"Bir âşık olup biteni değil, görmek istediğini görür. Aşığın kanatları vardır ama gözleri kördür. Yoluna çıkanlara aldırış etmeden aceleyle kafasına estiği yere kanat açar. İşte bu yüzden aşkı çocuğa benzetirler."
Bir Yaz Gecesi Rüyası, William Shakespeare
İnsanları korumak, onları bazı şeylerden uzak tutmak her zaman olası değildir. İnsan er ya da geç olaylarla yüzleşmek zorundadır. Dolayısıyla ne kadar erken olursa o kadar iyi.
“Şimdi evsiz kalmış çocuklar gibiyim.”
Hayat bir anda karanlıkta bırakıverdi onları, bir anda…
Gözlerindeki çaresizlik ve belki de kimsesizlik o kadar yürek yakıcı ki anlatılmaz, anlatılamaz. Dün koşturduğu sokaklar gecenin karanlığına gömüldü ve sabahlara kimsesizlikle uyandılar. Bazıları ise uyanamadı…
Bir günlük kabul ettiler acılarını, hakkın takdirini bağırlarına basıp hiçbir şey olmamış gibi. Oyunlar oynadılar harabelerin manzarasında.
Yağ yağmur yağ! Deprem gecesi yıkadığın acıların izi geçer mi sanıyorsun? Çocukların gözyaşları senden kudretli ki ağlamazlar. Sele kapılmasın kimse diye gülerler acılara. Şimdi minnacık gözleri suların dolduğu yardım çadırlarının aralığında, güneşin doğuşunu izlerler yeni günün umuduyla. Her gelen ya da gelmesi istenen yardımın umuduyla…
Ve sen! Sıcak evinde sıcak yemeğini yerken, rahat yatağında sevdiklerinle uyurken vicdanın nasıl sızlamaz deprem çocukları şefkate açken… Görmek istemiyorsun, duymuyorsun söyle der mi kalp ben böyle iyiyim?
Bu duygusuz dünyanın duygusuz düzeninde yüreğim; onlar kadar enkaz, kimsesiz, çaresiz…
Deprem çocuğu aslında der ki; Açlıktan, evsizlikten değil korkum, sarılırsan kaybettiklerimi hatırlar ağlarım. Yine de sarıl biraz güler gibiyim, gelmez uykum.
Bense şimdi evsiz kalmış çocuklar gibiyim.