Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gaye Savaş

Gaye Savaş
@gayesavas
"Who ever lov’d, that lov’d not at first sight?"
Eleştirel bir aklın açık seçik bildiği gibi, efsaneler dinlerin ayrılmaz parçalarıdırlar ve inancı zedelemeden onları dışlamak mümkün değildir.
Reklam
İnsanlar inancın gerçek dinsel deneyim olduğunu zannederler ve onun aslında ikinci derecede bir fenomen, daha önceden içimize güven ve bağlılık aşılayan bir şeyin olmasıyla ortaya çıkan bir fenomen olduğunu düşünmezler.
Arkaik insanın en belirgin özelliği, kozmik boyutta doğal nedenlerden daha önemli bir faktör olarak gördüğü, tesadüfün güvenilmezliğine ve değişkenliğine karşı takındığı tavırdır. Rastlantısal olayların iki boyutu vardır; bir yandan, seriler halinde gerçekleşirler, diğer yandan, bilinçdışı ruhsal faktörlerin -yani participation mystique'm (gizemli ortaklığın)- yansıtılması kanalıyla belirgin bir amaçla donatılmışlardır. Arkaik insan kesinlikle böyle bir ayrım yapmaz, çünkü ruhsal olayları fiziksel olaylarla bütünleşecek kadar yansıtır. Bir kaza ona keyfi ve amaçlı bir hareket -canlı bir varlığın müdahalesi- olarak görünür, çünkü olağandışı olayların onu ancak kendi korkusunun veya şaşkınlığının gücünün etkisi kadar etkilediğinin farkında değildir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Analar çocuklarını yaşasın diye doğururlar, dünyada mutlu olsunlar diye doğururlar.
Bizim hukukumuza göre basılmış olup da süreli yayınlar dışında kalan bütün metinleri kitap saymak gerekir. Kitapla broşür (risale), kitapla tarife, kitapla prospektüs arasında bir ayrım ölçüsü yok. Bu konuda Türkiye‘deki durum Hindistan’dakini akla getiriyor. Hindistan’da dört sayfalık bir metin bile kitaptır. Oysa çeşitli ülkeler kitap için bir alt sınır saptamışlardır. Genellikle sayfa sayısı, kimi zamanda bir en az fiyat düzeyi sınır olarak alınıyor. Kanada’da, Norveç’te ve Finlandiya’da 49 sayfayı geçen ve “süreli” olmayan her yayın kitap olarak kabul edilmektedir. Danimarka’da 60, Macaristan’da 64, Belçika’da 40, Çekoslovakya’da 32 sayfa ölçüsü vardır. İngiltere’de ise fiyat esası geçerlidir; bu ülkede bedeli en az 6 peni olan her yayın kitap işlemi görmektedir.
Reklam
Bugün şiir çağdaş şairlerde yeni alanlar, yeni açılar yaratırten belirli bir yönde gelişiyor: Başkaldırma yönünde… Günümüz insanının, uygarlığın bugünkü sıkışık biçimlerinde, çıkmaz sokaklarında, labirentlerinde ilerlerken gösterdiği davranışlara uygun düşüyor bu. Bu biçimler, bu sokaklar, bu labirentler uygarlığın kendisiyse, şiir barbarlığın ta kendisi oluyor. Onun için ahlakı kovuyor. Şiir bütün çağlarda onun için var.
Kalypso: “Demek Penelopeia’ya bu kadar bağlısın, onu bana yeğliyorsun, öyle mi? O benden daha mı güzel?” der. “Hayır elbette, sen bir Tanrıçasın, sen daha güzelsin, Penelopeia’dan daha gösterişli, ondan daha üstünsün, bunu biliyorum. Ama Penelopeia da benim Penelopeia’m, benim karım, orası da benim ülkem”.
"Ne zaman ki biz 'milli'yi doğru olarak, yani salt ulusal anlamında, salt Türk anlamında kullanır oluruz, o zaman milli kültürümüz de hak ettiği yeri ve değeri, sadece Türk toplumu için değil, belki tüm insanlık için kazanır. Bir değere sahip olmanın ilk yolu o değeri doğru ve iyi tanımlamak, benimsemek ve nihayet o değere içtenlikle hiç bir çıkar düşünmeksizin ve art niyetli olmaksızın inanmakla olanaklıdır."
..."En sade örneğiyle bir ülkede, bir yabancının kendi ülkesinden bir şey görmesi halinde duydugu sevincin altında, bu, yani evrensel kültüre katkı yapmış olmanın gururu yatar. Tıpkı yurtdışında bir dönerci dükkanına, bir Türk lokumuna rastlamak gibi ya da futbolumuzun uluslararası standartlara uyması, Eurovision yarışmasında sonuncu olmamamız gibi... Bir doktorumuzun Amerika Birleşik Devletle- rinde bir virus bulması gibi... Ya da bir diğer dilde, bizden bazı sözcüklere rastlamamız gibi... Bu tür olguları gururla, sevinçle karşılıyorsak karşıtı durumları da doğal ve kaçınılmaz karşılamamız gerekir, beklenir."
Gerçek dostları olan hiç kimse, tüm dünya düşman olarak karşısına dikilse bile, gerçek yalnızlığın ne olduğunu bilmez.
Reklam
Herhangi bir dönemin şiirine, yalnızca o dönemdeki insan eğilimlerini tanımak için de bakılabilir. Bu amaçla yola çıkan birinin, en iyi değil ama en tipik şairin ortaya koyduklarını göz önüne alarak o dönemdeki genel karakteri yansıtan bilgileri sağlaması mümkündür.
Geçen yüzyılın ikinci yarısından sonra başkaldırma, artık eski değerlere başkaldırma ile birlikte oldu. Bu, Türk şiiri dışında da böyledir. Gelenek kelimesinin bütün dünyada negatif çağrışım yapması ve çağrışımdaki negatifliğin "anlaşılabilir" olması, eski değerlerin gözden düşmüş olması yüzündendir.
....gözleri açık ama madem ki görmüyor böyle görmeden bakmak bakmamaktan beter gözlerini örtebiliriz
Sanki soruyor bana Ne zaman olurum sana Gelincik.
Belki de size verilenin ne olduğunu, size verildiğinde anlamadınız.
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.