Şair Evlenmesi, ilklerin adamı İbrahim Şinasi'nin 1860'da yazdığı tek perdelik bir komedi. Batılı anlamda ilk tiyatro ürünümüz kabul edilen bu eser, anlatımdaki yeniliklerin yanında; teması açısından da Türk Edebiyatının öncülerinden sayılır.
Şair Evlenmesi; tiyatronun gelişimini, sokağın dilini ve toplumun hayat tarzını yansıtması bakımından
Başlama süreci
Öncelikle neden hafızlık yaptığını belirlemeli. İçinde sarılabileceğin, benimsediğin bir neden olmalı. Ezber sayfaları artınca insan buna ihtiyaç duyuyor. Niyet edildikten, amaç belirlendikten sonra sayfalara aşinalık kazanmak için bolca yüzüne okunmalı. Bir sayfayı iki ile bir buçuk dakika arasında hatasız şekilde okuyacak hıza
Sözün kalpten çıkarak kalbe koştuğu, anlatımların dinleyicilere aktarılan samimi ortamlarda kendiliğinden cereyan ettiği yani ilim sahiplerinin ilimlerinin kesbi olmakla beraber vehbi de olduğu, kağıda işlenmeden, besmele çekilerek başlanmış konuşmalarla yüreklere işlenerek taşınan hâle ‘’sözlü kültür’’ demişiz.
Aşık Yunuslar, Gevheriler,
Ben, ezberin mutlak anlamda hiçbir önemi olmadığını ve insandaki hâfızanın boş olduğunu söylemek istemiyorum. Bu doğru bir şey değildir. Fakat benim dediğim şudur: Ezber, sadece malumat ve hakikatlerin bir hazinesi olup daha sonra onlardan istifade etmek için yapılır. Ezberin bizzat kendisi hedef değildir. Aksine o, başkaları için bir araçtır. Müslümanların içine düştükleri yanlış ise, ezbere anlamadan daha çok onem vermeleri ve ona hakkından fazla değer ve hak atfetmeleridir. Bu sebeple -haddi zatında faziletli bir iş olmakla birlikte- Kur'ân hâfızlarına yapılan saygıyı abartılı bulmaktayız. Nitekim çeşitli ülkelerde düzenlenen Kur'an yarışmalarında kıymetli ödüller verilir. Bir şahsa verilen ödül onbinleri bulur Bu da takdir ve şükranla anılacak bir iştir. Fakat bu ödüllerin bir misli veya yarısı hatta dörtte biri, tefsir, hadis, fikıh fikih usulü, akâid ve davet gibi çeşitli ilim dallarında üstün başan gösterenlere verilmez. Halbuki ümmetin bu ilimlere ihtiyacı hafızlıktan daha çoktur, bu ilimlerin faydası daha büyük ve kapsamlıdır. Ülkelerimizdeki genel eğitimin kusurlu yönlerinden birisi de, kavrama ve özümsemeye değil de sadece ezbere dayalı olmasıdır. Bu yüzden insanlar öğrendiklerini genellikle imtihandan sonra unutmaktadırlar. Şayet eğitim ezbere değil de, kavramaya, özümsemeye ve zihnin derinliklerinde canlandırmaya dayalı olsaydı bu kadar erken kaybolup gitmezdi.
Önce ezberlesin! Çünkü çocuklar ve gençler ezbere yatkındır, her şeyi ezberleyebilirler. Dili bile, kalıplar halinde, ezberleyerek öğrenirler. Ezberden sonra anlamak gelir. Ezber ve tekrar, öğretimin temelidir.
Ben, ezberin mutlak anlamda hiçbir öneminin olmadığını insandaki hâfızanın boş olduğunu söylemek istemiyorum. Bu doğru bir şey değildir. Fakat benim dediğim şudur: Ezber, sadece malumat ve hakikatlerin bir hazinesi olup daha sonra onlardan istifade etmek için yapılır. Ezberin bizzat kendisi hedef değildir. Aksine o, başkaları için bir araçtır. Müslümanların içine düştükleru yanlış ise, ezbere anlamadan daha çok önem vermeleri sebeple- haddi zatında faziletlu bir iş olmakla birlikte- Kur'ân hafızlarına yapılan saygıyı abartılı bulmaktayız. Nitekim çeşitli ülkelerde düzenlenen Kur'ân yarışmalarında kıymetli ödüller verilir. Bir şahsa verilen ödül onbinleri bulur. Bu da takdir ve şükranla anılacak bir iştir. Fakat bu ödüllerin bir misli veya yarısı hatta dörtte biri, tefsir, hadis, fıkıh, fıkıh usulü, âkaid ve davet gibi çeşitli ilim dallarında üstün başarı gösterenlere verilmez. Halbuki ümmetin bu ilimlere ihtiyacı hafızlıktan daha çoktur, bu ilimlerin faydası daha büyük ve kapsamlıdır.
