Bir gece sabaha karşı
Gökyüzünü bombardıman ederken şafak
Çılgınca yazdım bu dizeleri
Ağlayarak
Çocuklar koşuyordu göğsümün kırlarında
Gözleri çöl
Bakışları Kızıldeniz çocuklar
Günün gürültüsü patırtısı içinde özlediğim sessizlikle, gecenin bu saatinde kavuştuğum sessizlik aynı değildi. Hiçbir şeyin yokluğu varlığına denk değildi. Sanırım ondan. Sessizliğin de türleri vardı. İnsanın kalbini yerinden oynatan güzel bir anın peşi sıra gelen, kuş tüyü gibi bir sessizlik vardı mesela. Öyle kıymetli bir şeydi ki o, tek bir kelime etsen hayat affetmezdi. O anki sessizlik öyle değildi. Bilakis, görmüş geçirmiş, hayatın feleğinden geçmiş yaşlı bir kadının uzakta bir noktaya dalan kocaman gözlerini kırpmadan, "bu sessizlik hayra alamet değil" dediği cinsten bir sessizlikti.
Her kim isen o olmayı başar. Sırf sosyal olduğunu kanıtlamak için roller bütününe bürünüp maymunluk etmenin anlamı ne! Unutma kader onu izleyene yol gösterir ve karşı geleni süründürür.
Euripides öldükten sonra kıymeti anlaşılan, MÖ 484-406 yıllarında yaşayan Atinalı oyun yazarı. Usta yazarın 100’e yakın eseri olduğu bilinmektedir. Lakin
Ayağa kalkmalıyım anne
Gecenin örtüsünü sıyırıp yüreğimden
Ayağa kalkmalıyım
Seyisleri olmayan
Atları yargılamak neye yarar
Asaları bilinmeyen gemileri
Yürütmek insan denizlerinden
Başımı okşa duâlarınla, anne
Ayağa kalkmalıyım en derin
Atları Uçuruma Sürmek.
Emin Gürdamur'dan okuduğum ilk kitap...
Atları Uçuruma Sürmek; irili ufaklı 16 öyküden ve 131 sayfadan oluşuyor.
Emin Gürdamur okumaya, okuma deneyimine güvendiğim bir arkadaşımın tavsiyesi ile başladım. Yazar, öykü türü için oldukça umut verici...
Gürdamur, daha önce rastlamadığım ilginç ifadelere yer vermiş
Evin sessizliği canımı sıktı. Günün gürültüsü patırtısı içinde özlediğim sessizlikle, gecenin bu saatinde kavuştuğum sessizlik aynı değildi. Hiçbir şeyin yokluğu varlığına denk değildi. Sanırım ondan.
Günün gürültüsü patırtı içinde özlediğim sessizlikle, gecenin bu saatinde kavuştuğum sessizlik aynı değildi. Hiçbir şeyin yokluğu varlığına denk değildi.
Bir Özgürlük Şarkısı
1. İnledi Ölümsüz Dişi! Tüm yeryüzünden duyuldu iniltisi:
2. İngiltere kıyıları hasta, sessiz; Amerika çayırları solgun!
3. Kehanetin gölgeleri, göller ve ırmaklarla birlikte ürperiyor
ve okyanusun karşı kıyısına dönmüş mırıldanıyor: Fransa,
yerle bir et zindanını,
4. Altın İspanya, parçala yaşlı Roma’nın barikatlarını,
5.
Gariptir,hiç kıskanmadım. Hatta gizli gizli sevindim bile sonunda benden gitmiş olmasına. Doğurmuştum onu sanki,uzun sürmüştü sancım,ama en nihayetinde doğurup salmıştım dünyaya. Ben aşık olmadım kimseye sonra, oldum sandım, gecenin bir vakti başka bir adamın yüzünde onun yüzünü görünce anladım ki,olmamışım. Yine de idare ettim. Boş kalbim tangırdarken göğüs kafesimin içinde, duymazdan geldim,sever gibi yaptım birilerini,sevdim de belkide,yani biraz. Ama işte bilirsin,üstünde durmadım çok. Zaman da girince araya,unuttum gitti,hepsini,her şeyi.
Elim yanana kadar içtim sigarayı. Evin sessizliği canımı sıktı. Günün gürültüsü patırtısı içinde özlediğim sessizlikle, gecenin bu saatinde kavuştuğum sessizlik aynı değildi. Hiçbir şeyin yokluğu varlığına denk değildi. Sanırım ondan. Sessizliğin de türleri vardı. İnsanın kalbini yerinden oynatan güzel bir anın peşi sıra gelen, kuş tüyü gibi bir sessizlik mesela. Öyle kıymetli bir şeydi ki o, tek bir kelime etsen hayat affetmezdi. O anki sessizlik öyle değildi. Bilakis, görmüş geçirmiş, hayatın feleğinden geçmiş yaşlı bir kadının uzakta bir noktaya dalan kocaman gözlerini kırpmadan, "bu sessizlik hayra alamet değil" dediği cinsten bir sessizlikti.