Bir adam iki rekât namaz kıldıktan sonra, bu namazına güvenmeye başlar, bu düşünceye sarılır ve hatta böyle güzel bir amel yapmaktan dolayı övünmeye kalkışırsa, güzelim bir ibadetin sevabını öyle bir hata yüzünden silip yok edebilir.
Bir başka kimse de bir günah işler ve o günah onda bir eziklik, bir utanç doğurur ve Allah'a karşı kendisinde sürekli bir mahrumiyet ve bağımlılık duygusu meydana getirirse, işte o günah da bir ibadetle silinip yok edilebilir.
Kendi büyük günahlarını görmeyip başkalarının küçük günahlarına dikkat kesilmen, cahillik ve gâfillik olarak sana yeter.
Kişi, kendine olan özgüven azlığı, değersizlik, kaybetme, yalnız kalma, aldatılma korkusu gibi duygular yüzünden zar zor elde ettiği kişiyi kaybetmemek için her türlü müdahaleyi yapmaya hazırdır...
Hatta şu anda, içinde derin bir eziklik hissediyordu, hani yazgının en belirleyici anları, size dokunmadan burnunuzun dibinden geçip gider ve sizi solmuş yapraklardan oluşan bir burgacın ortasında bırakırlar ya, işte o yiten korkunç ama dev fırsat duygusunu hissediyordu.
İçinde derin bir eziklik hissediyordu, hani yazgının en belirleyici anları, size dokunmadan burnunuzun dibinden geçip gider ve sizi solmuş yapraklardan oluşan bir burgacın ortasında bırakırlar ya, işte o yiten korkunç ama dev fırsat duygusunu hissediyordu.
“Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup sizde olmayanı bir eziklik duyarak) arzulamayın, erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. (Çalışarak) Allah'ın lütfundan isteyin. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir.”
Nisa Suresi 32.Ayet
Açıklama;
Âyet-i kerîmede görüldüğü gibi erkek ve kadınlara, kazandıklarında ferdî mülkiyet hakkı ve kazançta eşitlik ilkesi getirilmiştir. Bu sebeple Islâm dini kadını, cahiliye devirlerinde olduğu gibi bir tutsak/bir köle gözüyle görme veya bir süs, zevk ve sömürü malzemesi olmaktan kurtarıp ilk soyadını koruma, ipotek, hibe, vasiyet, her türlü sözleşme, iffetini koruma ve 'haramdan sakınmak kaydı ile alışveriş hakkını, onların hak arama mücadelelerine gerek kalmadan, altıncı asırda vermiştir.
Kayıptan sonra bir süre yas tutabilmek; yetersizlik, değersizlik, “ eziklik ” göstergesi değildir. Yas, sağlıklı ve gerekli bir süreçtir. Kaybı sindirip metabolize edebilmek, yaşantıyı kendine katabilmek ve deneyimden öğrenip gelişmek, olgunlaşmak için yas tutarız.
Tekrar etmek gerekirse kaprislerle dolu, donuk, boş beyinlerle geçirilen tüm zamanlar israf olmakla birlikte ahlaksızca geçirilen zamanın güzel geçtiği sanılır. Tekrar tekrar söylemekten gocunmadan parayı, zamanı aptalca harcadığımızı ve ardından da zihnin boşuna yorulduğunu bilelim. Kaçırdığımız gerçek zevkleri, gezebileceğimiz müzeleri, okuduğumuzda bize muhteşem fikirler katacak kitapları düşünelim; zekice sohbetleri, arkadaşlarla güzelim yürüyüşleri unutmayalım.
•Zevküsefayı takip edene düşense mutsuzluk, mutsuzlukların da en acısı olsa gerek...•
"Kendini beğenmişlik, kendini gösterme peşinde olmak eziklik göstergesidir. Çalışarak başarmanın verdiği onurun yanına yaklaşamaz. Öğrencinin sözüm ona "eğlenceleri" aslında son derece monoton, verimsiz, üstelik içi boş, aptalca işlerden ibarettir."
İçimde o zamana kadar duymadığım bir eziklik vardı. Bu korku değildi, acı değildi. Ancak kendisine ihanet eden insanların duyacağı bir azaptı. Bir ucu iğrenmede biten garip bir duygu. Böyle günlerden birinde idi. Bir ara gözüm karşıdaki aynada kendi hayalime erişti. İki yanma asılmış paltoların arasında kendi yüzümü o kadar memnun ve biçare, o kadar zelil ve her tarafa sürüklenebilir, her şeye mukavemetsiz ve her şeyden istifa etmiş gördüm ki, bir an billûrun beni kusacağını, kendi suratımı ayaklarımın ucuna fırlatacağını sandım.