Bana kattığı bütün detaylar olmasa bile ilk defa duyduğum bu hoş deyim için kitabı okumaya değermiş. Şu deyimdeki inceliğe, espriye, bağlaştırmaya, ölçü ve kafiye ile oluşturulan müzikaliteye bakın bir!
Edebi eserler arasında yaptığım bu kurgu dışı okuma bana o kadar iyi geldi ki bu tarz kitaplara ilgi duyanlar için birkaç şey yazmak
Ali Bardakoğlu çok takdir ettiğim, ilham aldığım bir akademisyen. Şovmenlerden, şarlatanlardan, menfaatçilerden değil de, usûl-adap bilen, beyefendi/hanımefendi, gerçek ilim insanlarından, ilahiyatçılardan. Konuları menkıbelere boğmuyor, hikaye nakletmiyor, İslam dünyasının sorunlarını tespit edip tevazuyu elden bırakmadan çözüm önerileri sunuyor.
Aristoteles uzmanı Tricot: "Felsefenin Yunan'da başladığı doğru değildir."
Ya?.👇
Yunan felsefesinin ve biliminin bir “Yunan mucizesi” olmadığını, bunun 18. yüzyılın sonlarından itibaren Batı’da geliştirilmiş Avrupa-merkezci bir tez olduğunu ileri süren uzman felsefeci, düşünür ve yazarların sayısı artık Batı’da da çoğalmaktadır. Bu
"İmmanuel Tolstoyevski" ismini daha önce duydunuz mu? Eminim çoğu insan ilk etapta yabancı bir yazar sanmıştır bu yazarı. Ama hayır! O bir Türk yazar, o bir "Ekşi Sözlük" yazarı!
Kitabın isminden de anlaşıldığı üzere, safsatalar üzerine "Ekşi Sözlük" mizahıyla enfes bir kitap yazmış değerli İmmanuel Tolstoyevski. Öyle harika bir mizahi dil kullanmış ki, bazı yerlerde enfes tespitleriyle gülümsetiyor, "ancak bu kadar güzel tespit yapılır, mükemmel!" diyorsunuz. Kitap bilgi yüklü bir kitap olmasına rağmen harika bir mizah anlayışı ile sıkıcı değil, akıcı hale gelmiş.
Mantık ve akıl kullanmak yerine safsatalara sarılma, sorgulamama, kulaktan dolma, aslı astarı olmayan bilgilerle yaşama konusunda gayet iyi olan topluma karşı "akıl yürüt(eme)menin kısa tarihi"ni ele aldığı ezber bozan bir çalışma olmuş. "Ekşi Sözlük" kültürü olan, bu platformun mizah anlayışının bilincinde olan kişiler için kitap daha okunası, daha keyifli bir kitap olacaktır.
İlk iki faz deneyleri tamamlanan, son fazı da başarıyla geçerek toplumsal kırılmaları tespit etmek üzere yerini alan dergi
İzdiham - Sayı 47 (Aralık 2020-Ocak 2021)’ın şimdilik son sayısı çıktı. Daha önce nereden alabiliyorsanız aynı yerlerde rahatlıkla bulabilirsiniz. Bu ay Belçika, Mısır ve Azerbaycan’da da olacak.
Az önce
-Özgürlük medeniyetin insana bir armağanı değildir. Hiç medeniyet yokken insanoğlu çok daha özgürdü.
-İnsanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler. Çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar.
-İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların ''tecrübe'' dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana ''tecrübeli'' denir.
-Evrendeki en büyük gösteri, sen aklını keşfettiğin an başlar.
-İnsanlar mutlu olmak ister, bu yüzden berbat haldedir.
-Bir gün dönüp geçmişe baktığınızda, mücadelelerle geçen yılların hayatınızın en güzel yılları olduğunu fark edeceksiniz.
-Düşünmek davranışın provasıdır.
-İnsanın kendine karşı tamamen dürüst olması iyi bir egzersizdir.
-Zayıf noktalarınızdan güçlü taraflarınız doğacaktır.
Dış görünüş olarak küçücük ama iç dünyasında kocaman bir hikayesi olan enfes kitaplardan. İnsan okuyunca haz alıyor böyle kitapları.
Bayan Ming’in Hiç Olmayan On Çocuğu ile birlikte Çin’in Yunhai kentine gidiyoruz. Daha belirgin bir adres verecek olursak Grand Hotel’in erkekler tuvaletinin önüne... İşte ana karakterimiz Bayan Ming burada
Kemal Sayarın okuduğum ilk kitabı. Dili öyle güzel, yalın ve akıcı ki adeta okumaya ara veremiyorsunuz.
Vurgulamak istediği kısımları şiirsel bir dille tekrarlayıp eğlenceli bir hale getirmiş yazar. Bu yüzden okurken çok keyif aldım.
Hem dünyanın hem de kendimizin içinde bulunduğu temel problemler çok enfes bir şekilde tespit edilmiş. Bir çoğuna aşina olduğumuz halde, tespitler çok yerinde ve bir çok noktada da çözüm de sunulmuş.
"Her şey çok hızlı gerçekleştiğinde kimse hiçbir şeyden emin olamaz, kendisinden bile" diye yazmıştı Kundera, Yavaşlık adlı romanında. Gerçekten de hız bizi uyuşturuyor. Artık her yerde ve hiçbir yerdeyiz. Aslında bütün varlığımızla hiçbir yerde değiliz, parça parça orada ve buradayız. Hızlandıkça zaman kazanmıyor, sadece parçalanıyoruz. Kendimizi bulmak için hayatın kendi ritmine geri dönmeye ihtiyacımız var. İşte bu yüzden, kendi kendimize "Yavaşla!" diyoruz. Çünkü yavaş güzeldir…
Bunlar için en öncelikli ibadet şekli her türlü bilimden yiğitçe uzak durmaktır, öyle ki bunda üstün başarı gösterenler okuma yazma dahi bilmezler. Sonra bir de eşşek anırtısını andıran o berbat sesleriyle sayısı önceden tespit edilmiş mezmur dizelerini bir yerlerini yırtarcasına haykırdıklarında tapınaklarda enfes bir konser verdiklerini zanneder bu gafiller. İçlerinde bazıları pisliği, rezilliği ve dilenci görünümlü olmayı sermayeye çevirmekte çok beceriklidir.