Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Feride Tiryaki

Feride Tiryaki
@feridetiryaki
İg: @birkitapaldim @birfotografcektim_
"Ey nefsim! Ben, seni kendime boyun eğdireceğim diye yemin ettim. Sen buna ya kendiliğinden razı olursun ya da bunu sana zorla kabul ettiririm!"
Sayfa 395Kitabı okudu
Reklam
Kadının Sevapta Üstünlüğü
MEDİNE’DE, peygamberimize ilk iman edenlerdendi Esma. Peygamberimiz güzel konuşmasından dolayı ona kadınların hatibi ünvanını vermişti. Esma bir gün Peygamberin huzuruna geldi. Dedi ki: “Anam babam sana feda olsun ya Resulallah. Ben sana kadınların elçisi olarak geldim. Allah seni bütün erkek ve kadınlara peygamber olarak göndermiştir. Biz sana ve senin Rabbine iman ettik. Kadın olduğumuz için evlerimize kapandık kaldık, nefislerinizi tatmin ettik, çocuklarınızı karnımızda taşıdık. Siz erkekler ise Cuma namazı kılmak, camiye ve cemaate girmek, hasta ziyaret etmek, cenazelerde bulunmak, birden fazla hacca gitmek gibi hususlarda bize üstünlük sağlamış bulunuyorsunuz. En önemlisi Allah yolunda cihat etmek... Siz hac, umre ve düşmanla savaşmak için evlerinizden çıktığınız zaman mallarınızı biz koruruz. İplik eğeriz, size elbise yaparız. Çocuklarınızı besleriz. Peki, biz sizin kazandığınız hayır ve sevaplarda size ortak olamaz mıyız?” Esma’nın bu sözleri peygamberimizin çok hoşuna gitmişti. Ashabına dönerek dedi ki: “Siz bir kadından din konusunda bundan daha güzel bir soru duydunuz mu?” Peygamberimiz sonra Esma’ya dönerek: “İyi anla ve seni buraya gönderen hanımlara da iyi anlat. Bir kadının kocasıyla güzel geçinip onun hoşnutluğunu kazanması sevap bakımından o saydığın üstünlüklerin hepsine denktir...” buyurdu. O aynaydı: Müjdeleyen Beşir’in...
Hele, dini terbiyenin ve Allah sevgisinin huy ve ahlâk üzerindeki paha biçilmez etkisine, tecrübe ve gözlemlerim arttıkça daha kuvvetle inanıyorum. Allah duygusundan ve sevgisinden uzak bir terbiye yalnız fayda ve çıkar düşüncesine dayanır. Fakat din terbiyesi gönüllü, karşılıksız ve yücedir. Bu terbiye insanı yükseltir, iyiliği ve adaleti, hiç bir çıkar düşüncesine saplanmadan, sevdirir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Cenab-ı Hak, Hz. Peygamber aleyhissalâtu vessellemin hanımlarının şeref ve üstünlüğünü yedi şeye bağladı. Diğer kadınların şeref ve üstünlüğü de bunlarla ölçülür. Kim bu işleri yaparsa dünya ve ahiret şerefini elde etmiş olur. Bu yedi şey şunlardır: 1. Gizli ve açık her durumda Allah’tan korkmak. Bu, bütün şereflerin temelidir. 2. Erkekleri kendisine meylettirecek cilveli söz ve diğer şeylerden korunmak. 3. Sürekli evinde kalmak ve bir zaruret yokken dışarı çıkmamak. 4. Yabancı erkeklerin bulunduğu bir ortamda süslerini göstermemek, süslerini ortaya çıkaracak şekilde yürümemek. 5. Namazını güzelce kılmak ve sadaka vermek. 6. Allah’a ve Resûlüne itaat etmek. Kocaya itaat de buna girer. 7. Allah’ın zikrine sarılmak ve evinde sürekli Allah’ın kitabını okumak.
