Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
kitap yalnızca
kitap yalnızca
@giyotin
Life and dreams
ankara
202 okur puanı
Mayıs 2013 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Ne kadar zamandır bir inceleme iliştirmemiş, geleceğe bir not bırakmamışım ne yazık... Ama bizimde yazar gibi sembollerin içine saklayarak yazmamız gereken hikayeler varmış gibi göründüğü için gözüme bu dönemde, bu kitapla başlamak istedim uzun aradan sonra.
Okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen yapılan yorumlara bakılırsa yazar, bir çok kitabında aynı eleştirisel dili kendi küçük hikayelerinin içine saklayarak bize sunmuş çokta iyi yapmış. Bu kadar güzel ayrıntılı yazılmış yorumların üzerine ne eklenebilir bilmiyorum ama, benim gözümden Beyaz Gemi umudun beklenişi, yalnızlığın, devletlerin bize yaşattığı sefaletin ve bir çocuğun yaşadığı zorbalıklara rağmen hayal dünyasında ayakta kalma çabasıdır. Cengiz Aytmatov o kadar güzel anlatmış ki betimlemeleri ile Kırgız dağlarını, Işık gölünü görmüş, Maral Ana ile karşılaşmış kadar oldum.
Yazarın aynı zamanda günümüz insanlarına şuan bu kitabı okurken mahfettiğimiz doğa için de iyi göndermeler yaptığını düşündürdü bana, ne yazık ki hangi dönem olursa olsun iyi ve kötü insanlar doğaya yaptığı eziyet adına ayrışmış ve günümüze kadar alınan eğitimlere rağmen bir gelişme kaydetmemiştir. Boşuna denmiyor eğitim diplomada değildir diye. En azından bu platformda olup bir şeyler öğrenmek, bildiğini paylaşmak adına burada olan arkadaşlarımız duyarlı olursa ne mutlu bizlere...
Zülfü Livaneli geçmişle bugünün insanlarının birbirinin yansıması olduğunu, zaman geçsene ölümün şekli değişse de teknoloji gelişse de insanların beyinlerinde ki prangaların değişmediğini bütün açıklığı ile anlatmış, kalemine sağlık. Başlarda ne çıkar ki bu hikayeden diye düşünürken olayların gelişmesinde yasak ilişkilerin, sadistliğin, cahiliyetin ve ne yazık ki bunun farkında olmayışlarının gerçekliği beni hikayenin içine çekti. Özellikle Zehra'nın son yolculuğunda ki geçmiş hikayeler insanlığın çaresizliğini daha da gözler önüne sürüyor.
Özellikle bu günler için çok uygun bir kitap olarak görüyorum İnsanlığın kendini temize çekmesi, arınması ve muhasebe yapması gereken bir dönemde dünyada ki bu çirkinleri hatırlayıp silkelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yazarla ilk bu kitapla tanıştık, sanırım bu son olmayacak. Sonuna kadar harika akıcılıkla gitti mi derseniz ‘hayır’ ama sonun da iyi yakaladı yazar. Sarah’ın16 yıl önce abisi kaybolmuş ve abisinin bulanamaması ile toparlanamamış dağılmış bir aile, zaman içinde babası ölmüş, kendinde olmayan bir anneye mahkum olmuş ve yoluna başka bir kimlik alarak devam etmiş Sarah ta ki okullarında bir kız kaybolana kadar, artık hiç birşey eskisi gibi olmayacaktır. Merakla okuyacağınız bir polisiye Ölümün Soğuk Sesi özellikle de psikolojik etkiler çok konu alındığı için sadece polisiye kitap okuyormuş gibi hissettirmiyor size, hatta polisiye kısmı daha çok kısır kalmış diyebilirim ben bu tarz kitaplarda criminal konuların daha öncelikli olmasını istiyorum çoğu zaman ama bu kitapta yüzeysel geçilmiş ona rağmen kitabı beğendim size de iyi okumalar dilerim.
Okur Takip Önerileri
'Kimi Öptüğüne Dikkat Et!' kitabı yılbaşında D&R indiriminden almıştım içeriğine, konusuna, temasına bakmadan ama şu an çok pişmanım :) hiç bana bir kitap değil miş. Ama her kitap şansı hak eder mantığı ile sonuna kadar okudum ona rağmen fikrim hiç değişmedi diyebilirim.
