Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
u akıllı sözleri söyleyen sakallı adama, "Adım bağışla ey bilge adam" diyorlar. O da gülümseyerek "Avni" diyor. Gençler titriyor, "O büyük Avni mi, o sahiden siz misiniz efendim?" diye soruyorlar. "Evet" diye karşılık veriyor Avni, "ben de sizler gibi isim sahibiyim ama cisim sahibi değilim. Bilirsiniz, şiirimizde gelenektir mahlas kullanmak" deyip şiirini okuyor: Galata'yı gören, bağlamaz gönlünü cennete bile Anmaz başka bir selvinin adını o selvi boyluyu gören Frenk şiveli bir İsa gördüm ki orada Dudakları dirisidir sanki İsa'nın derdi bunları gören
Reklam
Atsız: "Türk milliyetçiliğini satmaya ne zaman karar verdiniz?" Türkçüler hakkındaki uygulamalar Atsız'la sınırlı kalmamıştı. 10 Mayıs 1952 tarihli Cumhuriyet gazetesinin yazdığı gibi Türk Milliyetçiler Derneği hakkında da takibata geçilmişti. Çünkü dernek Atsız'ı davet ediyor ve resmî bir lisede ona konferans verdirtiyordu.
Sami Yavrucuk'un kaydettiği bir diğer olay da Atsız ile iktidar mensupları arasındaki ilişkiyi göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Yavrucuk şöyle anlatıyor: "Türk harf inkılâbının Türk kültüründe yarattığı boşluğu doldurmak amacı ile ana bilim dallarındaki Türk Kültür Eserlerini yeni nesillere ulaştırmak için, Milli Eğitim Bakanı
224 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
#OkudumBitti #KamelyalıKadın #AlexandereDumas #CanYayınları İki seven genç, birbiri için çarpan yürekler. Kadın kibar bir fahişe, erkek zengin olmasa da bilgili, görgülü bir aileden geliyor. Sevmeye, sevilmeye izin mi alacağız efendim, "evet" kim demiş onu? Tabii ki aile, konu komşu, falan filan. Offf yıldım ben elalem ne der cümlelerinden, bu kitaplarda da öyle gerçek hayatta da. Neymiş, kadın fahişe na mümkün sevilemez. Ama o da insan, yüreği var. Bir müsaade edin sevsinler yahu beraber olsunlar, size zararı ne? Olmazzzz sevemezler. Genç hukukçu Armand tesadüfen karşılaştığı Marguerite neredeyse ilk görüşte aşık olur. Peşine düşer, tanışır. Metres diye bilinen güzeller güzeli Marguerite, Paris'in opera, balo, tiyatrolarında arzı endam eder. Lüks bir hayat sürer. Bu hayatı ona zengin erkekler sağlar. Bir zaman sonra Armand 'a gönlü düşer. Öyle ki onsuz nefes alamaz. Aşkı için tüm olanaklarından vazgeçen genç kız, sevdiceğiyle bir kır evine taşınır ömrünü onunla geçirmek ister. İster de işler yolunda gitmez. Hepi topu altı ay birlikte yaşarlar. Armand'ın iyiliği için ondan ayrılmak zorunda kalır. Sevdiğinden ayrı düşen kadının hızla sağlığı bozulur. İki gencin aşkına tanıklık ederken zamanın Fransa' sınıda tanıyoruz. Yazarın yirmili yaşlarda yazdığı kitap oldukça etkileyici. Okumanızı tavsiye ederim, ben çok severek okudum. Kitapla kalın sevgili dostlar
Kamelyalı Kadın
Kamelyalı KadınAlexandre Dumas (fils) · Can Yayınları · 202217,6bin okunma
"Bir şeyler yedin mi?" diye sordu Kumru. "Hayır, sen yemişsindir umarım." "Seni bekledim.'' dedi Kumru, "Ne istersin, ne yiyelim?" Uraz başını kaldırıp caddeye söylece bir bakıverdi ve düşüncesizce konuştu. "Kumru." dedi. Kumru başını çevirip şaşkınlıkla Uraz'a baktı. "Efendim?" dedi. "Kumru," diye tekrar etti Uraz dalgınlıkla yürümeye devam ederken, "Kumru yiyebilirim ben." Tam o an kurduğu cümlenin içindeki kelime oyunu kafasına dank etti ve kendisini tutamayıp gülerek Kumru'ya döndü. Kumru da kendisini tutamadı ve gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmak zorunda kaldı. "Özür dilerim!" dedi Uraz gülerek, "Yemin ederim ismini düşünerek söylemedim! Şuradaki kafenin önündeki tabelayı okudum. "Ayvalık Tostu ve Kumru" yazısını görünce canım kumru çekti. Öyle söyleyiverdim.'' "Peki!" dedi Kumru, "O zaman ben Ayvalık tostu yerim, sen de kumru mu yiyeceksin?" "Sana ayıp olmayacaksa evet." dedi Uraz. Gülüşerek yolun karşısına geçtiler. "Bir de çay içelim,'' diyordu Kumru kafeye doğru yürürken, "Canım o kadar çay çekti ki!"
