Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
304 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Merhabalar size tarihi bir kurgu ile geldim
Emirhan Yavuz Köseoğlu
Emirhan Yavuz Köseoğlu
#ikiyetimkılıç yazardan okuduğum ikinci kitap çok severek okudum. Zindana düşen prangalı yiğidin zihninde istiklal, Yalnızlığında kendi kendine eder hasbihal , Zikrinde tamah kalmayınca zebani olur lal, Eder mi bilinmez rûz-i mahşerde hakkın helal . Kitabımız 1025- 1036 yılları
Tuğrul Ve Çağrı İki Yetim Kılıç
Tuğrul Ve Çağrı İki Yetim KılıçEmirhan Kalhan · 07 okunma
·
Puan vermedi
Merhaba Bugün sizleri tarihi bir yolculuğa çıkartacak romanla geldim
Emirhan Yavuz Köseoğlu
Emirhan Yavuz Köseoğlu
kaleminden @kutluyayinevi yayınlanmış olan #ikiyetimkılıç eseri ile geldim. Tarih 1000. yılların başı her şey Aslan beyin Gazneli Mahmut tarafından davet edilip eser alınmasıyla başlıyor.Aslan bey Türk beyleri arasında sevilen sözü dinlenen bir beydir oğluyla saraya davet ediliyor ve zindana kapatılıyor oğlu Kutalmış bir yolunu bulup ellerinden kurtuluyor.Kutalmış kurtulmasına kurtuluyor ama babasının esareti ve intikam ateşi onu rahat bırakmıyor diğer obanın beylerinden bu dönemde geliyor obanın yönetimini elini alıyor.Çağrı ve Tuğrul da diğer obanın beyleri onlarda pek gönüllü olmasalarda amcalarını kurtarmak için Kutalmış be kardeşine yardım ediyorlar.Çağrı ve Tuğrul daha aklı selim hareket etmek istiyorlar ama bunu amcaoğlularına anlatamıyorlar sonuç birçok Alpin canına mal oluyor kendisinde ağır yaralanıyor ama intikam almak için hep sabırsız davranıyorlar ve ikinci kurtarma girişiminde Kutalmış da esir düşüyor.Bunun üzerine kardeşi devir alıyor intikam bayrağını . Tüm bunlar yaşanırken yeni yeni yurt kurmaya başladıkları için zamanın sultanı ve diğer düşman beyliklerlede mücadele etmeleri gerekiyor.Ayrıca insan görünen düşmanla savaşması daha kolay ama içerdeki hainlerin varlığı düşmandan daha çok üzücü.Kutalmış ve kardeşi Resul ‘ün fevri davranışlarına sinir oldum ve tabi ki hainlere.Sizde bu toprakların nasıl mücadele ile kazanılıp vatan olduğunu merak ediyorsanız tavsiye ederim.Ayrıca betimlemeler sayesinde olayları sanki film sahnesinde izliyor gibi hissediyorsunuz.
Tuğrul Ve Çağrı İki Yetim Kılıç
Tuğrul Ve Çağrı İki Yetim KılıçEmirhan Kalhan · 07 okunma
Reklam
İran'ın Gözünden Osmanlı
''İran'a şimdiye kadar hükmeden padişahlar içinde Sünni yok muydu? Buna da gerek yok. Bu saltanata asırlara hanedanınızın üyeleri sahip olmuşlardı. İçlerinde hangisi Şii'ydi? Hangisine İranlılar itaat etmedi? Emin olunuz ki saltanatı bir sülaleye bağlamak saadeti yalnız Osmanlılar'a mahsustur. İran üzerinde Safeviler'in hükümet hakkı ne kadar ise sizin de o kadardır. Belki sizin hakkınız bizden fazladır. Çünkü saltanatınız hem daha eski hem daha uzundur. İranlılar, Gazneli Mahmut'tan sonra hanedanınız sayesinde ettikleri rahatı, gördükleri saadeti tarihlerde okuyorlar. Kırım'daki adaleti buradaki zulüm ile karşılaştırmaktan da aciz değildirler. Teşebbüs doğru yapılırsa maksadın gerçekleşeceğinden şüphe etmek yersizdir. Aciz kaldığımız hâlde Osmanlı toprağına geçme kararı yine elimizde duruyor.''