Konu olarak bu tarzları sevmediğimden kaynaklı okumakta zorlandım, bu tarzları sevenler için akıcı bir kitap severek okuyacaklarına eminim. Özellikle erkek karakterleri bu kadar mükemmelleştirmelerine anlam veremedim benim bile hayal gücümü zorladı doğrusu sizlere iyi okumalar diliyorum.
Kitap için çok güzel diyemesem de konu itibari ile kendine bağlayıcılığı vardı. Zavallı Hannah arkadaşlarının acımasız esprileri, olayların talihsiz bir şekilde gelişmesi sonucu hayatına son vermiş ve bundan sorumlu olan arkadaşlarını cezalandırmıştır. Okumanızı tavsiye ederim bu sayede biraz empati duygusu geliştirir insanlara olan davranışlarınızda daha güdümlü davranabilirsiniz.
Bol okumalar...
Stefan Zweig aslında klişeleşmiş bir konuyu ele alarak, gerilim, korku temalarını canlı tutarak okuyucuya çok güzel aksettirmiş ve merakı tüm kitap boyunca ayakta tutarak bizleri etkilemiştir. Kitapta kadın karakterin durağan hayatında heyecan araması ve bu sayede hayatına yabancı bir erkek almasıyla başına gelenleri anlatmaktadır. Ben severek ve sonuna kadar meraklanarak okudum, hatta öyle ki bir korku bu kadar güzel anlatılır diye düşündüm. Bizlerde bir hata işlediğimizde sanki herkes biliyormuş gibi hissedip, sürekli diken üstünde oturmaz mıyız? Kitapta da anlatıldığı üzere suçumuzu itirafımız bu korkudan daha kolay daha çekilebilir diye; çünkü korku bizim kendimize verdiğimiz en büyük cezadır, bilinmeyenle savaş, şantajla karşı karşıya kalmak, kaybetme korkusu sonuçlara katlanmaktan daha zordur.
“Kendi benliğini bulan kimse şu dünyada hiçbir şeyi yitirmez. Kendi içindeki insanı tanımış olan, bütün insanları tanır.” Bu söz yazarın kitaplarının küçük bir özeti şeklindedir. Bu kitabı da çok iyi anlatmıştır aslında, sizlere de tavsiye ederim kitabı alışılagelmiş öyküsünden çok psikolojik değerlendirmeleri ile okursanız daha çok zevk alacaksınızdır.
Elinize aldığınız anda bir saatte bitirebileceginiz bir kitap, ancak kitap daha cok rehber niteliğinde basucu kitabi olacak kadar nitelikli bir kitap olduğu için dönüp dönüp okumayı düşünüyorum. Şiirsel yazıldığı için ayrı bir tatla okuyorsunuz. Bazı yaklaşımları bizim dini inanclarimiza biraz ters olsa da genel olarak bütün ahlaki değerlerin kisa bir özeti olmuş.
Tavsiye ederim diger kitaplarını da yakın zamanda okuyacağım.
Bir günde insanın başına neler mi gelir? Her şey (!) aşık olduğumuz adamı bir günde görüp o kaderimiz olmaz mı bilemesek de ya da çok çalıştığımız sınava o günde ki sağlığımız, başımıza gelebilecek bir kaza sonucu olabilecek bir şey yüzünden giremesek, bir günde hayatımız değişmiş olmuyor mu? Farkında değiliz ama hayatımız o bir günde verdiğimiz kararlarla yön buluyor. Belki birçoğumuzun bir güne ait anlatabileceği büyük anıları yok ya da hatırlanmaya değecek kadar önemli değil ama biliyorum şöyle bir kafa yorsanız sizinde anlatmaya değecek anılarınız bir yerlerde saklı hatırlanmayı bekliyor.
