💦BİR FIKRA💦
Temel’in çalıştığı eczane o gece nöbetçiydi. Her zamanki
gibi müşteriler tek tük geliyordu. Gecenin ilerleyen saatinde
eczanenin kapısı tekme gürültüsü ile açıldı ve içeriye elinde
tabanca olan maskeli bir soyguncu girerek, Temel’e seslenir: – Kasadaki paraları çabuk boşalt!…
Temel, işin ciddiyetini kavramıştır ama yine de söylemeden
edemez: – Ula deli misun, nesun? Hani reçeten😂😂
Kitap o kadar güzel ve akıcıydı ki birkaç saat içinde bitirdim kitabı.
"Nasıl bir yazarsın ki sen öyle 1963'lerde yazdıkların hala günümüzde geçerliliğini koruyarak yaşanmaya devam ediyor..." demekten alamadım kendimi.
Kitap 5. sınıfa giden Ahmetle babasının işi dolayısıyla İstanbul'dan Ankara'ya taşınan Zeynep'in mektuplarından oluşuyor. Evde, okulda neler yaşadıklarını anlatıyorlar birbirlerine. Çocuk gözüyle o kadar güzel anlatmışlar ki ailelerini, öğretmenlerini. Aslında her gün yaşıyoruz bunları, yaşatıyoruz çocuklarımıza. Kendi söylediklerimizle yaptıklarımızın çelişkilerini okurken hem güldüm hem de düşündüm çoğu zaman ben de yapıyorum bu fıkra mahiyetindeki davranışları diye.
Hatta Ahmet ve Zeynep'in kitapta yaşadıkları olaylar "Hababam Sınıfı" filmlerine senaryo olmuş.Okuduğunuzda hemen fark ediyorsunuz bunu.
Çocuğunu dahi olarak yetiştirmeye çalışan babadan tutun, önceki öğretmenimizin tüm söylediklerini unutacaksınız diye bağıran öğretmene, öğretmeninin ödevleri okumadığın anlayıp ödevlerinden maç anlatan ilkokul öğrencisine kadar neler neler var kitapta.
Okurken kitapla hem çok gülecek eğleneceksiniz hem de çok düşüneceksiniz...
Yazarın da dediği gibi sadece çocukların değil anne-baba-öğretmen herkesin okuması gereken bir kitap.
Nasıl anne-baba, nasıl bir öğretmenmişiz çocuklarımızın gözünden Aziz Nesin'in kaleminden okuyun bir kere de...
“ Adamın teki doktora gitmiş. Depresyona girdiğini söylemiş. Hayatın çok zor, çok zalim olduğunu anlatmış. Her tarafı tehditlerle dolu, geleceğin muğlak ve müphem olduğu bir dünyada, kendini yapayalnız hissettiğinden bahsetmiş. Doktor, “Bunun tedavisi çok basit. Şansına, efsane palyaço Pagliacci bu gece sahne alıyor. Git de onu izle. Toparlayacaksın bak görürsün.” demiş. Adam göz yaşlarına boğulmuş, “Ama doktor...” demiş, “...Pagliacci benim.”
Güzel fıkra.
Gülsün herkes.
Çalsın trompet.
Ve insin perde. “
- Markopaşa adında bir gazete çıkacakmış. Bir fıkra istediler abdi acizden (aciz kulunuzdan). Evvel Allah, sonra matbuat konusuna sığındım. Ne olur ne olmaz? Dostlar,komşular ve ev halkı! Şişede durduğu gibi durmaz latife, cepte durduğu gibi durmaz kalem. Helal edin hakkınızı, Basın Kanunu sayesinde fıkra yazmaya gidiyorum. (Markopaşa'dan bir fıkra)
Felsefenin eğlenceli hali!
Harvard’lı iki profesörün felsefe ve mizahı birleştirerek felsefespri adında fıkraları ile oluşturmuş kitabı.
Su gibi akıp giden çok eğlenceli bir kitaptı.
Felsefenin bir çok alt bölümlerine kısa ve öz olarak değinilmiş ve daha iyi kavranabilmesi için de her bölüm için de fıkra ayrılmıştı. Çok derine inmeden anlatılıyor. Felsefe kitaplarına yeni adım atacaklara veya felsefeyi seven ve çerez bir kitap arayanlara öneririm.
İçinde yer alan bir çok fıkra beni eğlendirdi, bazılarında ise çeviri olduğundan dolayı tam oturmamış olduğunu hissettim. Buna rağmen genel olarak eğlenceli ve iyi bir kitaptı.
Fıkra malum: şairliğe heveslenen bir şemsiye imalatçısı yazdıklarını Molière'e yollamış. Üstadın cevabı şu: "Siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, yalnız şemsiye yapın." Biz de sayın şaire: Siz şiir yazın, hep şiir yazın, yalnız şiir yazın diyeceğiz.
Her kart, içine ancak bir cümle sığacak büyüklükteydi. Turgut, sıkıntılı olduğu zamanlar sorulara cevap vermez, bu kartları uzatırdı:
Daha gelmedi
Bir de kantine bak
Bugün yeni fıkra yok
Ben ne bileyim ulan (en çok kullanılan kart)