Reklam
333 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Beşiktaşı anlatan minnoş bir kitap
Yarım saatte okunacak minnoş bir kitap. Beşiktaş ile ilgili her detay var . Özellikle Cordoba detayını çok sevdim. Gerçekten Beşiktaş da fazla emeği olan biri. Onu tekrar hatırlamak çok iyi geldi . 'Gücüne güç katmaya geldik' deriz evet daima ama bugün için gücüme güç kattı bu tatlı kitap . Haftasonu kaçamağı oldu benim içinde emeklerinize sağlık efendim ..
Beşiktaş
BeşiktaşErgun Hiçyılmaz · Ulak Yayınları · 201630 okunma
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
"'Sizce hayatın bir anlamı var mı?' 'Efendim?' 'Bence yok.' '...' 'Bu yüzden herkes kendi anlamını bulmalı. Ayrıca bir kişinin hayatı, bulduğu anlama göre değişir.' 'Evet.' 'Ama bulamıyorum.' 'Neyi?' 'Anlamı. Nerede aramalıyım ki? Hayatımın anlamı sevgide mi? Gerçek dostlukta veya bir kitapta mı? Bu kitabevinde mi? Bilmiyorum, çok zor.' '...' 'Sürekli hayatının anlamını arıyorum ama bu Kolayca bulunabilecek bir şey mi? Bulamazsam... Hayatımın bir anlamı yok demektir, değil mi?' 'Bilemiyorum.'"
-Yüzbaşı Faruk ,İstanbul.Beni emretmişsiniz. -Oğlum,dün akşam Beyoğlu’nda İngiliz İnzibat Subayı Teğmen Miller’i emre rağmen selamlamamışsın.Doğru mu? -Evet efendim.Doğru. -Herhalde görmediğin için selamlamadın? -Hayır efendim,gördüm. -Niye selamlamadın öyleyse?Selamlamanız için emir verilmişti. -Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım Paşam.Askerlik törenince,önce onun beni selamlaması gerekmez miydi? -Askerlik töreni mi kaldı a yavrum?Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar.İngiliz komutanlığı bu sabah olayı protesto etti.Mesele çıkarılacak zaman değil.Hemen şu teğmeni bul da özür dile.Olayı kapatalım. -Paşam bir de beni dinlemenizi rica ediyorum. Balkan Savaşı’nda teğmendim,Çanakkale’de üsteğmen,Suriye Cephesi’nde yüzbaşı oldum.Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım.Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var.Onların hakkını korumak namus borcumdur.Beni affedin özür dileyemem. -Anlamadın galiba.Harbiye nazırı olarak emrediyorum!!! …Yüzbaşı Faruk sükunetle apoletlerini bir hamlede söküp nazırın masasına bıraktı: -Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim”
Reklam
224 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Merhabalar, yazardan okuduğum ikinci kitap olan , yazardan en çok okunan ve sevilen kitap olan On Kişiydiler ile geldim bu defa. Kitabın akıcılığı, kurgunun uyumu ve eksiksiz oluşu harikaydı. Başından sonuna kadar merak uyandırıcıydı ve şahsen ben sonunu asla tahmin edemedim, yürüttüğüm fikirlerde boşa çıktı. Issız kalmış ve ulaşımda zorluk yaşanan bir ada, adaya daha önceki sahibi tarafından inşa edilmiş göz alıcı malikane, birbirinden alakasız 10 farklı kişiye adanın yeni sahibi tarafından giden davetiye, davetiyede hepsine farklı