Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslam dünyasının büyük düşünürler ve bilim adamları yetiştirdiği ve bunlar arasında, Razi, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşt, İbn Haldun, al Kindi vb... gibi nice örneklerin Batı dünyasını etkiledikleri doğru olmakla beraber, bu simalardan hiçbirisi Kur’an’ı kaynak edinip ilim yapmış değildir; çünkü, Kur’an ile gerçek anlamda ilim yapılamayacağını en iyi onlar bilmişlerdir. Bundan dolayıdır ki, Kur’an’a. bağlıymış gibi görünmekle beraber (çünkü, aksi takdirde dinsizlikle suçlanıp yok edilebilinirlerdi), gerçekte Kur’an’dan yararlanarak değil, Eski Yunan kaynaklarından feyz alarak ilim yapabilmişlerdir. Yaparken de çoğu kez, belli etmeden, Kur’an’a aykırı ve Kur’an verilerine ters düşer şekilde iş görmüşlerdir. Diğer yayımlarımızda (özellikle Aydın ve “Aydın” adlı kitabımızda) değindiğimiz gibi, eğer Kur’an’ı dışlamamış ve sadece Kur’an’a dayalı olarak ilim yapmaya kalkmış olsalardı, o ünlü yapıtlarından hiçbirini sergileyemezler, “müneccim başlılıktan” öteye geçemezlerdi. Nitekim, Farabi ve İbn Sina gibi nice ünlüler, Eski Yunan’ın fikir zirvelerini, örneğin, Aristo’yu yüzlerce kez okuduklarını söylemekle övünmüşlerdir. “Faylasuf al Arab” diye ün salan alKindi (ö. İS 819), Aristo’yu, başına taç yapmıştır.
❛❛ HERKESİN OKUMASI GEREKEN ALTIN TAVSİYELER,
◆ Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsâit zamânıdır. ◆ Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsâit yeridir. ◆ Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Reklam
Galib'in asıl şöhretini sağlayan, kendisi­nin de övündüğü mesnevi:
Araplarda "Beni-mahabbet- Sevgioğulları" denen bir ka­bile var. Temmuzun güneşinden başka giyimleri, cihanı yakıp yandıran yalımdan başka içimleri olmıyan, avlandıkları za­man, ancak kendilerini vuran bu kabile ulularından birinin bir oğlu, bir başkasının da bir kızı doğuyor. Bir gecede doğan bu iki çocuğun erkeğine
2101 beyit olan ve teşhis esasına dayanılarak yazılmış bulunan bu mesnevi, gerçekten de edebiyyatımızda eşsizdir.Kitabı okudu
Onyedinci Lem'a (Zühre'den gelmiş "Onbeş Nota"dan ibarettir.) بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ Mukaddime Oniki sene evvel inayet-i Rabbaniye ile, marifet-i İlahiyede bir hareket-i fikriye ve bir seyahat-i kalbiye ve bir inkişafat-ı ruhiyede tezahür eden bazı lemaat-ı tevhidiyeyi Arabî olarak Notalar suretinde
Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz bu dualarla dua ettiği zaman taraf-1 ilâhiden "peki yaptım" buyurulduğu Müslim ve Tirmi- zi'de rivayet edilmiştir. Ilerideki surelerde de bunlara cevaplar göreceğiz. Ezcümle sure-i Al-i Imran bu nusret duasına bir cevap olarak başlayacaktır. Kütüb-ü Sittede Ibn Mesud dan rivayet olunan bir hadis-i nebevide buyurulmuştur ki: "Her kim geceleyin süretü'l Bakara'dan iki ayet okursa ona kifayet kofo eder." Hakim ve Beyhaki'nin Ebu Zer'den tahric ettikleri bir diğer hadis-i şerifte de Fahr-i Risalet buyurmuştur ki: "Allah Teâlâ sûretü'l Bakara'yı iki ayetle hitama erdirdi ki bunları bana arşın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, kadın- larınıza, oğullarınıza belletiniz, ta'lim ediniz. Çünkü bunlar hem salattır hem Kur'an'dır hem duadır. "Hz. Ömer ve Hz. Ali (ra) dan mervidir ki her biri "akil bir adam görmezdim ki sure-i Bakara'nın ahirindeki bu iki âyeti okumadan uyusun." demişlerdir. "Cibril Resulullah'a sure-i Bakara'nın ahirinde "amin' telkin etti." diye de Ebu Meysere'den mervidir. Hemen Cenab-ı Allah biz kullarını da duaların manalarını fehm ve kenmuktezasına ittiba' ile va'dettiği feyz-i icabetinden büyük büyük nasiplerle kamyab buyursun. Amin."
Bak sana diyor, tebessüm bey, feyz al!
... inancını kaybedersen yaşamayı kaybedersin. Yaşamayı kaybedersen hayatını mahvedersin.
