Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fremdartig

Ama bazen de annemle babam benim geride kalıp onları izlemediğimi görerek sabırsızlandıklarında, o andaki hayatım, babamın keyfince değiştirebileceği, suni bir yaratısı gibi değil, aksine benim için düzenlenmemiş, itiraz kabul etmeyen, müttefiksiz, tek başıma ortasında bulunduğum ve kendi ötesinde herhangi bir şeyi gizlemeyen bir gerçekliğin içindeymiş gibi görünüyordu gözüme.
Sayfa 162Kitabı okudu
Reklam
Gerçekler ve İnançlar
Somut gerçekler, inançlarımızın yaşadığı aleme nüfuz edemez, bu inançları doğurmadıkları gibi, öldüremezler de; onları sürekli olarak yalanlasalar da, zayıflatamazlar.
Sayfa 140Kitabı okudu
Tutkular
[…] gerçekten bilebildiğimiz tutkular, başkalarınım tutkularıdır ancak; kendi tutkularımız hakkında bilebildiklerimizi ise başkalarından öğrenmişizdir. Tutkularımız bizi dolaylı yoldan, ilk dürtülerimizin yerine daha münasip başka dürtüler koyan hayal gücü aracılığıyla etkiler.
Sayfa 123Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tatlar ve Anılar
Ve tıpkı Japonların, suyla dolu porselen bir kaseye attıkları silik kağıt parçalarının suya girer girmez çözülüp şekillenerek, renklenerek belirginlik kazandığı, somut, şüpheye yer bırakmayan birer çiçek, ev, insan olduğu oyunlarındaki gibi, hem bizim bahçedeki, hem M. Swann'ın bahçesindeki bütün çiçekler, Vivonne Nehri'nin nilüferleri, köyün iyi yürekli sakinleri, onların küçük evleri, kilise, bütün Combray ve civarı şekillenip hacim kazandı, bahçeleriyle bütün kent çay fincanımdan dışarı fırladı.
Yönetimin gerçek varoluş sebebi zenginliği koruma ve zenginleri fakirlere karşı savunmak oldugu için, mülk ortaya çıkana kadar yönetimin mevcudiyeti söz konusu değildir.
Reklam
İnsanların bir ülkede kalmaya devam ederek yönetime itaat etme konusunda bir sözleşmeye rıza gösterdiklerini söylemek, birisini bir gemiye götürüp sahilden bir miktar uzaklaştıktan sonra bu adamın gemide kalmaya devam etmesinin kaptana itaat etmek üzere bir sözleşmeyi kabul ettiğini gösterdiğini söylemekle tam olarak aynı şeydir.
Fakirler, zenginlerden herhangi bir fayda ummasalar bile onlara saygı göstermek hususunda güçlü bir eğilime sahip oluyor. The Theory of Sentiment [Ahlâki Duygular Kuramı]'nda da tam olarak açıklanan bir prensibe göre, de bizden üsttekilere karşı duyduğumuz sempati, eşitlerimize ya da bizden aşağıdakilere duyduğumuz sempatiye galip geliyor: Onların mutlu hallerine hayran oluyor, bu atmosfere memnuniyetle giriyor, bunu daha da artırmak istiyoruz.
Kendi değerinin arayışı içine girmek, birimi olmayan bir maddeyi ölçmeye çalışmak gibiydi. İbrenin tık diye sabit bir noktada durması asla mümkün olmuyordu.
İyilik yolda bulunan, gökten düşen bir şey değildir. İnsan insandan göre göre öğrenir iyiliği.
Bir insanın size laterna gibi saat başı propaganda üfürmesi dehşet bir şey. Tekrar tekrar aynı şeyler. Nefret, nefret, nefret… Hadi, hepimiz bir araya gelelim ve bir güzel nefret edelim, durmamacasına. Kafatasınıza bir çekiç girmiş de, beyninize beyninize vuruyor gibi.
Reklam
Her şeye vakit vardır, ama yapmaya değer şeyler hariç. Sahiden önemsediğiniz bir şeyi düşünün, sonra sadece ona harcadığınız zamanı saat saat toplayın ve hayatınızın ne kadarcık bir bölümünü kapladığını hesaplayın. Sonra bir de tıraş olmak, otobüslerde gidip gelmek, tren istasyonları ve kavşaklarda beklemek, edepsiz hikayeler anlatıp dinlemek ve gazete okumak gibi şeyler için harcadığınız zamanı hesap edin.
Dişimi modern dünyaya geçirdiğim, ve onun gerçek malzemesini fark ettiğim hissine kapıldım. Şu aralar tutturduğumuz yol bu; her şey şık ve modern görünüşlü, her şey başka bir şeyden yapılma. Her yer selüloid, lastik, krom kaplı, çelik, gece boyu yanan ark lambaları, başınızın üstünde cam çatılar, hepsi aynı müziği çalan radyolar… Yeşil yok, her yer beton kaplı.
George BowlingKitabı okudu
Asinus asinum fricat. Yani eşek eşeği yalar. Eşek gidip atı yalamaz, geyik ile bir ahbaplığı olamaz. Herkes kendi benzerini bulur, benzerler de birbirlerini övdükçe över. Hiç şüphe yok ki bu da insana iyi gelmez.
... belki de, erkeğin kadını seçtiği bir cemiyet batarken, kadının erkeği seçtiği cemiyet refaha eriyordu. Bunun doğruluğunu ölçmek için, bedeni saiklerine gem vuramayan paşayı seçen Padişahımız’ın memleketiyle, aynı paşayı seçmeyen basit bir kızın memleketini karşılaştırmak kafiydi.
Öfke hem zihinsel hem de sezgisel körlüktür. Öfke, kişinin dışarıda olup biteni görmesini engelleyen gerçek körlüğe benzemez; kalbi ve beyni birbirine düşman eden çaresiz bir karanlık yaratır.
Sayfa 110Kitabı okudu
35 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.