Yalnızlıktan acı çekmek de bir itirazdır,
–ben kendim hep “çokluk”dan acı çektim...
___
Akıl almaz derecede erkenden, daha yedi yaşımda, hiçbir insanca sözün bana ulaşmayacağını biliyordum; bu yüzden üzüldüğümü gören var mı hiç? Bugün bile herkese her zamanki gönül alıcı davranıyorum, en aşağı olanlara bile değer veriyorum; bunda bir damla olsun kendini beğenmişlik, gizli bir küçümseme yok. Küçümsediğim kimse farkeder bunu: Yalnızca orada oluşum bile, damarlarında kötü kan akanları öfkelendirir...
Bir insanın büyüklüğünü belli eden bence amor fati’dir;
insanın hiçbir şeyi geçmişte, gelecekte, sonsuza dek başka türlü istememesidir. Zorunluluğu yalnızca katlanmak, hele onu gizlemek yetmez – her türlü ülkücülük zorunluluğa karşı bir aldatmacadır–, iş onu sevmekte...
(Yazgını sevmek-amor fati)
" Herkesin kendine göre bir hücresi var. Bazılarınınki daha genişse, neyi değiştirir? Mahkum olduktan sonra hayata, farkeder mi üçe üç bir oda ya da binlerce kilometrekarelik bir ülke? "
Bu açıdan bakınca, yağmurda hüzün gibi birşey galiba: İlk başta aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyetli ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın ki olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, gark olursun ta dibine kadar ve bir kez bu kadar battın mı içine, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne farkeder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar" var.