"Bu hayata dair hiçbir şey bana asla anlamlı gelmeyecek olsa da elimde değil, paranın üstünü alıyor ve bozuklukların hatalarımızın bedelini ödemeye yeteceğini ümit ediyorum."
Onu kendime doğru çektim, elindeki dutlar toprağa düştü. Bir daha evlenmemizin ne gibi bir sakıncası olabilir ki? Elimde olsa seninle yüzlerce kez evlenirdim.
Dudağıma bir öpücük kondurdu, dutların suyu hâlâ dudaklarındaydı. Sadece yüzlerce kez mi? diye sordu.
Binlerce kez.
"Elimde bir gücüm olsa, herkesin aynı şartlar altında yaşamasını, kimsenin ezilmemesini sağlamak isterdim. Ama biliyordum ki böyle bir şey hiçbir yerde olamazdı."
Benim elimde bir imkân olsa evliliklerle ilgili yapacağım ilk şey eşlere evlenmeden önce sorun çözmeyi öğretmek olurdu. Sorun çözme yöntemleri olmayan eşlerin doğrudan doğruya yaptıkları şey karşı tarafı zorla değiştirmek, onu baskılamak, dayatmak ve onu istediği kıvama sokmaya çalışmaktır. Oysaki insan böyle bir varlık değildir. İnsan bir tahta değildir ki onu yontasınız, istediğiniz kıvama sokabilesiniz. Muhatabınızı olduğu gibi kabul edin, sorun çözme yöntemleri ile ona zarar vermeden istediğiniz kıvama ulaştırabilirsiniz.
"Daren!" dedim coşkuyla harfleri uzatarak, "Beni kurtarmaya nu geldin?"
"Burada ne işin var demek istiyorum," dedim daha tutarı bir tonda. Bu kahkaha kusmuğunu görmek bile beni bu kadar mutlu ettiyse durumum olduk çavahim olmalıydı.
"Geçiyordum, şöyle bir uğrayayım dedim."
"Sen," dedim alttan
Yabanıl bir çam ağacında, bir sabah, içerideki canın dışarı çıkmak üzere kabuğunu tam çatlattığı anda, bir kelebek kozasını görme fırsatı nasıl elde etmiş olduğumu hatırladım. Bekliyor, bekliyordum; o ise gecikiyordu; benim de işim vardı... Bunun için ona doğru eğildim, soluğumla ısıtmaya başladım. Onu sabırla ısıtıyordum. Mucize benim önümde,
Milli talim ve terbiye heyeti reisi Mehmet Emin Bey,
“Elimde olsa Haydarpaşa-Ankara arasında seyahat eden her bir yolcunun eline bu kitabı tutuşturur, kitabı okurken bir yandan da çevrede bulunan toprak yığını köylere baktırırdım.”