Bizde koskocaman çırılçıplak bir Anadolu var. Bizi insanımızın gerçekliği, iyiliği, kötülüğü bu çırılçıplaklığın içinde. Bizim gerçeğimiz bu. Bizim gerçeğimizin de bu olduğunu şu yeryüzünde bilmeyen yok. Şu Doğu Anadoludaki açlığı, ayda insan varsa, onlar da duydular. Radyolar, gazeteler söyledi.
Poşet çayların kaç kat ambalajla bize ulaştırıldığını biliyor musunuz? En az beş desek ne dersiniz? Bu çay kutuları büyük kutular içerisinde marketlere taşınıyor. Sonra kutunun etrafını saran bir de jelatin var. Sonra her bir çay poşeti ayrı ayrı kağıt kalıplara sarılmış durumda, bir de poşetin kendi bez yapısı var. Bunun tamamına gerek var mı? Devlet düzenlemeleri halka satılan mamüllerde gereksiz ambalajı azaltarak artık üretmemek üzerine kurgulanmamalı mı?
Gerçekten hissettiklerimizden hiçbir iz taşımayan,
doğruluktan uzak ifadeler zinciri hafızamızda korundukça,
düşüncemiz, hayatımız, gerçeğimiz de yavaş yavaş bu
ifadelerden oluşur...