Sayfa 191 - PerihanKitabı okudu
Yoklansın kafası mezarda her ölenin, Farkı var mı bakalım, hükümdarla kölenin? Gazneli Mahmut
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Nasır -ı Hüsrev / Sefername. Çeviren: A. Naci Tokmak. Yazarın tam künyesi Ebu Muin Nasır bin Hüsrev bin Haris el Kubadiyani/ Kabadiyani el Mervezi'dir. 1004 yılının Ağustos ayında, Horasan bölgesindeki Belhnşehrinin Kabadiyan kasabasında doğmuştur. Toprak sahibi, varlıklı bir aileden gelen Nasır -ı Hüsrev, Fars ve Arap dil ve edebiyatları dışında ilahiyat, tefsir, felsefe, mantık, aritmetik, geometri, astronomi, astroloji, tıp, eczacılık ve müzik gibi zamanında geçerli hemen hemen bütün ilimlerde tahsil görmüş, hafız ve nakkaş'tır. 1020- 1040 yılları arasında Gazneli Mahmut ve oğlu Mesut'a katiplik yapmış, 1040 yılından 1045 yılına kadar da Selçuklulara hizmet etmiştir. Gördüğü bir rüya üzerine, önceki sürdüğü hayattan el çekerek, hacca gitmeye karar vermiş, kardeşi ve yanındaki kölesi ile birlikte 7 yıl süren uzun bir yolculuğa çıkmıştır. Hac görevi için Selçuklu topraklarından Anadolu'ya, Anadolu'dan Suriye üzerinden Kudüs'e, Kudüs'ten Mısır'a, Mısır'dan deniz yoluyla Hicaza, Hac görevlerini tamamladıktan sonra da Basra üzerinden tekrar kendi şehrine dönmüştür. Bu yolculukta yaşadıklarını da kitap haline getirmiştir. Etkileyici bir dille gördüğü şehir ve kasabaların insan ve tabiat tahlillerini yapmış, coğrafyanın manevi ikliminden bahsetmiştir. Farsçadan Türkçeye tercümesi de iyi bir şekilde yapıldığı için, okuyucunun sıkılmadan takip edeceği bir kitaptır. #Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
Sefername
SefernameNasır-ı Hüsrev · Devamend Yayınları · 202022 okunma
Reklam
Tarih -i aşk vel muhabbet
Gazneli Mahmut bin sebüg tekin Biruni 'ye " sarayımin hazinesi"demişti. Sen de ey yâr -î nazenin, gönlümün fatihi, aşkımın tarihisin
Zenginlerin malını müsadere eden Gazneli Mahmut
Bir keresinde ona, Nişabûr da bir şahsın çok malının olduğunu söylediler. O șahsı Gazne'ye çağırdı. Ona "Kulağımıza geldiğine göre sen Karmatiler mezhebine mensupmuşsun." dedi. Zengin adam "Ben, Karmati değilim. Ama Hudâ-yı azze ve celle, beni dünya mallarından gani ve zengin yapmıştır. Her neyim varsa benden alın ve bu [kötü] adı benden kaldırın." dedi. Sultân, onun mâllarını aldı ve o adamın akidesinin güzelligi konusunda bir nişân yazmalarını buyurdu.
