Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Oysa ki , okumamak en büyük eksiklik!...
"Bugünün gençleri, çabuk iş gören bir makina gibi yetişiyorlar.Fakat insan asla bir makina olmamalıdır. İnsanın iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini ayırt edebilecek bir kafası olmalıdır. Ben bugünkü gençlikte en büyük eksiklik olarak bunu görüyorum. Çocuklarımıza başka türlü bir terbiye verelim yoksa tâlimli köpeklerden farkları kalmayacak..."
Reklam
Eksiklik ve Milli Gurur
Kendini geliştirmeden değer görme çabası, insanın içinde övülmeye değer şeylerin oluşmasını engellediği için, çoğu insan dış kimlikler üzerinden dikkat çekmeye çalışır. Babasının parasıyla övünen bir çocuğu gülünç bulan insanlar, kendilerinin seçmeden ve çaba göstermeden sahip oldukları ırkları, deri renkleri , dinleri, memleketleri veya cinsiyetleriyle övünürler. Akılları geliştikçe içten içe fark ederler ki , seçmedikleri şeylere dayanan bu gurur gösterileri aslında kişisel eksikliklerini kendilerinden ve başkalarından gizleme çabasıdır . Her '0' ın içinde büyük bir boşluk bulunur ve bütün hayatı onu bilgiyle doldurmak yerine boş sözlerle (s)avunmakla geçer! "En ucuz gurur biçimi , milli gururdur.Bu gurur, onu yoğun olarak hisseden kişide, gurur duyabileceği bireysel niteliklerin eksikliğini gösterir. Aksi takdirde bu kişiler milyonlarca insanla paylaştığı bir şeyden medet ummazdı. Olağanüstü özellikleri olan bir kişi, kendi milletinin hatalarını açıkça görür, çünkü bunlar gözünün önündedir. Bununla birlikte, dünyada gurur duyacağı bir şeyi olmayanlar, son çareyi ait olduğu milletle gurur duymakta bulur. Bu şekilde eksikliğini telafi eder. Bu kişiler kendi ırkına özgü tüm hata ve çılgınlıkları savunmaya hazırdır ve hatta bunun için şükreder" Arthur Schopenhauer(1850)
Sayfa 137 - ALFA YayınlarıKitabı okudu
Bizler modern zamanın ebeveynleri olarak modernliğimizin delilini eskilerden kaçmak sanıyoruz. Onların yaptıklarından uzak durdukça daha “doğru” anne babalığa ulaşacağımızın vehmi var akıllarımızda. Elbette her gün karşımıza çıkan onlarca uzman görüşü, çocuk yetiştirme metodolojisi ve materyalinin buna katkısı büyük. Öte yandan zihnimizde yerleşik olan algıyı da konuşmamız gerekiyor: Çocuğum mahrum kalmasın ! Bizler yokluk zamanının çocuklarıydık. Pek azımızın sepetler dolusu oyuncağı vardı. Her birimiz kendi çocukluğunu düşününce çamurdan yapılmış eşyalarla kurduğu bir evciliği, deney yapma sevdasıyla salça tenekesine doldurduğu çer çöpü yahut ele alınan dal parçalarıyla dünyayı kurtaran büyük bir kahraman oluşunu hatırlar. Az eşyamız, sınırsız hayal gücümüz ve etraftaki her nesneyi oyuncağa çevirebilme yetimizle muhteşem çocuklardık. Sonra büyüdük. Büyürken kızgınlık ve kırgınlıkla durduğumuz noktalar oldu elbette. Sahip olabilme gücümüz arttıkça eksikliklerimizi fark ettik. Doğrusu bizde olmayan her şeye “eksiklik” dedik. Şimdi, durduğum yerde, kendime en çok bunu soruyorum; onlar eksiklerim miydi gerçekten , yoksa her birinin olmayışı mıydı beni böyletamyapan ?
478 syf.
