir haldan onun tam ziddinə keçə bilir. Ən təəccüblüsü də budur ki, insan özünün belə qəribə və nadir canlı olduğunu anlamır. Özündən bunu gözləmir. Yalnız bəzi şəraitlərdə, sərhəd vəziyyətində qəfildən özünü indiyə qədər tanımadığı başqa bir simada görür. Buna hazır olmayan insan həmin anda heç nə edə bilmir, bəlkə də, özünün bu yeni simasını elə həqiqi mahiyyəti kimi qəbul edir. Əvvəlki insan simasının, əslində, yalnış olduğunu düşünür. Bu qəribəliyi, məncə, tarixin bütün psixoloqları bir yerə cəm olsalar belə, anlayıb izah edə bilməzlər. Yazıçı qələminin mürəkkəbi sadəcə insanın bu çevrilişini göstərməyə çatır, izaha gəldikdə isə quruyur.
“Aslına bakarsanız, onun katil olduğuna inanmı­yorum. Yüzünü, gözlerini görseniz, bu kadar yumuşak bir kadının adam öldürebileceğine asla inanmazsınız.” “Kim demiş yumuşak kadınlar katil olmaz diye?” “Siz hiç adam öldürdünüz mü?” “Ben yumuşak bir kadın mıyım?”
"Kıskanmak ne biçim marifet?" İnsan denilen makineden daha hassas bir şey yok. Bu laf. bir küçük laf, elektrik gibi vücudu dolaşıyor. Kafada, yürekte, midede, hatta pazıda... Maddi ve manevi bir kıyamet... Kıskanmak şuursuzluk hali olduğu için adam önüne çıkamıyor. Şiirden sonraki hayvanlık sahası... Babadan, büyük babadan ilk kanlı kıskançlık vakasından sonra otsuz, çimensiz, çiçeksiz ve susuz kalmış çöl... Mantık ve şuur, manevi varlığın, materyalizmi... O bir adım ilerlese öteki bir adım geriliyor. "Öyleyse bir devir gelecek insanlar, kıskançlığı bilmeyecekler. Onlara gıpta etmek elverecek. Tıpkı bir gün gelecek şairler, muharrirler, sıcaklık ve amansızlık karşılığı olarak cehennem kelimesini değil 'El'alemeyn, adını kullanacaklar... O günlerde yaşamak da ne zevklidir..."
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.