Zweig her zaman ki gibi kalemini konuşturmuş. Her iki hikâye de çok güzel ve dokunaklıydı. Karakterleri bu kadar içselleştirmesi bizi bu kadar etkileyen, hikaye bir kadının hikayesi ise yazdığı kadın gibi düşünen, bir erkek ise bir erkek gibi düşünen bir yazar. Karakterin kimliğini alan bir yazar kısaca ve ben en çokta bunu seviyorum Zweig’te … Yazarı okumaya devam edeceğim sizde hiç tereddüt etmeden başlayın derim…
Gerçekten her satırını büyük bir zevkle ve bu kitabı kaleme alan yazara hayranlıkla okudum. Bu kadar farklı bu kadar karmaşık bir konu ancak bu kadar akıcı anlatılabilirdi. Dan Brown yapmış gene yapacağını, yazara bu kadar övgüden sonra kitabın içeriğine gelirsek, Mason teşkilatının çok özel bir konumunun olduğunun düşündürülmeye çalışılması, dini anlamda inandığımız gerçeklerin oldukça saptırılması beni biraz kızdırdı doğrusu… Benim dışımda Hristiyan alemini de kızdırmıştır diye düşünüyorum, sonuçta yerden yere vurulan onlardı. Dan Brown her zaman ki tarihi tasvirlerine hayran kaldım ancak bu sefer takipte zorlandım belki bahsi geçen yerleri gezip görme şansım olsaydı benim için daha kolay olurdu.
Benim en çok ilgimi çeken konulardan biri de çizgi filmlere saklanan subliminal mesajlar oldu, sadece çizgi filmlere de değil neredeyse gördüğümüz her şeye bize dilediklerini empoze etmek için bu gibi mesajlar yerleştirmektedirler ve Dan Brown bu konuyu çok güzel işlemiş. Ben kitabı çok beğendim sizlere de tavsiye ederim. İyi okumalar.
Kitabın ilk basım yılı 1903, tartışmalı bir kitapmış zamanında, özellikle de diktatörlükle yönetilen Avrupa ülkeleri için çok sivri bulunmuş, karanlık bir kitap olarak görülmüş ve birçok ülkede yasaklanmış. Nazi döneminde kitap toplatılmış ve yakılmış böyle bir tarihsel geçmişi var Vahşetin Çağrısının...
Kitaba gelirsek kitap bir köpek tarafından anlatılmıyor aslında insan tarafından köpeğin gözü ile anlatılıyor. Akıcı bir anlatımı var ancak birçok olayda da görüldüğü gibi burada da büyük balık küçük balığı yiyor ne yazık ki... Zorluğa ne kadar çabuk ayak uydurursan yaşama şansımızın o kadar fazla olduğunu iliklerimize kadar hissettiriyor bize Vahşetin Çağrısı…
Buck adlı köpeğin şehirden zorlu vahşi yaşama doğru uzanan yaşam öyküsünü anlatan kitap, insanlar da dâhil olmak üzere zor duruma düşünce nasıl dört elle hayata sarılıp vahşileşebileceğimizi gözler önüne seriyor. Yaşamsal dürtülerin çok iyi analizi yapılmış bu kitabı muhakkak okumalısınız. İyi okumalar.
Sarah Jio'nun ilk defa dolu dolu aşk kokan,aşk anlatan,bu kadar yoğun aşk olan bir kitabını okudum.Konu aşk olunca, Sarah Jio'nun da yalın anlatımıyla da buluşunca su gibi akıp geçti kitap.Yazar bize hiç bir kitabında tek duygu vermediği gibi bu kitabında da sadece aşkı işlememiş vefa, arkadaşlık,saf sevgi hepsi var kitapta yoğun bir duygu patlaması anlayacağınız...
Kitap konu olarak akıcı, yalın bir dille yazılmış olsa da kurgusu anlaşılabilirliği açısından biraz üzmüştü beni ama sonunda şaşırttı Sarah Jio, hatta bir ara ben galiba yazmaktan sıkılmış apar topar bir son yazmış diye bile düşündüm,alıştığım sonunda konuları birbirine bağlayan gizemi aradım neyse ki usta bir manevra ile beni utandırdı diyebilirim.
Diğer kitapları kadar beğenmeyip,etkisinde kalmasam bile tavsiye edebilirim.iyi okumalar!..
Kalemine sağlık,bu kisa kitaptan bu kadar duygunun cikmasi bana kal getirtti resmen... Insan ne diyeceğini bilemez ya oyle birşey suan yaşadığım.