Ülkelerimizdeki genel eğitimin kusurlu yönlerinden birisi de, kavrama ve özümsemeye değil de sadece ezbere dayalı olmasıdır. Bu yüzden insanlar öğrendiklerini genellikle imtihandan sonra unutmaktadırlar. Şayet eğitim ezbere değil de, kavramaya, özümsemeye ve zihnin derinliklerinde canlandırmaya dayalı olsaydı bu kadar erken kaybolup gitmezdi.
2020’de çok az kitap okuduğumu fark ederek hemen kitaplara sarıldığım doğrudur :) 2021’de bitirdiğim ilk kitap da Sinan Canan’ın üç kitaplık İFA serisinin ilk kitabı: Beden
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları
Kitap insanın evrimsel akrabalık serüveni ile başlıyor, evrimle ilgili pek öyle okumalar yapmış biri olmayan ben için bu kısımlar oldukça
Kapasite: Kur’an-ı Kerim’in değişik surelerinden yarım sayfa farklı zaman dilimlerinde adaya ezberlettirilir ve ezberleme süresi kay-
dedilir. Bu şekilde adayın ezber yapma kapasitesi yaklaşık olarak belirlenmiş olur. Hafızlık yapıp yapamayacağı, yapacaksa kaç sayfa ile
hıfza başlayacağı tespit edilir.
• Usûl: Her sayfa dersin hocaya arzı esnasındaki okuma usulü ile çalışılmalıdır yani ezberleme ile dinletme formatı aynı olmalıdır. Do-
layısıyla ezberleme esnasında kuralsızlıktan ve acelecilikten özellikle sakınılmalıdır.
• Ön Hazırlık: Ayet ayet ezberleme aşamasına geçmeden önce sayfa üç kere dinlenmeli ve belletmene yüzünden okunmalıdır. Bu uy-
gulama ile hatalı ezberleme riski ortadan kaldırılmış olacaktır.
• Ezberleme: Her sayfa iki bölüme ayrılmalı ve bölümler kendi içerisinde, belli bir sistem dâhilinde ayet ayet ezberlenmelidir.[47]
Ayetlerin parça parça ezberlenmesi ne kadar nitelikli ve kuvvetli olursa sayfanın tamamı ve hafızlık da o kadar nitelikli olur. Bu sebeple
ayetlerin tek tek ezberlenmesi ve bağlanması aşamasında kesinlikle acele edilmemeli, yorgunluk veya yılgınlık hissedildiğinde çalışmaya
mutlaka ara verilmelidir.
• Dinletme: Yarım sayfa ezberlendikten sonra bu bölüm belletmene veya hocaya dinletilir ve eksikler not alınır.
• Dinlenme: Zekânın sürekli dingin kalmasını sağlamak ve hafız adayının iştiyakını zinde tutmak için bölüm arasında ve sayfanın
tamamlanmasından sonra aday belli bir müddet dinlenmelidir.