Ey Hâşir (a.s.m.)! Sadırlardan satırlaradır hicretimiz. Sana sunacağımız bir kelamın peşindeyiz. Kelam dünyamız çöl. Kelimeler divane, tüm imgeler manalarını yitirmiş. Kalbimiz kalbinize değmek için çırpınıyor, hayal huzurunuzda ellerinize tutunmak için aman diliyor. Sırrın kalbimizde, Rabbimizin sırrıyla. Muhabbetullah gülleri dökülmüşse kalbimize, biliriz ki sevdik Sizi. Huzurunuzdayız. Buyuruyorsun: “Kıyamet günü olunca perde gerisinden bir münadi (seslenen) şöyle seslenecek: ‘Ey mahşer halkı gözlerinizi kapayın! Fâtıma binti Muhammed geçecek.’” Örtü konusunda nasıl olunması gerektiğinin ölçütü ‘Fâtıma’n Ciğerpare’n hayırlı kadını tanımlarken demişti: “Hayırlı kadın, helalinden başkasının dikkatini çekmeyecek şekilde giyinendir.” Fâtıma’n örtüsüne o kadar düşkündü ki cenazesinin gece gömülmesini istemişti. Ola ki kefen ile vücut hatları belli olur. Cenazesine dört kişiden fazla kimsenin gelmesini de istememişti. Benliği öyle hafa toprağına bürünmüş, Rabbinin rızasını öyle talep etmişti ki Allah, haşirde onu özel kılacaktı. Onu öyle aziz edecekti ki onu görmek herkese nasip olmayacaktı. Esmanın aynası, ibadetlerin lezzeti ve tadı olan örtü, kadını Fâtıma misal aziz ederken derdi; “Ya AZİZ! Ya ŞEKÛR!”
Reklam
Şimdi ikiniz de okuyorsunuz. Bunu niçin yapıyorsunuz? Kültürünüzü artırmak, ufkunuzu açmak ve bir meslek sahibi olmak için okuyorsunuz. Bu okumuşluğunuz kocalarınıza karşı bağımsızlık kazanmak için olmasın. Sakın kocanızla güç mücadelesine girmeyin. Yoksa kaybeden hem siz hem de kocanız olur. Böyle yapmadığınızda sizi hep koruyup kollayacaklardır. Çünkü koruyup kollamak onların yaratılışlarında var. Etrafınızda görüyorsunuz, televizyonlardan izliyorsunuz, kitaplardan okuyorsunuz her geçen gün güçlü ama mutsuz, güçlü ama gözyaşı döken kadınların çoğaldığını."
Ben bu ülkeye inananlardanım. Yanlışlarımızı söylemem, doğrularımızı görmemi engellemiyor. Ben de bir Türk olduğum için, yaptığım her espri ya da eleştiride kendimi gösteriyorum! Kendi hatalarımıza gülebilmemiz, kendimize güvenimizi gösteriyor. Dünyayı gezdim, kararımı verdim, Türk olmak güzel şey! Ben de sizin gibi inanıyorum ki, Türkiye şu anda dünya ligin de gelebileceği en iyi yerde değil. Ataletimizi ve öğrenilmiş çaresizliğimizi yendiğimizde sıralamadaki yerimizin değişeceğine eminim. Biz bu alt sıralara ait değiliz, daha üst liglerde asırlarca yaşadık. Onlarca farklı milleti yüzyıllarca yönettik. Bir kez yapabilen, bir kez daha yapabilir. Tarihin tahterevallisinde yükselme sırası bir gün tekrar bize gelecek! Galatasaray'ın UEFA kupasını kazandığı maçlarını evimde değil gidip varoş kıraathanelerinde izledim. Yabancılar karşısında elde edilen başarıların psikolojisini 'doğal ortamında' gözlemek istedim. Gördüm ki, Türk insanının içindeki başarılı olma isteğinin şiddeti en büyük sermayemiz. Yükselmek için T.H.Y (Tutku, Hedef, Yetenek) şarttır. Tutkumuz yeterli, şimdi bu tutkuya bir hedef göstermek gerek. Bir de işlerini dünya standardında iyi yapan yetenekte insanlar yetiştirmemiz gerekiyor. Bu rüyaya inanıyorsanız, kendinizi başarılı yapmakla işe başlayın. Türkiye'nin başarısı da sizinle başlar!
İslam dininin kader inancı ile Doğu kültürünün kadercilik anlayışı aynı şey değildir. Kadercilik anlayışı kader inancından önce de vardı! Kader inancında, kişi elinden gelenin en iyisini yaptıktan sonra sonucu Allah'ın takdirine bırakır. Kural, 'Gayret bizden, takdir Allah'tandır. Kadercilik anlayışında ise kişi, elinden gelenin en iyisini yapma işini de Allah'a havale etmiştir! Kural, 'Saldım kendimi çayıra Mevlam beni kayıra'dır.