Sayfa 125Kitabı okudu
Gazneli Mahmut'un oğullarına sorusu
Yeminüd-devle Mahmud bin sebüktegin hastalığının başlarında oglu Muhammed'e "Bana hak váki olursa, benden sonra hangi işle meşgul olacaksın, [ne yapacaksın]?" diye sordu. Muhammed Namaz, oruc ve sadaka verir, babamın türbesinin yanında durup Kur'án okur ve bunların sevabını babamın temiz ruhuna bağışlarım." dedi. Sonra Sultan, ayni soruyu Mesûd adindaki diğer oğluna sordu. Mes'ud "Ben, senin kardeșin İsmail'e yaptığını yaparım." dedi. Sultân bu cevaba öfkelendi. Sultân Mahmůd ve Emir İsmail in hikâyesi şöyle idi: Sultân, onu Gazne Kalesi'den ahid ve misáklarla çıkardı. Dost meclislerinden birinde Eğer ben, senin eline esir düşseydim, senin benim hakkımdaki düşüncen ne olurdu?" diye sordu. İsmail saflığından ve temiz karakterinden "Eğer sana karșı zafer bulaydım, seni kaleye gönderirdim ve eşya, mâl, gulâm, câriye ve geçim vasıtalarından istediğin her şeyi hazırlar ve onları senin beğeneceğin şekilde hâzır ve âmâde ederdim." dedi. Sultan Mahmud, bir müddet sonra bu sebeplerden İsmail'i, Cüzcan valisine gönderdi ve ona, onun düşündüğü gibi davrandı.
Sayfa 122Kitabı okudu
Sultan Gazneli Mahmut bağımsızlığını ilan ettikten sonra Bağdat'taki halifeye bir mektup yazarak, isminin hutbeye ve akçaya yazılmasını istemişti. Halife bu öneriyi kabul etmekten kaçınınca, Sultan Mahmut ikinci bir mektup göndererek halifeyi tehdit anlamında "Bağdat'ın tüm taşını ve toprağını illerim üzerinde Gazne'ye taşımak istesem bunu yapmaya gücüm yeter" diye yazmıştı.Bunun üzerine halife Sultan Mahmut'a kapalı bir mektupla cevap göndermişti. Sul-tan Mahmut halifenin mektubunu açınca, içinde besmele, besmeleden sonra bir "uzun elif", açıklığın ortasında "lam" ve mektubun sonunda da "mim"harferini, daha sonra Allah'a hamd ve Peygamber üzerine salavattan başka bir şey görmedi. Bu cevaba bir anlam veremedi ve şaşkınlık içinde çevresindekilere sordu. Onlar da bir anlam çıkaramadı.Sonunda devrin büyük alimlerinden Ebü Bekir Kuhistani'ye soruldu. Kuhistani, bu işaretler üzerinde uzun müddet düşündükten sonra, mektuptaki remizleri çözdü ve halifenin amacını anladı. Sultan ona "Bunun anlamını söyle ne istersen vereyim" deyince, Ebü Bekir "Siz halifeyi fillerle tehdit ettiniz. O da size cevap olarak bu mektubu gönderiyor. Mektupta 'elif, lam, mim' harfleri var. Bu harfler "Rabbin fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi? .. 'anlamını kapsayan fil suresindeki ayet-i kerimeyi anlatıyor" dedi. Bunun üzerine Sultan Mahmud'u bir ürperti ve korku kapladı. Bu işte bir uğursuzluk gördü ve davranışlarından dolayı bir pişmanlık duydu. Daha sonra halifeyle arayı düzeltip güzel bir şekilde geçinmeye başladı.
Sayfa 325 - İletişim Yayınları 1023, Tarih Dizisi 30, 5. Baskı 2016, İstanbul, Tarihut temeddünnil İslam, Çeviri Nejdet GökKitabı okuyacak
Reklam
Gazneli Mahmut 1030 yılında öldügünde oğlu Mesut'a büyük ve güçlü bir imparatorluk bırakmıştı. Garipti ki devlet, Maveraünnehr'in göçebe Türkmenleriyle bir türlü baş edemiyorlardı. Türkmenler her ne pahasına olursa olsun Horasan'a inmek istiyorlardı. Gazneliler ise bu yeni gücün kontrolünün imkânsız olduğunu düşünüyorlardı. Nitekim bunlardan bir kısmını Gazneli ordusuna dahil etmek de çözüm olmamıştı. İki taraf arasındaki çekişmeler 1035'te Nesa savaşı ile ciddi bir rekabete dönüştü. Selçuklular bu savaşı kazandıktan üç yıl sonra Gaznelileri bu defa Serahs yakınlarında mağlup ettiler ve Horasan'a yerleşmeye başladılar. Gazneli Mesut, 1040 yılında büyük bir ordu toparlayarak Selçukluları bölgeden çıkarmak istediyse de kendisi için tam bir hezimet oldu. Selçuklular Dandanakan savaşında Mesut'u yendikten sonra etraftaki bey ve hükümdarlara gönderdikleri fetihnamelerle yeni bir devletin doğduğunu her tarafa duyurdular. Tuğrul Bey Horasan hükümdarı ilan edildi. Gazneliler ise daha güneye, bugünkü Afganistan sahasına itildiler ve burada varlıklarını bir süre daha devam ettirdiler.