farklı gerekçeler ve aracılar belirtilmiş olması, bu kişilerin aynı gün ve aynı saatlerde adaya doğru yola çıkması... Malikaneye vardıklarında ne adanın sahibi ne de davet edilme gerekçelerini ortaya koyan bir durumla karşılaşmadılar, sadece onlardan bir kaç gün önce gelmiş olan 2 hizmetkar onları karşıladı. Adaya gelmeleri ile beraber hava bozdu ve ana karayla bağlantı umutları tamamen kesildi, aynı günün akşamında da gramofondan daha önce kaydedilmiş ve hepsine ayrı ayrı suçlamalar (cinayet) içeren bir ses kaydı dinlediler. Yeterince anlattım bence gerisini siz okuyun, kesinlikle ters köşe bir kitap. genel olarak çok sevdim. Evet anlatım dili basit, günlük konuşma dili hakim ve betimlemeler zayıf, duygu yoğunluğu yok ama kurgu ve akıcılık müthiş. Bu tarz okumalar yapmayı sevenlere tavsiyedir, alın okuyun okutun efendim. Selam ve dua ile.
On Kişiydiler
On KişiydilerAgatha Christie · Altın Kitaplar · 202132,3bin okunma
Atatürk: Pekâlâ, dedi, haydi güreşe devam edin, hanginiz baş pehlivan? İri yapılı er, bir adım ilerledi: Benim efendim. Adın? Kürt Mehmet!.. Ata'nın kaşları çatıldı: Yapın güzel ama, dilin düzgün değil. Sana kurt gibi kuvvetli olduğun için mi Kurt Mehmet diyorlar? Zeki Mehmet, Ata'nın “kürt” lafına canı sıkıldığını anlamıştı: Paşam, kusura bakma, hem vücut, hem de dil ikisi birden terbiye edilemiyor. Evet benim adım Kurt Mehmettir. Atatürk takdir dolu gözlerle Mehmed'e baktı: Aferin sende bu kabiliyet varken, dilini de düzeltirsin. Şimdi ünle bakalım da güreş başlasın! Rıza Ruşen YÜCER
625 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
56 günde okudu
Birisi "Aşk" mı dedi ♡
Tarihin gördüğü, en tutkulu aşklardan birisi de hiç kuşkusuz Naciye Sultan ve Enver Paşa’nın aşkıdır. Bu eser, kabaca Enver paşanın yurt dışına çıkmak zorunda kaldığı (Çünkü 1.Dünya Savaşı sonunda İngilizler, İttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticilerine karşı bir tutuklama emri çıkartmıştır. Bu yüzden o ve diğer arkadaşları mücadelelerine yurt
Naciyem Ruhum Efendim
Naciyem Ruhum EfendimMurat Bardakçı · İş Bankası Yayınları · 2016116 okunma
Üst seviyede bulunan idareciler, beraber çalışacakları insanları seçerken "evet efendim"cilerden uzak durmalı, acı da olsa gerçekleri haykıracak dürüst/cesur insanları tercih etmelidir. Tabii buna katlanmak zordur. Ama bunun sonucu güzeldir.
Sayfa 371 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Bu dünyada zeki bir insanın zaten hiçbir şey olamayacağı, yalnızca aptalların bir şey olmayı başarabildiği yönünde melun ve kısır bir düşünceyle kendimi teselli ederek köşemde ölümü bekliyorum şimdi. Evet efendim, 19. yüzyılın zeki insanı özü itibariyle karaktersiz olmaya mecburdur hatta ahlaki yönden böyle olmak zorundadır; karakterli, çalışkan bir insansa vasat olmaya mâhkumdur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.