...çünkü kaybolduğum yere insanların ulaşması
imkansız." diye başlıyordu mektup, "İnsan en azından kendisi için harekete geçmeli, öyle değil mi? Bulunmayı beklememeli."
Bu tarihin ve coğrafyanın ürettiği her bir kelimeyi,duyguyu, olayı, anıyı, hayali,umudu isyanı unutsak.
Yalnızca bir tane Neşet Ertaş türküsü dinlesek.
Unuttuğumuz her şeyi yeniden hazırlayabiliriz.
Yıldız seyahatinin zor yanı, bunu bir insan ömrü içerisinde tamamlamaktır; bunu yapmak ve eve geri dönmekse en az iki kat zordur. Ne diğer yaşam formlarının bizden çok daha uzun ömürlü olması ve birkaç yüzyıl süren bir seyahati en fazla bizim Atlantik ötesi bir uçuşu bulacağımız kadar meşakkatli bulması ihtimalini, ne de genel görelilik kuramının izin verdiği uzay zamandaki kestirmelerden yararlanacak veya gemilerine güç sağlamak için uzay boşluğunun kuantum alan enerjisini kullanacak kadar gelişmiş olan bir medeniyet ihtimalini göz ardı etmemeliyiz. Her iki olasılık da uzaylıların Galaksiyi kolonileştirmesini çok daha olası hale getirir. Fakat bu, bizimkinden biraz daha gelişmiş bir teknolojiye sahip bize benzer varlıklar tarafından yapılabilir. Olası itki sistemleri, nükleer-elektrik roketleri, füzyon roketlerini, yıldızlararası ramjet motorunu ve (benim favorim olan) gezegende konuşlu güçlü lazerler yardımıyla yapılacak "yıldız yelkenlisi"ni" içeriyor.