Araştırma olmadan üniversite olmaz. Bunun birçok nedeni var: Eğitim açısından önemli, çünkü üniversite seviyesinde ve lisans üstü seviyede bir kere öğrenci bir şeyi yaparak ve hocasının kılavuzluğunda öğrenir. Bu da bizden, 700-800 yıl önce Avrupaya geçen sistem: Usta-çırak usulü gibi. Yaparak öğrenme en iyi öğrenmedir. Yoksa birisi anlatsın, sen orada masal gibi dinle, kafa salla; olmaz. Kendisi de bir şey yapacak, etkileşim olacak; öğrenci sorunlarla karşılaşacak, kafası karışacak ki bir şey üretsin. Bizde eğitim şimdilerde, hani kafa boş bir kutu, açıyorsun ve içine bir şeyler tıkıyorsun gibi görülüyor. Birtakım ezber laflar. Zaten onun için bizim üniversitelerde öğrencinin soru sorması neredeyse yasaktır. Sorarsa hoca kızar. Böyle şey olur mu? İkincisi, araştırma, yani bilim, böyle kutuda duran bir bilgi değildir; bu organik bir şey. Devamlı tazeleniyor, yaratılıyor, değişiyor. Araştırma yapan, bir şeylerin peşine düşen, araştıran insanda bilimin heyecanı olur. Ve en önemli şey öğrenciye bu heyecanı aşılamaktır; heyecan bulaşıcıdır. Bu olmazsa, hoca bir müddet sonra bir gramofon plağı haline gelir. Bir şeyleri tekrarlayıp duruyorsun her yıl. Böyle eğitim olmaz. Oktay Sinanoğlu
Araştırma olmadan üniversite olmaz. Bunun birçok nedeni var: Eğitim açısından önemli çünkü üniversite seviyesinde ve lisansüstü seviyede bir öğrenci bir şeyi yaparak ve hocasının kılavuzluğunda öğrenir. Bu da bizden, 700-800 yıl önce Avrupa'ya geçen sistem: Usta-çırak usulü gibi. Yaparak öğrenme en iyi öğrenmedir. Yoksa birisi anlatsın, sen orada masal gibi dinle, kafa salla, olmaz. Kendisi de bir şey yapacak, etkileşim olacak; öğrenci sorunlarla karşılaşacak, kafası karışacak ki bir şey yaratsın. Bizde eğitim şimdilerde, hani kafa boş bir kutu, açıyorsun ve içine bir şeyler tıkıyorsun gibi görünüyor. Birtakım ezber laflar. Zaten onun için bizim üniversitelerde öğrencilerin soru sorması neredeyse yasaktır. Sorarsa hoca kızar. Böyle şey olur mu?
Oldukça açık ve anlaşılır cep kitabı. Zaman zaman kıldığımız namazlar da okuduğumuz surelerin manasını özümsemeden ezber usulü gidebiliyoruz bu doğal olarak ibadetimizdeki o feyzi,hûşuyu biraz zedeleyebiliyor.Dolayısıyla bu tarz kitablarla surelerin iniş sebebleri ve manalarını anlayarak tabiri caizse daha kaliteli ve Rabbimizin razi olduğu bir biçimde ibadetlerimize güç katabiliriz.Takviye mahiyetinde mis gibi ibadet güçlendirici bir kitabtır.Değerli okurlara sevgilerimle...♡
Eğitim açısından önemli, çünkü üniversite seviyesinde ve lisans üstü seviyede bir kere öğrenci bir şeyi yaparak ve hocasının kılavuzluğunda öğrenir. Bu da bizden, 700-800 yıl önce Avrupa'ya geçen sistem: Usta-çırak usulü gibi. Yaparak öğrenme en iyi öğrenmedir. Yoksa birisi anlatsın, sen orada masal gibi dinle, kafa salla; olmaz. Kendisi de bir şey yapacak, etkileşim olacak; öğrenci sorunlarla karşılaşacak, kafası karışacak ki bir şey yaratsın. Bizde eğitim şimdilerde, hani kafa boş bir kutu, açıyorsun ve içine bir şeyler tıkıyorsun gibi görülüyor. Birtakım ezber laflar. Zaten onun için bizim üniversitelerde öğ-rencilerin soru sorması neredeyse yasaktır. Sorarsa hoca kızar. Böyle şey olur mu? İkincisi, araştırma, yani bilim, böyle kutuda duran bir bilgi değildir; bu organik bir şey.
Devamlı tazeleniyor, yaratılıyor, değişiyor. Araştırma yapan, bir şeylerin peşine düşen, araştıran insanda bilimin heyecanı olur. Ve en önemli şey öğrenciye bu heyecanı aşılamaktır; heyecan bulaşıcıdır. Bu olmazsa, hoca bir müddet sonra bir gramofon plağı haline gelir. (Yahut artık CD demeli.) Bir şeyleri tekrarlayıp duruyorsun her yıl. Böyle eğitim olmaz.
Edebiyatımızın ilk yerli romanı olmasıyla lisede sıkça adını andığımız, ezber ettiğimiz bu roman acılı bir aşk hikayesini barındırıyor. Tanzimat döneminin belli özellikleri kitabın başından sonuna dek kendini hissettiriyor. Karakterlerin birbirlerine ilk görüşte aşık olması, tesadüflerin çok sık olması, aşkın en uç noktada işlenmesi gibi... Kitap