Gerçek bir bilgi aracı olabilmekten uzak olan ve hissedilebilen nesnelerin sürekli akışına göre şekillenen sözde sezgi, gerçekte her mümkün bilginin yok oluşunu temsil etmektedir.
Bu da gerçek metafiziksel bilginin sadece kendisi ile elde edilebildiği entellektüel sezginin, bazı çağdaş filozofların sözünü ettiği öteki sezgiyle kesinlikle hiçbir ortak yanı olmadığını bir kez daha söylememizi gerektiriyor.
Gerçek hayatın da bu düşten pek farklı olmadığını hissetti... gerçek hayat da zordu, ıstıraplıydı... biri göğsünden kalbini söküyormuşçasına acı çekiyordu.
Sayfa 117 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
“Ve şimdi,” diye sözüme devam ettim, “doğamızdaki (yaradılışımızdaki) eğitilmişlik ve eğitilmemişlik hali arasındaki farkı aşağıdaki olaylara bakarak benzetme (eğretileme) halinde
kavramaya çalış.
İnsanları yerin altındaki, mağaraya benzer bir mekânın içinde kafanda ve gözünde canlandır; bu mekânın, ışığın geldiği yönde, mağaranın kendisi
''Önceleri önemsizdi benim için,hiç yoktu sanki. Daha sonra bir yabancıydı; öğrenilmesi,anlaşılması gereken. Garipti. Alışılmıştan başka,gene de öteki alışılmamışlardan daha yakın. Daha daha sonraları neredeyse gerçek;gerçeğin ta kendisi sandığım bir simge. Kitaplarda okuduğum kavramların kişileşmisi karşımda.Somut. Ezilen,sömürülen,kurtarılması gereken..''
Atatürk'ün 1921-1938 döneminde çesitli vesilelerle ortaya koyduğu ulusal eğitim üzerindeki görüslerinden
Atatürkçü ulusal eğitim siyasetinin temel ilkelerini aydınlığa çıkarmak mümkündür. Bu ilkeleri söyle
saptayabiliriz:
c Yabancı fikirlerden, Doğu'dan ve Batı'dan gelecek etkilerden arınmıs bir ulusal eğitim programı,
c Yurt çocuklarının,
Ben hep şimdiki zamanda yaşarım. Geleceği bilmem. Artık geçmişim de yok. Biri, her şeyin mümkün olmasıyla çöküyor üzerime, öteki, barındırdığı hiçbir şeyin gerçek olmamasıyla.
Ne umutlarım var, ne de pişmanlıklarım.
Bay K.’nın ev sahibinin küçük kızı ,’’Köpek balıkları insan olsaydı küçük balıklara daha iyi davranırlar mıydı?’’diye sordu. Bay K.,’’Evet,’’ dedi.’’ Köpek balıkları insan olsaydı, denizin dibinde küçük balıklar için sağlam sandıklar yaptırır, sandıkların içine bitkisel olsun hayvansal olsun, her çeşit yiyecek koyarlardı.
Sandıklarda her zaman