Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gamze Şahin

"Görüyor musun? Bilme tutkusu insanları nasıl bir sona sürüklüyor. Görmek, duymak, bilmek ve öğrenmek isteyen şu zavallı cerraha gösterilmeyen saygı, sadece karanlığı, soğuğu ve sessizliği algılayan ve hiçliği bilen bir cesede gösteriliyor. Onu katleden bu insanlar evlerine döndüklerinde belki de çocuklarına Kubelik'in acı sonunu ibretle anlatacaklar ve bilginin tehlikelerini birer birer sayacaklar. "
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
"Bir insan kendini Napolyon sanıp bundan da mutluluk duyabiliyorsa, onu sözde tedavi edip mutsuz kılmak doğru mu?"
Kişinin yarattığı her etki kişiye bir düşman kazandırır. Toplumda gözde olmak için orta karar olmak gerekir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Perulu Machiguenga dilinde "endişe" sözcüğüne tam olarak karşılık gelen hiçbir ifade yok. Eğer farklı insanlar duyguları farklı şekillerde kavramsallaştırıyorsa onları farklı şekilde de hissediyor olabilirler miydi?"
"Erkek, yorgun düştüğü için evlenir, kadın merak duyduğu için. İkisi de hayal kırıklığına uğrarlar."
Reklam
“İnsanın gençliğini yeniden kazanabilmesi için çılgınlıklarını yinelemesi yeterlidir.”
"İnsanoğlu kendini aşırı ciddiye alıyor. Dünyanın işlediği ilk günah budur. Mağara adamı gülmesini bilseydi tarih çok daha başka olurdu."
"Şeytandan kurtulmanın tek yolu şeytana uymaktır. Karşı gelindi mi ruh kendi kendine yasakladığı şeyin özlemiyle hasta düşer; kendi ürkünç yasalarının korkunçlaştırdığı ve yasallıktan çıkardığı şeye karşı duyduğu arzuyla marazileşir."
"İnsanın birini etkilemesi demek ona kendi ruhunu vermesi demektir de ondan. Bu insan kendi doğal düşünceleriyle düşünmez artık, kendi doğal ihtiraslarıyla yanmaz. Erdemleri sahici değildir. Günahları –günah diye bir şey varsa eğer– ödünçtür. Bu insan başka birinin müziğinin bir yansıması olup çıkar, kendisi için yazılmamış bir rolde oynayan bir aktör. Yaşamanın amacı kişinin kendini geliştirmesidir. Doğamızın gereğini kusursuz olarak gerçekleştirmek: İşte her birimizin burada olmamızın nedeni budur. Oysa şimdilerde insanlar özbenliklerinden korkuyorlar. Görevlerin en yücesini, yani kişinin kendi özbenliğine olan görevini unutmuşlar. Hayırseverliklerine diyecek yok. Açları doyuruyor, dilencileri giydiriyorlar. Gel gör ki kendi ruhları aç, çıplak. Soyumuzda cesaret diye bir şey kalmamış. Belki de hiçbir zaman yoktu. Toplum korkusu –ki ahlakın temelidir–, bir de dinin püf noktası olan Tanrı korkusu: Bizi yöneten iki şey işte bunlar."
Mutsuzlar arasında konuşacak daha fazla şey olduğuna inanıyorum. Mutlu insan yabancılaşıyor.
Reklam
Akranlarımın birer birer öldüğünü gördükçe, beni en çok, "hatırlıyor musun?" diye sorabileceğim kimsenin kalmayacağı gün korkutuyor.
" Peki, başkalarının yaşamasına ya da ölmesine karar veren sultan bir ressamınkinden daha büyük bir sövgüyle kendini Yaradan yerine koymuyor mu? Ya da köleleri olan, onları alıp satan biri?"
Birisi babama bir içkievinin kapısında, bütün Santa Fe halkının alayla söz ettiği Cenovalı bir gemici göstermiş. Santa Fe'liler ona Cristobal Colon diyorlarmış. Bu adam, yeryüzünün yuvarlak olduğunu ve hep batıya gidilirse Hint Adalarına ulaşabileceğini savunuyor, gemi elde etmeye çalışıyormuş.
Balıkların çoğu yaşlandıkları zaman ömürlerini boşu boşuna geçirdiklerinden yakınırlar. Sürekli sızlanır, lanet okur, her şeyden şikayet ederler. Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?
“İktidar hırsı ile dolu, entrikacı ve komplocu kırk müneccim var. Herkese, nasıl giyinmeleri, nasıl yiyip içmeleri, nasıl öksürmeleri, hapşırmaları, ağlamaları, her duruma göre ne söylemeleri, hangi kadınla evlenmeleri, hangi zamanlarda kârılarından kaçmaları ya da ne zaman sarılmaları ve bunu nasıl yapmaları gerektiğini söylüyorlar, insanları, büyüklü, küçüklü, korku ve günah tehdidi içinde yaşatmaya kalkışıyorlar.”
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.