Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Asiller, ağır işlerde çalışanları Batı'da ince bellerini ya da Doğu'da muntazam bir şekilde uzamış tırnaklarını göstererek aşağılıyorlardı. "Egemen olan sorumludur." anlayışına rağmen alt sınıfları oluşturan bu insanlara karşı en küçük bir yükümlülük taşımadıklarını biliyoruz. Kitleler açlıkla boğuşurken, zenginler sofralarından eti, dudaklarından en seçkin şarapları bir an olsun eksik etmedikleri, bolluk içinde yaşadıkları ve altın yaldızlı arabalarda gezinip duruyor oldukları için en küçük bir vicdan azabı bile duymuyorlardı. Bütün bunlar, kitlelerin kötü durumlarını kolayca görmezlikten gelmeyecek yeni bir üst tabakanın oluşmasını sağlayan Endüstri Devrimi'yle birlikte değişmiştir. Yeni zenginlerin büyük bir kısmı daha birkaç nesil öncenin alt sınıflarını oluşturan insanların soyundan gelmektedirler. Dolayısıyla zenginliklerini paylaşmamaları düşünülebilir mi? Ne var ki, böyle bir paylaşım için oldukça isteksiz görünmüşler ve kendileri için çalışan bu kitlelerin görmezden gelinmesinde herhangi bir yanlış olmadığı düşüncesini seslendirenlere anında kulak kabartmışlardır. Çünkü başarı merdivenlerini bir başlarına çıkarken dönüp arkalarına bakmamanın onursuzluk anlamına gelmeyeceğinden oldukça emindirler. Spencer'ın bu yeni zenginleşmiş kitleye telkin ettiği cümle aslında pek çok şeyi açıklıyor: "Doğanın yasaları bu şekilde işliyor!" İşte bu şekilde, zenginlerin hissedebileceği vicdan azabı da ortadan kaldırılmış olmaktadır.
Sayfa 53 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Lakırdı
Türkiye'de, mutfağa girip yemek hazırlayan ortalama insan, (ortalama insan sorunlu bir genelleme ölçüsüyse de) yılgın bir ev hanımı, yılgın bir çalışan kadın veya bundan mutluluk duyan nev-i şahsına münhasır insan teki, benim gibi. Fakat bunu çocuklar ve yetişkinler için her gün tekrar etme zorunluluğuna boyun eğmiş kadıncağızların nüfusu
Reklam
Yaşamak, doğmuş olmanın bir sonucundan başka bir şey değildir
Taocu bilge Lao Tzu, bütünlüklü ve nezih bir hayatın küçük bir köyde yaşanabileceğini söyler. Zen’in kurucusu Bodhidharma, dokuz yılını bir mağarada, ortalıkta koşuşturmadan geçirmişti. Pa ra kazanmak, büyümek, gelişmek, endüstri ürünleri yetiştirmek ve bunları nakletmek için endişelenmek çiftçiye uygun bir yol değil dir. Burada olmak, küçük bir tarlaya bakmak, her günün, her bir günün tüm özgürlük ve bolluğuna sahip olmak; tarımın özgün yolu bu olmuş olmalı. Yaşantıyı ikiye bölerek, bir tarafa maddî diğer tarafa da manevî demek daraltıcı ve kafa karıştırıcıdır. İnsanlar yiyeceğe bağımlı olarak yaşamazlar. En nihayetinde, gıdamızı nereden aldığımızı bilemeyiz. Hatta insanlar yiyeceği düşünmeyi bıraksalar daha iyi olurdu. Benzer şekilde, insanlar “yaşamm gerçek anlamı”nı bul mak için kendilerini sıkıntıya sokmaktan vazgeçseler iyi olurdu; büyük manevî soruların yanıtlarını asla bilemeyiz, ama anlamamak iyidir. Doğduk ve yaşamın gerçekliğiyle doğrudan yüzleşmek için dünyada yaşıyoruz. Yaşamak, doğmuş olmanın bir sonucundan başka bir şey de ğildir. İnsanlar yaşamak için her ne yiyorlarsa; insanlar yaşamak için her ne yemeleri gerektiğini düşünüyorlarsa, bu yalnızca dü şünerek buldukları bir şeydir. Dünyanın varoluşu öyledir ki, eğer insanlar, İnsanî iradelerini bir yana bıraksalar ve onun yerine doğa tarafından yönlendirilselerdi, açlıktan öleceklerini düşünmek için hiçbir neden olmazdı.
Sayfa 122
Şekerin başlangıç dönemi
Şeker pancarından şeker üretilmesine iki yüzyıl önceki “endüstri devrimi” ile başlandı. Daha önce sadece şeker kamışından elde edilen ve ancak zenginlerin sofrasında olan şeker, böylece gelir düzeyi çok yüksek olmayanların da kolay satın alabileceği bir ürün haline geldi.