Reklam
Sâmi Efendi'ye (1838-1912) mülâkî oluşunu kendisi şöyle anlatırdı: "Biz ta'lik yazmak istediğimiz sırada kendilerinin biricik kızı vefat etmiş, üzüntüsünden yazı göstermiyordu. 'Sultan Hamid irâde etse göstermez, lâkin bir reddedemiyeceği kimse Özbekler Şehi Edhem Efendi'dir' dediler. Hemen, ebri hocamız olan Şeyh Efendi'ye koşduk. Bizi Sâmi Efendi'ye götürdü. Derse başladık. Ertesi hafta gittiğimizde, arkadaşım Abdülkadir'in meşkine baktı. 'Bir daha böyle gelirsen, kendimi evde yok dedirtirim' dedi. Benim meşkimi de şöyle elinde sallayıp 'Al bir mel'abe-i sibyan (çocuk oyuncağı) daha!" demez mi? Dünya başıma yıkıldı zannettim. Bir dahaki sefere çalışmaz mısın? Sonraki hafta korkudan titriyerek gittik. Meşke şöyle bir bakdı. 'Hımm, bizim tekdirin fâide-i azîmesi (azarlamanın büyük faydası) görülmüş' dedi. Hazret'in vefatına kadar on sene kendilerine devam ile çok feyz aldık."
Sayfa 356 - Necmeddin Okyay
Şemseddin Tebriz'den gelen bir devlet dolabıdır, el çırp, feyz al ondan, ne diye şu kuyunun dibinde oturakalmışsın?
İslam dünyasının büyük düşünürler ve bilim adamları yetiştirdiği ve bunlar arasında, Razi, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşt, İbn Haldun, al Kindi vd... gibi nice örneklerin Batı dünyasını etkiledikleri doğru olmakla beraber, bu simalardan hiçbirisi Kur’an’ı kaynak edinip ilim yapmış değildir; çünkü, Kur’an ile gerçek anlamda ilim yapılamayacağını en iyi onlar bilmişlerdir. Bundan dolayıdır ki, Kur’an’a bağlıymış gibi görünmekle beraber (çünkü, aksi takdirde dinsizlikle suçlanıp yok edilebilinirlerdi) gerçekte Kur’an’dan yararlanarak değil, Eski Yunan kaynaklarından feyz alarak ilim yapabilmişlerdir.
Müştâk-ı dîdârım derd-i derûnum Lutfeyle sultânım ağlatma beni Alışdı derûnum yandı berûnum Lutfeyle sultânım ağlatma beni LUTFÎ kurbân olsun Âl-i abâ’ya Te’sîr eder âhım bâd-ı sabâya Nazlı niyâzımı koyma hebâya Lutfeyle sultânım ağlatma beni Müştâk-ı dîdâr: Sevgilinin yüzünü görmeye iştiyaklı, aşırı istekli. Derd-i derûn: Gönül derdi. Berûn (Birûn): Dışarı, dış. Derûn: İç, bâtın, gönül âlemi, rûhânî âlem. Bâd-ı sabâ: Seher vakti doğudan esen ve güllerin açmasını sağlayan latîf rüzgâr. Tasavvufta: Rûhânî âlemden esen feyz ve safâ bahşeden nefhalar.
Reklam
Gazel 30
Kesret ile eyle salât İnd-i Hudâ bul derecât Salât kabûl-i münâcât Salât olur derden devâ Feyz-i salât ile var ol Âl-i Muhammed’e yâr ol Nûr-i hidâyete gār ol Dilde doğa nûr-i hüdâ Kesret: Çokluk, bolluk İnd-i Huda : Allah yanında, Allah katında Derecât: Dereceler Münâcât: Allah’a duâ etme, yalvarma Gār: Mağara Nûr-i hüdâ: Hidâyetler nûru
Gel ey derd ehli maşukun sakın kaçma cefâsından Bu birgülzâr-ı fânîdir ne tutmuşsun yakasından Gülistanı gülü hardır dolu akreb ile mârdır Yediğin giydiğin nârdır usanmazsın belâsından Unuttun ahd-i mîsâkı cemâli nûr-ı müştakı Ne çok sevdin bu âfâkı geçemezsin hevâsından Ne için âleme geldin ne için nefse kul oldun Ne öğrendin neler bildin
Kin Göster, semâ-yi mağribe yüksel de alnını Dök kalb-i sâf-ı millete feyz-i beyânını Al bayrağımla çık, yürü, sağken, zafernümâ Bir gün şehid olunca da olsun kefen sana!.. Ey makber-i muazzam-ı ecdâdı titreten Düşman sadâsı! Sus, yine yükselme gölgeden! Kâfir! Hilâl-i râyet-i İslâm'a hürmet et; Toplar boğar hitâbını dağlarda âkıbet; Dağlar lisana gelse de anlatsa hepsini Binlerce can dirilse de nakletse geçmişi; Garbın cebin-i zâlimi afvetmedim seni Türküm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi! Ben şûrezâr-ı kalbimi kinimle süslerim, Pençemde bir silah ile feryadı dinlerim Kabrinde müsterih uyu ey nâmdâr atam Evlâdının bugünkü adı sâde intikam! Emin Bülend. (Emin Bülend Serdaroğlu... Galatasaray'ın kurucularından kulübün 2 numaralı üyesi ve Galatasaray'lı futbolcudur. Bu şiiri Victor Hugo'nun Mavi Gözlü Yunan Çocuğu adlı şiirine karşılık olarak cevaben yazmıştır...)
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.