Kadinin kocaman yüreği,askina bu denli sahip çıkması, hatta aşkını sevdigi adamdan bile korumasi Zweig'in bize bunu su gibi akitip hissettirmesi hayran biraktirdi beni...Bu kadar duygusal devinimleri olan, diyalogsuz kitaplari okumaktan sikilan ben nasil baslayip,nasıl bitirdigimi bilemeden bitirdim kitabı.
Dusunmeden okumaya baslayin derim...
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022224,8bin okunma
Incelemeye baslamadan once siz 1000 kitap arkadaşlarıma tesekkur etmek isterim, sizler sayesinde insan psikolojisini en ince ayrintisina kadar analiz eden, kisacik kitaplarinda her türlü duyguyu bize yasatan kalem ustasıni bana tanistirdiginiz icin,geç oldu ama güç olmadi sayenizde...
Kitaba gelince en sevdiğim donemi anlatiyor, Hitlerin yaptigi iskenceleri bir baska acidan boyle guzel bir kurgu ile okumak eşsiz bir tat bıraktı bende... Karekterin boylesi bir duygusal baskida nasil careler bulduğunu, nasıl boşluğa düşüp hiclikte kaybolduğunu dopdolu bir dille anlatmış. Küçücük kitaba kocaman duygular ve konular sigdirmis, son zamanlarda beni bu denli etkisinde birakan bir yazar olmadi, tavsiye ederim bütün arkadaslarima...
Önceliklie laptopumun klavyesi bozulduğu için telefonumdan yazmak mecburiyetim yüzünden yapma olasılığı olan hatalarim için affola...
Kitaba gelince Tess'in kaleminden ciktigini dusunmeden okuyunca gayet akici, yer yer ütobik gelse de (onca insani kolayca öldüren dev adamin,karakterlerimizi bir türlü oldurememesi gibi) okunabilir bir kitap. Tabi Tess kitabi eline alınca Rizzoli ve Isles' i aramamak elde degil, özellikle de benim gibi tibbi gerilim kitabi okumak için yazarin kitaplarini aliyorsaniz.
Özetle okusaniz da olur okumasaniz da, okumaya karar verirseniz beklentilerinizi büyük tutmayın yeter;)
Yıl 1992 radyolar müslüman halk ve diğer etnik kökenli insanlara karşı nefret yayınları, yavaş usul usul kışkırtma politikaları... Başına gelecekleri anlayan halk;korkan,sinen ne yapacağını bilemeyen... Değerli eşyalarını,genç kızlarının çeyizlerini bidonlara koyup bahçelerine gömen, alabilecekleri kadar eşya alıp dağlara kaçan,soğuğa karşı savaşan,yollarda kıs kıvrak yakalanıp katledilen aciz halk...
Leyla kitabını yorumlarken bahsetmiştim,ailemde bu savaşta kurtulanlar ardasındaydı. Şanslılardı savaş Hırvatistan ve Bosna Hersek'ten başlayıp Kosova'ya gelene kadar Nato kuvvetlerinin el koyması ile sonuçlandı. Ama köylerindeki Sırp komşularının baskısı,savaş geldi gelecek korkusu onları da
vatanlarından etti. Uzun zor bir yolculuktan sonra Türkiye'nin kamplarına sığındılar,kalsalardı ölebilirlerdi,lakin döndüklerinde yıkılmış evleri,kurşuna dizilmiş hayvanları,yakılmış araba ve traktörleriyle karşılaştılar. Yeniden bir hayat kurmak zorunda bırakıldılar,çok şükür ki hepsi hayatta...
Gelelim kitabın içeriğine Glenn Meade çok yıkıcı bir şekilde anlatmış gerçekleri... Tecavüz kampları,aşağılanma,insan katliamı bir milletin ne kadar acımasızlaşabileceğini tüm çıplaklığı ile sunmuş bizlere...
Bir kadına yaşadıklarını anlatamıyor diye kızabilir miyim? Tecavüz anılarını taze tutmak istemeyip unutmaya çalıştığı için?.. Hepimizin cevabı ortak ancak Carla'nın annesi gibi bu acımasızlığı tüm dünyanın bilmesini,suçluların cezalandırmasını sağlamak için kimi kadınlar yaşadıklarına göğüs gerip anlayabilmiştir. Özetle adalet,korku ve ölümün içiçe geçtiği bu kitabı okumalı ve okutturmalısınız.
