Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gerçeğin hakikaten unutulduğu veya dürüst bir şekilde çarpıtıldığı durumlar var: Bu vakalarda yalan söyleyen yalan söylemiyor aslında ya da en azından bilinçli bir şekilde yalan söylemiyor. Bazen bir eylemin faili bile şüpheden arındıramaz bizi; sadece elinden gelmez doğruyu söylemek. Başarmıştır bulanıklaşmasını, hatırlamıyordur, karıştırır veya doğrudan görmezden gelir. Gelgelelim ortada bir gerçek vardır, tüm bunlar olmadığı anlamına gelmez. Bir şey ya olmuştur ya da olmamıştır ve olduysa belli bir şekilde olmuş, kendine belli bir şekilde yer bulmuştur. Burada gerçekleşmenin ve olmanın eşanlamlısı olarak kullandığımız yer bulmak? tabirine dikkatini çekerim. İlginç bir şekilde doğru ve uygun bir tabirdir bu çünkü söz konusu gerçek olduğunda tam da bu yaşanır; bir yeri vardır ve orada kalır, bir zamanı vardır ve yine o zamanda kalır. Onların içinde kilitli kalır ve kilitleri açmanın hiçbir yolu yoktur; içeriğine bir göz atmak için ne birine ne de ötekine gidebiliriz zira. Bize tahminler ve yaklaşımlar kalır sadece, etrafında dolaşmak ve uzaktan yahut maskelerin ve sislerin arasından şeklini seçmeye çalışmaktır tüm yaptığımız, ki bu da beyhude bir çabadır, hayatı bununla harcamak aptallıktır. Ama yine de,ama yine de...
Şimdi bütün yapabildiğim, olduğum şeye uyum sağlamak, bu şeyin etrafında dolaşmak, olanakları hesaplamak ve bu olanaklardan olabildiğince yararlanmak.
Reklam
Genel Kültür, İdealizm, Materyalizm…
_Evrimsel Psikoloji_ _Beynimiz evrimleşiyor. Artık, mağara adamları gibi kadınların başına vurup saçlarından sürüklemek yerine kulaklarına güzel saçmalıklar, boş şeyler fısıldıyoruz. Çağ’a uyum sağlayamayan medeniyetsizler ise doğal seçilimle elenmeye başlıyor. _Evrimsel psikoloji, insanın sinir sisteminin doğurduğu davranışların evrimsel
Sartre Sağ gözünü de zaten üç yaşındayken kaybetmiş.
M .C: Ya isyan duygusu? J-P.S: Kime karşı, neye karşı isyan etmemi bekliyorsunuz ki? Burada sakın stoacı bir tavır görmeyin -her ne kadar stoacılara karşı, bildiğiniz gibi, her zaman sempati beslemişsem de... Hayır, yalnızca, işler böyle oldu ve yapabileceğim bir şey yok, şu halde üzülmek için de bir nedenim yok. İki yıl kadar önce, belli bir dönem, bu şey daha da ciddileştiğinde, zorlu anlar geçirdim. Bir tür ufak çıldırmalar yaşadım. Simone de Beauvoir'la birlikte gittiğimiz Avignon'da, belli bir yerde, bir park sırasının üzerinde bana randevu vermiş bir genç kızı arayarak dolaştığımı anımsıyorum. Elbette ortada randevu falan yoktu...Şimdi, bütün yapabildiğim, olduğum şeye uyum sağlamak, bu şeyin etrafında dolaşmak, olanakları hesaplamak ve bu olanaklardan olabildiğince yararlanmak. Elbette beni asıl rahatsız eden görememek ve bu konuda, danıştığım hekimlerin söylediklerine göre, yapabilecek hiçbir şey yok. Bu da can sıkıcı, çünkü çevremdeki şeyleri yazma arzusu duyacak kadar, her dakika değilse de ara sıra duyacak kadar hissediyorum yeterince.