Endüstriyel Toplumlar
Endüstriyel toplum, fabrika üretimi düzeninin egemenliğinde bir sosyal örgütlenme biçimidir. (11) Endüstri devrimi, ünlü tarihçi Toynbee'yi izleyerek ifade edersek, ilk defa 18. yüzyılın ortalarında İngiltere'de ortaya çıkmıştır. Endüstri çağı, "en çok değişen ve en çok değiştiren çağ" olarak adlandırılmıştır. Freyer'e göre İngiltere'de endüstri toplumu altı dalga halinde gelişmiştir. Bunlar: (12) -Dokuma dalgası, - Demir ve çelik dalgası, - Ulaştırma çağı dalgası, - Kimya çağı dalgası, - Elektrik endüstrisi dalgası, - Benzin motorları çağı. Daha sonra bu dalgalara yedinci olarak, atom çağını eklemek yoluna gitmiştir. (11) Hirszowicz, M.; (1985); Indrustrial Sociology, St. Martin's Press, New York, s.1 (12) Freyer, H.; İndüstri Çağı, İstanbul, 1954, s.14-17.
Sayfa 143 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
La Rue Mosnier Aux Drapeaux 1878
Modern konuları resme taşımasıyla 19'uncu yüzyılda ünlenen Manet, empresyonist akımın önde gelen isimlerinden. Couture'ün yanında çıraklık yaptı. ‘Kırda Öğle Yemeği' ve ‘Olympia' adlı iki eseri, modern sanatın başlaması açısından önemli rol oynadı ve kendisinden sonra gelen genç nesle ilham kaynağı oldu. Parisli bir grup modernistin içinde yer alarak, klasik öğeler ya da konular yerine, değişen ve modernleşen hayatı resme taşıdı. Aslında tam olarak hiçbir zaman empresyonizmin bir parçası olmadı, son dönem çalışmalarında açık yapıt tablolar resmetmeye gayret etti. 'La Rue Mosnier aux Drapeaux' tablosunda, Mosnier Sokağı'nın bayraklar asılmış olağan bir gününü, fotoğraftaki kadar canlı bir ışıklandırmayla anlattı. Eserdeki derinlik hemen göze çarpar, üstelik sokak hareketlidir de. Barış Bayramı olarak 30 Haziran'da Fransa'da yapılan resmi tatilin hemen ardından yapılan tabloda, Fransız bayrakları dikkat çeker. Sokağın binalarının yenilenmiş hali, Endüstri Devrimi'ne de gönderme niteliği taşır.
Reklam
24 Mart 1923: Time Dergisi ve Atatürk
Atatürk’ün Time dergisine iki defa kapak olması, Kurtuluş Savaşı boyunca Türklerin mezalim yaptığını yayınlayan Amerikan basınında değişikliğe yol açmış, Mustafa Kemal 21 Şubat 1927 tarihinde de derginin kapağında yer almıştır. Time, Atatürk’ü şu sözlerle okuyucularına tanıtmıştır: “Mustafa Kemal Paşa; ‘Türk nerede kendisinin efendisidir?’ deyimine, her zamanki ‘cehennemde’ cevabının yerine, ‘Türkiye’de cevabını vererek bu sözün aksini ispat etti. O hiç şüphesiz modern tarihin en büyük isimlerinden biridir. Ve şimdi Türkiye’nin kazandıklarına sahip çıkmaya azimli olarak Batı’nın gizli güçlerine karşı duruyor.” (...) “Öyle bir an düşünün ki, Batı Dünyamızda Reform, Rönesans, onikinci yüzyıl sonunun bilimsel ve kültürel devrimi ve endüstri devrimlerinin hepsi bir insan hayatının içine yığılmış olsun; ve bunlar kanunla mecburî kılınsın. İşte Atatürk, 1920 ile 1930 arasında, bu kadar kısa bir süre içinde ve hiçbir ülkede uygulanmamış en devrimci bir programı gerçekleştirdi.” 📝:millidusunce.com/misak/24-mart-1...
Önsöz
Bu kitap, burada 'çifte devrim' adı verilen olguyu –1789 Fransız Devrimi ile çağdaşı olan (İngiliz) Endüstri Devrimi'ni – ilgilendirdiği ölçüde, 1789 ile 1848 arasında dünyanın uğradığı dönüşümün izini sürmektedir.
Sosyolojinin Temelleri ve Rol Oynayan Büyük Değişimler
Sosyoloji, Baykan Sezer'in (10) de vurguladığı şekilde, 1789 Fransız Devrimi'nden sonra Batı'da başlayan çok yönlü bir ekonomik ve toplumsal gelişimin ürünüdür. ...Ritzer, sosyolojik teorinin gelişimde rol oynayan büyük dönüşümleri şu altı başlık altında topluyor (11): Siyasal Devrimler Endüstri Devrimi ve Kapitalizmin Yükselişi Sosyalizmin Yükselişi Kentleşme Dinsel Değişmeler Bilimin Gelişimi (10) Baykan Sezer, Türk Sosyolojisinin Ana Sorunları, Sümer Kitabevi Yayınları, 1988, İstanbul, s.7. (11) Ritzer, G.; Age., s.6-9. (11)
Sayfa 27 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
555 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.