Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kadın
Fantin korkunç bir kahkaha koyverdi: – Yüz frank, dedi, bu para kimsesiz bir kadın tarafından ancak bir yoldan sağlanabilir!... Zavallı kadın, nihayet fahişe oldu... Fantin’in macerası, beşeriyetin bir esir satın alma hikâyesidir. Kimden satın alıyor? Sefâletten... Yetimlikten, kimsesizlikten, aldatılmışlıktan, ihanetten, iftiradan, çekememezlikten gelen dağ gibi yüklerin altında ezilen bir zavallı ne yapar? Cemiyet ve devlet de el uzatmayınca, sefalet çukuruna yuvarlanır!... Avrupa medeniyetinin esareti kaldırdığını söyleyenler aldanıyorlar. Kiliseye baş kaldıran Avrupa, dine ve onun koruduğu ahlaka da baş kaldırarak büyük bir hata işledi. Meyhanelerin, eğlence yerlerinin, genelevlerin sayısı artmakla hürriyet gelmiş olmaz... Bu, ihtilâlin arzu ettiği “eşitlik ve kardeşlik” prensibi ile bağdaşmaz. Eğer hâlâ sefalet varsa, kızlarımızın ve kadınlarımızın iffeti kendini bilmez mâceraperestlerin çirkin arzularına kurban ediliyorsa; hürriyet güçlülerden yana demektir. Zayıfları ezen hürriyet, gerçek hürriyet değildir. Fantin, burada sadece semboldür. Cemiyet nice Fantinlerin yıkılışına, esir edilişine ve sefaletin kucağına düşmesine seyirci kalıyor. Evet, esaret teklif ediyor; cemiyet de kabul ediyor...
Sayfa 103 - Antik Yayınları, Antik-Batı Klasikleri Serisi basımındanKitabı okudu
Mutlak istiklâl, mutlak hakikat sahibinindir; İslâm ona teslim olup selâmeti bulmaktan ibarettir; hürriyet ve istiklâlin hakikati de işte bu hakikate teslimiyet ve esaret... Kendini Allah'a esir ver ki, hürriyeti bulasın ve hayvan hürriyetinden kurtulasın!..
Sayfa 14
Reklam
1254 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Sadece bir kere okuyarak Risale-i Nur'dan Sözler kitabını eleştirmek ne haddime ? Aşağıdaki konferansı okursanız şayet, Üstad ve Risale-i Nurlar hakkında genel bir bilgi edinmiş olacaksınız. Kendinize bir şans verin. Bu kitap okuduğunuz kitaplar gibi değildir. Okuyarak zaman kaybetmiş olduğunuz tüm kitaplara lanet okutur,
Sözler
SözlerBediüzzaman Said Nursî · Söz Basım Yayın · 20125,6bin okunma
‘’Ben, esas itibariyle dünyadan nefret etmiyorum. Bilâkis dünyayı güzel, hem de pek güzel buluyorum. Şu kadar var ki, her güzel şeyin, iğrenç cepheleri de olması tabiîdir, işte ben, dünyanın bu mülevves [kirli, bulaşık. ] kısmından istikrah [Bir şeyi kötü ve kerih görmek. Beğenmemek, nefret etmek. Bir şeyi cebir ve ikrah ile işlemek. ] ediyorum. İşte ben bundan tiksiniyor, bu taşkın, yorucu ve manasız hayattan uzak olmaya çabalıyorum. İpekkurdu, diye hor gördüğünüz o böceğin koza içinde geçen mahbus hayatı, manada azadlıktır. Zira göklere uçmaya müstaid [istidat ve kabiliyet sahibi olan. Zeki ve akıllı kimse, uyanık, anlayışlı. ] kanatları o, bu esarette tedarik eder. Onun için bu tecerrüde, esaret değil, hürriyet demelidir.’’
‘’Garp zekâsının önüne en ince, en karışık, en dolambaçlı meseleleri koyuyordu: Akıl ve iman arasındaki münasebet; hürriyet, esaret, af ve müsamaha; maddi ve ruhi, dünyevi ve ruhani kudretler arasındaki ihtilaflar ve uzlaşma imkânları; kadının vaziyeti ve erkekler arasında müsavatın şartları ilah... gibi insan mevzuunu içine alan ve onu Allah’ın büründüğü sırra kadar ulaştıran bütün dünya ve kâinat problemlerini yeni baştan ortaya çıkarıyor, milyonlarca insan ruhunu diriltiyor, kendi mihrakı etrafına silkeledikten sonra kendine çekiyordu.’’
halkın ve aydınların çoğunun hatası bizzat ''özgürlüğü'' talep etmeleridir! bu da edebiyatın insana yaptığı ihanetlerden bir başkasıdır! kelime oyunu! özgürlük yani hiçbir engelin olmamasıdır ve engel sadece ''bir yere'' gitmek isteyenler için vardır. bir şeyler yapmak isterler, engeli de anlamazlar! onlar duvar, set, kapalı kapılar, kilitlenmiş pencereler, ağaçlar, sınırlar, haset edenler, düşmanlar, tel örgüler, bağnazlık, hürriyet, evlat aşkı gibi şeylerin engel olduğunu sanıyorlar. bunlar bir muhacir, bir yolcu, bir kaçak, bir kurtuluş arayıcısı, bir bakış sahibi, teselli arayan bir yalnız için engeldir. başkaları için de başka şeyler var... örnedğin, sığınak(duvar), hafız(kapalı kapı), nimet(set) ve bilinçlik(hürriyet) veya dışarı çıkmak istemeyen kimse için sınırın olmaması gibi! özgürlük de boş ve aldatıcı bir sözdür, esaret kelimesiyle eş anlamlıdır!
Sayfa 363
Reklam
Ankara
"Selçuk zamanında Bizans'ın Anadolu içinde son savleti 1197 yılında burada kırılmıştır. Kılıç Arslan'ın ve Melik Danişmend'in müşterek zaferi olan bu muhabereden sonra Bizans kartalı bir daha Anadolu'da uçamaz. Yıldırım, Timurlenk'le, yani talihinin zehirden acı yüzü ile yine Ankara'da karşılaşır. Kısacası Anadolu kıt'asının kaderinde az çok değişiklik yapan vak'aların çoğu onun etrafında gelişir. Bu hâdiselerin en mühimi şüphesiz en sonuncusu olan İstiklâl Savaşı'dır. Bu muharebe sadece Türk milletinin kendi hayat haklarını yeni baştan kazanmış olduğu harp değildir. Hakikatte 26 Ağustos sabahı Dumlupınar'da gürleyen toplar, iktisadî ve siyasî esaret altında yaşayan bütün şark milletleri için yeni bir devrin başladığını ilân ediyordu. Onun içindir ki bundan böyle her zincir kırılışının başında Ankara'nın adı geçecek ve her hürriyet mücadelesi, Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'da, Kütahya ve Bursa yollarında ölenlerin ruhuna kendiliğinde ithaf edilmiş bir dua olacaktır."
Sayfa 14 - Dergâh Yayınları
602 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.