Sayfa 143 - Yeditepe Yayınevi 1. Baskı Ekim 2022Kitabı okudu
Horasan bölgesi geniş otlakları ve korunaklı kışlaklarıyla Türkmenler için elverişli bir bölgeydi. Bu dileklerini bölgenin hakimi olan Gazneli Mahmut'a ilettiklerinde o Türkmenlerden askeri açıdan istifade edip edemeyeceğini merak edip Arslan Yabgu'yu görüşmeye çağırdı. Ona Hindistan üzerine seferler yaptığını ve askere ihtiyaç duyduğunu söyleyince Arslan Yabgu elindeki ok ve yayı göstererek bunları nişan olarak gönderdiği beldelerden on binlerce Türkmen'in hizmetine geleceği cevabını verdi. Askeri gücün yüksekliğinden bahsetmek Arslan Yabgu'nun dolaylı olsa bir meydan okumasıydı. Gazneli Mahmut da böyle düşünmüş olacak ki Arslan Yabgu'yu da tuzağa düşürüp Kalincar Kalesi'ne hapsetti. Arslan Yabgu uzun yıllar kurtarılma ümidiyle beklediyse de bu mümkün olmadı. Tuğrul ve Çağrı Beyler anlaşılmaz bir şekilde onu kurtarmak için herhangi bir girişimde bulunmadılar. Arslan Yabgu'ya bağlı Türkmenlerin büyük bölümü oğlu Kutalmış'ın idaresine girdiler ama o, babasından devraldığı gücü siyasî bir harekete dönüştüremedi. Hatta bunlardan neredeyse dört bin çadırlık bir bölümü ana kütleden ayrılarak Gaznelilere sığındı. Gazneli Mahmut onlara Serahs, Ferâve ve Bâverd bölgesinde yurt verdi. Böylece Türkmenler ilk defa İran topraklarına da girmiş oldular. Ne var ki bunlar kısa sürede bölgede istikrarsızlık unsuru haline geldiler. Öyle ki Gazneli Mahmut 1027'de bunların üzerine ordu salmak zorunda kaldı.
Sayfa 142 - Yeditepe Yayınevi 1. Baskı Ekim 2022Kitabı okudu
Kendisi de bir Türk olan Ebu Reyhan Biruni (ö. 1061) Sultan Mahmut'un Harezm'i zaptından sonra Gazne'ye getirilmiş ve ilmi ve fikri çalışmalarında en verimli dönemini buradayken geçirmişti. Söylendiğine göre bilim adamları ve sanatkârların yanı sıra dört yüzden fazla sair ve edip Sultan Mahmut tarafından himaye ediliyordu. Bunların en tanınmışlarından biri de ünlü şair Firdevsi'ydi ve meşhur Şehname'sini onun desteğiyle kaleme almıştı. O, her ne kadar "Otuz yıldır çok eziyet çektim, ama bu eser ile Farsça'yı dirilttim" diye övünse de Farsça'nın gerçekte borçlu olduğu kişiler Gazneli ve Selçuklu sultanlarıydı.
Sayfa 138 - Yeditepe Yayınevi 1. Baskı Ekim 2022Kitabı okudu
Yetiş ya istikrar yetiş ya Gazneli Mahmut.
212 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.