Defalarca denediğiniz halde her defasımda başarısız olduğunuz bir konuda, her sabah kendinize üç soru sorabilirsiniz. 1. Bende değişen bir şey var mı? 2. Çevremdeki şartlarda değişen bir şey var mı? 3. Hedeflediğim şeyde bir değişiklik var mı? Sizin içinizde, çevrenizde veya hedeflediğiniz kişi veya işte bir değişiklik varsa, hemen bir daha şansınızı deneyebilirsiniz. Hiçbir değişiklik yoksa ne yapmalı? Bir, kendinizi değiştirmek, önünüzdeki engelin üzerinden aşacak şekilde kendinizi geliştirmek elinizde. İki, yolunuz tıkalı olabilir ama yönünüz tıkalı olamaz. Aynı amaca giden yeni bir yol arayın, bulamadıysanız yeni bir yol açın.
Evler tünek olmuş ötüyor bir sürü baykuş... Sesler de: "Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş!" Lâkin hani milyonları örten şu yığından Tek kol da "Yapışsam..." demiyor bir tarafından! Sahipsiz olan memleketin batması haktır; Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır
Sayfa 29
Reklam
Zihne muhatab olan kadın; “Bir işaret bir misal; Ayrılık remzi visal... Allah’a yol bir timsal”dir. Sadece şekil ve suret itibariyle tanınan kadın ise; “Dipsiz hasrete tuzak; En yakınken en uzak... Tadı zehrinde erzak”tır.
Doksan yaşında iffet yarası her gün biraz daha derinleşen bir dede, torununa yazdığı bir mektupta şunları söylemiş: “Sevgili Kızım! Seni yarı çıplak halde görmek beni kahrediyor. Uykularımı kaçırdın. Her gece başımı iki elimin arasına alıp içinden çıkılmaz düşüncelere dalıyor, kendimi toparladığımda ise ellerimi kaldırıp, ‘Ya Rabbi! Canımı al da bu kahredici görüntüleri seyretme mahkumiyetinden kurtulayım.’ diye yalvarıyorum. Fakat duam kabul olmadı. Dünyada daha çekeceğim ızdırab varmış. Bütün bunlar bir tarafa, asıl ahireti düşünüyorum, nasıl Allah Rasulü’nün  huzuruna varıp da ‘Bunlar benim ailemden.’ diyebilirim. Dünyasını yıktığınız dedenizin ahiretini de mahvettiniz.”
Diyor ki Voltaire (ö.1778): “Tanrı olmasaydı da biz onu icat etmek zorunda kalacaktık. Çünkü bütün doğa onun bize var olduğunu haykırmaktadır.”
“Sizden önceki ve sonraki nesillerin haberi, aranızdaki meselelerin çözümü O’ndadır. O, hak ile bâtılı ayırt eden kesin bir doğrudur. Komedi değildir. Kim bir zorbadan korkarak O’nu terk ederse Allah O’na öldürücü darbe indirir. Kim O’ndan başka yol gösterici ararsa Allah Teâlâ O’nu saptırır. O, Cenâb-ı Hakk’ın sağlam ipidir. O, zikr-i hakîm, sırat-ı müstakîmdir. İstekler O’nunla masrufunda kalır. Diller O’nunla rekâketten kurtulur. âlimler O’ndan usanmaz. Çokça tekrarı yeniliğine halel getirmez. İnsanı hayrete düşüren yönleri bitip tükenmez. O, öyle bir kitaptır ki cinler O’nu işittiklerinde şöyle demekten kendilerini alıkoyamadılar: ‘Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur’an dinledik de O’na inandık.’2 Kim O’nunla bir görüşü desteklerse doğru söyler. Kim O’nunla amel ederse mükafatlandırılır. Kim O’nunla hükmederse adil olur. Kim O’na çağırırsa doğru yola ulaştırılmış kabul edilir.” Tirmizî, Kitab-u Fedâili’l-Kur’an, H. no: 2915
Bana kulak ver ki, sana seslenebileyim. Akıl bir süngerdir, kalpse bir nehir. Çoğumuzun emmeyi akmaya yeğlemesi tuhaf değil mi?
78 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.