Birçok yerlerde, ağalık, beylik, hanedanlık davaları insanları sürüklemiştir. Bu arada asker olmamak, fakat silâha sarılmak, başına buyruk olmak, köylerde, kasabalarda renk renk giysiler, üstüne kamalar, tabancalar, fişekler kuşanıp omuzda silah dolaşmak zevki, yani ya hükümetsiz bir nizamın ya da hükümete kafa tutmanın ilkel özlemi basit
Sayfa 316 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Başlarken***
Kadimzamanlar kenti evrenin merkezinde bir yerdir. Kentte, kuzeyden güneye hızlı adımlarla yürümek bir saat kadar sürer. Doğudan batıya da öyle. Birisi kentin etrafında yavaş adımlarla, her şeye dikkatle bakarak, düşüne taşına dolaşmak istese, tüm gününü alır. Sabahtan akşama kadar... Kadimzamanlar kenti tarafına Başmelek Gabriel muhafızlık eder...
Sayfa 7 - Timaş Yayınları
Reklam
BİRİ pervaneye şöyle dedi: "Hey budala, git kendine göre bir sevgili ara; boş yere başını derde uğratma. Düşün sen nerdesin, sevgili nerde? Hem ateşle işin ne? Semender misin ki ateşin etrafında dolaşıyorsun! Bu meydanda dolaşmak için önce yiğitlik gerekir. Yarasa güneşten niye saklanır, gündüz niçin taşkınlık yapmaz? Çünkü demir pençeli insanlarla boğuşmak cahilliktir. Düşmanın olmaya devam edeceğini bile bile birisini dost edinmen hiç akıllıca bir iş değildir. Sen canını mum için feda ederken kimse sana 'İyi ettin' demez. Padişahın kızını isteyen dilenci, olmadık hayaller kurmuş olsa da dayaktan başka bir şey elde edemez. Şahlar, sultanlar bu yüksek aşkın müptelası iken ışıklar kaynağı mum hiç senin gibi birisini hesaba alır mı? O böyle yüksek meclislerde şahlar sultanlar tarafından kuşatılmışken sana hiç iltifat eder mi? Bütün herkese iyi davransa bile sana sertlik gösterir ve seni yakar." Bu sözlere yanık pervane bakalım ne cevap verdi: "Behey şaşkın, sanki yansam ne olur! Sevgili uğruna yanmaktan korkan mı var? Gönlümde tıpkı Hz. İbrahim'in gönlündeki gibi bir ateş var, mumun şuleleri bana birer gülzar olmuştur. Ben onun yenini tutmuş değilim, bilakis onun muhabbeti beni tutmuş çekiyor. Benim iradem elimde değil, aşkın zinciriyle ona doğru sürükleniyorum. Beni mumun teması ile yanıyor sanma, ben ona temas etmesem de yanıyorum. Ayrıca ateşin benimle parıldayışı şu ana özgü bir şey değil, o beni uzaktan da aynı şekilde yakıyor." (Sa'dî-i Şîrâzî, Bostan, s. 153-4)
Kafası ve gönlü "dibi"ne düşmüş kişilerin aktif veya pasif olup olmadıklarını, dostlarıyla veya gazete odaları ve toplantılarında "insan sever"lerle ne yaptıklarını kurcalamaksızın ve merak da etmeksizin, sadece keyfiyetinin ne dereceye düştüğünü işâret edelim. Ötesi lağımda dolaşmak olur. Bu kafa Türkiye'de yaşayabiliyor, üreyebiliyor ve biz onlara bakıp camia olarak ne kadar alçak olduğumuzu görelim. Bunların defterini daha kimlerle beraber, (bağlı olduğumuz fikir mihrakını kasden söylüyoruz) bizden başka kim dürebilir? Öyleyse bizim hareketimiz etrafında niçin halkalanılmadı, niçin halkalanılmaz? Ayrı mesele ve bütün mesele
198 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.