Nasıl ki çağdaş yoğun üretimde malların standartlaştırılması bir gereklilikse, sosyal süreçte de insanların standartlaştırılması öyle bir gerekliliktir. Ve bu işe "eşitlik" denmektedir.
Aslında birbirleri için o yanıp tutuşmalar, deli divane olmalar, daha önceki yalnızlıklarının derecesini gösteren bir kanıtken, sevgilerinin şiddetinin ölçüsüymüş gibi kabul ederler.
Gündüz güneş doğunca yıldızlar görünmez hâle gelir. Bu esnâda bir kimsenin “Gökyüzünde yıldız yok, sadece güneş var” demesi ve böyle inanması vahdet-i vücûd ehlinin hâline örnektir, ilme’l-yakîn mertebesidir. Yani İmâm-ı Rabbânî’ye göre, vahdet-i vücûd bir algı yanılmasıdır. “Gökyüzünde Güneş’ten başka bir şey göremiyorum, ancak bu durum yıldızların olmadığı anlamına gelmez, yıldızlar vardır ancak Güneş’in yoğun ışığı sebebiyle örtülmüş, görünmez hâle gelmişlerdir” diye düşünen kişi ise vahdet-i şuhûd ehlinin hâline örnektir, ayne’l-yakîn mertebesidir. Eğer bu kişinin görüşü güçlenir ve güneş ile yıldızları ayrı ayrı görebilirse bu, diğer ikisinden daha yüksek bir mertebe olan hakka’l-yakîn (abdiyyet: kulluk) mertebesidir.