·
Puan vermedi
Okay (1931-2017), İslam Ansiklopedisi’nin on altıncı cildinde yazdığı ‘’hatırat’’ başlıklı madde başında ilk olarak hatıratın, edebi bir kavram ve terim olduğundan ve ilk örneklerine tarihsel değeri yüksek metinlerin içerisinde bulabileceğimizden söz eder. Söz konusu metinler tarih, seyahatname, rûzname, menâkıp, tezkire, muhtıra ve mektuplardır.
İbrahim Efendi Konağı
İbrahim Efendi KonağıSamiha Ayverdi · Kubbealtı Neşriyatı · 2021748 okunma
Gerçi acıma g ö s t e r i l m e l i d i r , ama o n a s a h i p o l m a k t a n kaçınılmalıdır: çünkü mutsuzlar öylesine a p t a l d ı r l a r ki, onların nezdinde acıma göstermek, dünyanın en büyük iyiliğidir. - Belki de mutsuzların bu gereksinimi aptallık ve zihinsel bir eksiklik olarak, felaketi beraberinde getiren bir tür akıl hastalığı olarak (Rochefoucauld da böyle kavramış görünüyor) değil de tümüyle başka ve daha düşündürücü bir şey olarak anlaşıl dığında, bu acıma duygusuna sahip olmak istemeye karşı daha güçlü bir uyarıda bulunulmalıdır. Daha çok kendileri ne acımisın d i y e ağlayıp bağıran ve bu yüzden durumları nın dikkati çekebileceği anı kollayan çocukları gözlemlemek yerinde olur; hastalada ve ruhsal rahatsızlığı olanlarla ilişki içinde yaşandığında bu yakınmaların ve inlemelerin, mutsuzluğun sergilenmesinin, aslında orada bulunanlara a c ı ç e k t i r m e k amacını güdüp gütmediğini sorar insan kendisine: sonra da berikilerin dile getirdiği acıma, zayıflar ve acı çekenler için bir tesellidir, görürler ki tüm zayıflıkianna karşın en azından hala b i r g ü ç l e r i v a r d ı r : a c ı ç e k t i r m e g ü c ü . Mutsuz kişi acıma gösterisinin onun bilincine çıkarttığı bu üstünlük duygusundan bir tür haz elde eder; kendini beğenmişliği kabarır, hala dünyaya acı çektirecek kadar önemli biridir. Dolayısıyla acınma özlemi kendinden haz alma özlemidir, üstelik yakınlarına zarar verme pahasına; kendi özgün benliğini, olanca saygısızlığıyla gösterir insanlara: hiç de Rochefoucauld'nun dediği gibi "aptallığıyla" değil.
Sayfa 45
Reklam
2/10 puan verdi
ne desem ben de bilmiyorum
Kötü anlamda eleştirdiğim bir kitap oldu, kitabın sevenleri görmezden gelsin bence. Sevdiğim kitapların gömülmesinden nefret eden biriyim ve hemen o tarz yorumları geçiyorum siz de öyle yapın canınız sıkılmasın. Yağmur'un bir an önce yazmaya ara verip karakter derinliği üzerine çalışması gerekiyor. Çünkü şimdiye kadar yayınlanan tüm
Buzdan Kıvılcım
Buzdan KıvılcımAdora Yağmur · İndigo Kitap · 202435 okunma
Arif Bey, çocuk yetiştirmede benim dikkatimi çeken en büyük eksiklik çocuğun ruhen ve fikren gelişmesinin, yaşamının anlamlı ve coşkulu olmasının hesaba alınmayışı. 'El âlem ne der' o kadar önemli hale gelmiş ki, çocuğun ne düşündüğü ve hissettiği tamamıyla gözden kaçırılıyor.
Sayfa 301Kitabı okudu
Jung " İnsanlar büyük bir apartmana benzeyen zihnimizin sadece bir veya iki katında yaşıyorlar, gerisini unutuyorlar." gözleminde bulundu. Bireyleşme süreci bizi "geri kalanlar" ile temasa geçirir. Bilinçli " ben" tam bir ruh hali değildir. Farkında olsak da olmasak da eşik altında işleyen bilinçsiz bir arka plan
Sayfa 123Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.